" Gülüş bir yanaşım'dır bir öbür kişiye;
Bir'den iki kişiyi döndürür bir kişiye..
Anılarından kale yapıp sığınsa bile,
Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye. "Özdemir Asaf.
Asude :Parmak boğumlarından başlayıp bileklerine kadar şeritler halinde uzanan damarların kapladığı erkeksi, sert elleri belimi sımsıkı kavrıyor. Etlerimi sıktığını, tırnaklarının derimi çizdiğini hissediyorum. Boynumu okşayan sıcak nefesinin soğumasıyla bedenini üzerime bastırmaya başlıyor. İçimi dolduran arzuyu zaptetmek istesem de başarılı olamıyorum. Karşı koymak artık benim için imkansız. Boynumdan kaldırıyor başını, baygın gözlerini gözlerime sabitlemeye çalışıyor. Ela gözlerindeki şehvet telafisi zor bir boşluk açıyor sol yanıma. Onu bu halde görmek ürkütüyor çocuk yanımı. Doğrulmaya, üzerimden atmaya çalışıyorum fakat izin vermiyor.
"Söyle... " diyor, güçlükle. Ne söylemem gerektiğini bilmiyorum. Çenesi kasılıyor, iyice açıyor gözlerini. Etlerimi şiddetle sıkarak dişleri arasından fısıldıyor. "Söyle Asude ! " Bildiğim bütün kelimeleri unutuyorum. Elleri aşağıya doğru kayıp kalçalarımı hafif yukarı kaldırınca telaşlanıyorum.
"Biri görecek." diyorum gözüm kapıda, yukarı toplanan eteğimi düzeltmeye çalışarak. "Kimse görmeyecek." diye teselli ediyor. Kapıya bakmama sinirlenerek çeneme uzanıyor, kendine sabitliyor bakışlarımı.
Dudakları dudaklarıma değecek kadar üzerime eğiliyor. Sıcak nefesi ile birlikte o şaşmaz gülüşünü hissediyorum dudaklarımda. "Söyle, kiminsin sen ?" diye fısıldıyor.
Üzerimde gittikçe ağırlaşan bedeninin bütün hatlarını hissedebiliyorum artık. Yutkunuyorum. "Senin... Seninim. " kelimelerim, alt dudağımın ısırılması ile kesiliyor. Emerek bırakıyor dudağımı, zevkten gözlerimi aralayamıyorum. Dudaklarının dudaklarımla buluşmasını hatırlıyorum, ellerinin bedenimde gezindiğini. Ağzımdan kaçan her iniltide duraklayıp hızlı hızlı soluklandığına eminim.
Kendimi toplayıp gözlerimi aralayabildiğimde değişimi fark ediyorum. Saçları sararmış, kirpikleri kısalmış, bana bakan gözleri masmavi oluvermiş. Üzerimde kendinden geçerek beni öpen Dimitri miydi ? Üzerimden atmaya çalışıyorum, olmuyor. Arslan ! diye bağırıyorum, sesim çıkmıyor. Gittikçe eziliyorum, nefes alamaz oluyorum altında.
Bir el tutup çekiyor beni bu rüyadan. Yatağın kenarına oturmuş, beni uyandırmaya çalışan Arslan'ın elleri. Kurtulmanın verdiği coşkuyla sarılıyorum boynuna. Ne yapıyorsun? der gibi bakıyor yüzüme. Dudaklarına kayıyor gözüm, onu öpmek istiyorum. Dudaklarımdaki lekeyi onunla temizlemek istiyorum. Gözlerine bakmamaya çalışarak eğiliyorum dudaklarına. Buluşmamıza ramak kala omuzlarımdan tutup sarsmaya başlıyor.
"Asude, kalk ! Uyan kızım! " Gülsüm Abla'nın sesini duyuyorum. Birbirine yapışan göz kapaklarımı açabildiğimde dört çift göz bana bakıyordu. Nazlı, Nergis, Gülsüm Abla ve kapı eşiğinde bekleyen Arslan.
Nefes nefese doğruldum yatakta, kan ter içinde kalmıştım.
"Yavrum, karabasanlar bastı sandık, bıçakla girişecektim artık. " ellerini ağzına bastırdı, çok üzüldüğünü belli etmeye çalışarak.
"Ne gördün öyle rüyanda abla ? Sudan çıkmış balık gibi çırpınıyordun. " dedi Nergis. Ben ise, bakışlarımı kapıdaki gözlerden çekemiyordum...
Alaycı bakan yüzü ciddileşti. Bakışları titreyen dudaklarıma, ter içinde kalan boynuma, gerdanıma ve çarşafı yırtarcasına sıkan parmaklarıma indi. Yutkunduğunu görebilmiştim. Sakinlikle dönüp çıktı odadan. Ancak o gidince diğerlerinin söylediklerini duyabilmişti kulaklarım. Hayatımda ilk defa kadın olduğumu hissetmiştim. Ve gördüğüm bu rüya beni fazlasıyla etkilemiş, Arslan'a karşı tarifsiz bir arzu dolmuştu içime. O kadar yoğundu ki, her an anlaşılacak korkusuyla başımı yerden kaldıramıyor, sesimi mümkün olduğunca az duyurmaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EŞKIYA
General FictionGece boyu izledim; Çadıra düşen gölgesini. Peçesini indirişini, Sigarayı yakışını.. Üfleyişini geceye.. Yer yer çadıra dönüp bakışını.. Nefes alıp verişini.. Gözlerinde hiç korku yoktu, deli cesareti okunuyordu yüzünün her köşesinden. Büyük kalabal...