"Anlatacak çok şeyim olsa da; emin değilim, anlaşılmak istendiğimden. "
Birkaç kişi istedi ama çoğunluğun azınlığa üstünlüğü yoktur diyerek -biraz da affınıza mağruren- şahsım ve hikayemiz Eşkıya hakkında birkaç not düşeceğim buraya. Umulur ki ilgi gösteren payını alır, ilgisi olmayan mazur görür.
Hiç yapmak istemediğim şeyler bunlar. Yazdıklarımı okuyunca nedenini anlayacaksınız. Size kendimi tanıtmaktan ziyade, sizinle sohbet etmek istiyorum. Kafalarda soru işareti kalırsa eğer, burada olacağım.
* İsmim Elif, bana elbette bu şekilde hitap edebilirsiniz. Sitaare, işlemeli bir kalkandır.
*Gazetecilik üzerine okuyorum. Çocukluk hayalimdi bu, evet. Nasıl oldu ise, bu zamana kadar hayal ettiğim ama gerçekten istediğim ne varsa yaşadım. İlk zamanlar güzeldi, kim istemez ki her dilediği olsun? Fakat sonra düşündüm de, bu işte bir terslik var... Biraz daha derine bakınca fark ettim, ne hayal ettiysem yaşadım ve sınavlarla dolu hayatımda yine hayallerim üzerinden sınandım. Hayatta sizin kontrolünüz dışında gerçekleşen olaylardan başkalarını sorumlu tutabilirsiniz. Hatta yeterince isyankar olabilirseniz, tanrıyı dahi suçlayabilirsiniz. Fakat benim durumumda olanlar gökyüzüne baktıklarında şu yazıyı görürler: "Bunu sen istedin!" Muazzam bir komplo bu! (Gülücük)
*Yazarken müzik dinleyemem de, bitirdikten sonra müziği açıp şöyle bir bakındığım doğrudur. İnançlarım hakkında konuşmak istemem fakat tanrı yoksa Mohsen Namjoo'yu kim yarattı? Müziğin sesini açın, bana hak vereceksiniz.
*İstanbul'da oturuyorum. Hangi semt diye sormayın, baya arka sokaklar. Hani wattpad hikayelerinde serseri, belalı erkek tiplemeleri vardır ya... Girmediği delik kalmayan, etrafı hırsız, esrarkeş dolu, gizli gizli içtiği içki ve sigara ile övünen tipler. Ben onun kız versiyonuydum. Enteresan bir dönemim oldu. Ergenliğim diyelim. İşin kötü tarafı, hiç pişman olmadım. Eğer o günleri yaşamasaydım, şimdiki ben olamazdım. Bunu afili dursun diye yazmıyor, bu bir gerçek. Hepimiz için geçerli, kendinize ve geçmişinize dönüp bakın bana hak vereceksiniz. Peki benim miladım nasıl oldu? Nasıl bu duruma geldim, diye sorabilirsiniz. Ben de soruyorum kendime "Nasıl lan?" Evet, lan. Arada lan demek bünyeye iyi gelir.
Beni gerçekten değiştiren şey, ölüm oldu. Yeterince ölüm gördüğünüzde bir şeyleri sorgulamaya başlıyorsunuz... Ama öyle doksan yaşında yatalak bir hasta gibi beklediğiniz bir anda değil. Birden bire, peş peşe! peş peşe! peş peşe! vuracak. Ayağa kaldırıp bir daha vuracak! Elinizi uzatacaksınız, bir daha! Eğer doğru açıdan bakarsanız, bir ölüm sizi yeniden doğurur. Ölümü ciddiye almak için yakınlarınızı kaybetmeyi beklemeyin. Ben beklemedim. Dünyanın herhangi bir yerinde ölen bir ayyaşın yüzünüze vurduğu silleyi hissedin. Her saniye yaşadığınızdan değil, her saniye ölmediğinizden hayattasınız, fark edin. Zaten bu yazdıklarımı da henüz ölmediğiniz için okuyorsunuz.
*Sonra işte ben kitaplara gömüldüm. Yeri gelmişken hayatımın mihenk taşı olan üç eseri de yazayım, belki aranızda son zamanlarda kitap önerisi bekleyenler vardır. İki Şehrin Hikayesi, Notre Dame'ın Kamburu ve Zeze... Zeze'nin hikayesi üç mini kitaptan oluşuyor. Günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun hikayesini mutlaka okumalısınız. Ben çok derin ağlamıştım okurken. Çok ağlamadım ama derin ağladım. Ondan sonra bir daha ağlayamadım zaten. Çünkü acıyı keşfettim, büyüsü kaçtı. Tıpkı siz beni tanıdıktan sonra sihrimin kaçacağı gibi. (Gülücük )
*Hikayeye yorum yapan yahut sadece oylayan herkesin profiline tek tek bakıp kafamda bir profil oluşturuyorum. Az çok tutturuyorum, kim neye nasıl tepkiler verir. Bu benim için olayın en zevkli kısımlarından. MlkTncr sanırım instagramda da takip ediyor beni, yanlışsam düzelt Melike. Onun sorduğu soruyu cevaplamaya çalışacağım şimdi. Düşünce yapımı sormuş..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EŞKIYA
General FictionGece boyu izledim; Çadıra düşen gölgesini. Peçesini indirişini, Sigarayı yakışını.. Üfleyişini geceye.. Yer yer çadıra dönüp bakışını.. Nefes alıp verişini.. Gözlerinde hiç korku yoktu, deli cesareti okunuyordu yüzünün her köşesinden. Büyük kalabal...