"Tutku ancak irade dışında olmak şartiyle her türlü bencilliğin önüne geçen ani, yüce atılmaları göstermek şartiyle güzeldir; düşünmeye, akıl yürütmeye kalkan tutku bozulmuş, mayasına fesat karışmış demektir. "
Balzac, Iki Gelinin Hatıraları.
Üzerime yönelen her bakış, duraksayıp tekrar ediyordu. Ilk görüşteki hayret , kadınlarda kıskanç bakışlara dönüşürken erkeklerin gözleri hayranlıkla büyüyordu. Sizin de beklediğiniz utancı geride bırakıp, ilgiden memnun bir Asude olarak oturdum o çemberdeki yerime. Yanında bana yer açan Rabia Ana, sırtıma vurarak gülümsedi. Her ne kadar ondan yana bakamasam da Arslan'ın bakışlarını üzerimde hissediyor, gizliden haz duyuyordum. O anki değişimimi fark edemeyecek kadar sarhoştum fakat şimdi geriye dönüp kendimi bir şahin gözüyle izlediğimde toy kızlığımın, kadınlığın şehveti ile bozuluşunu görebiliyorum.
Rabia Ananın sırtımda gezinen eli, saç örgümü sessizce bozmuş, açılan saçlarım kaburgalarıma dökülmüştü. Kulaklarıma yüklediğim küpelerin ağırlığını unutmuş, yerden kesilen ayaklarımın hafifliği ile uçuyordum.
"Kıyafetlerine ne oldu ? " dediğinde Asenanın yanımda oturduğunu anlayabildim.
"Üzerimdeler. " dedim, ondan yana bakmayarak. Asena'nın Bey kızı olduğunu söylemiş miydim ?
"Deri olanlardan bahsediyorum. " deyince yüzümü ona çevirdim.
"Onlar benim değil, sizin kıyafetleriniz. " sözümle bütün gözler önce bana sonra kıs kıs gülen Rabia Ana'ya çevrildi. Kadın, halinden memnun görünüyordu.
O sıra bakma cesareti gösterdiğim Arslan, yumruk yaptığı elini dizlerine dayamış üzerime atılmaya hazır duruyordu. Telaşla gözlerimi kaçırıp, et ve ekmek getiren kızın elindekileri aldım. Tiftik tiftik ettiğim yemeği çiğnemekte zorlanıyordum. Aklım başıma gelmişti. Kaçıp gitmek isterken, bana 'dur! ' diyen Rabia Ananın bacağıma tutunan eli oldu.
Altay'ın başıyla verdiği selamı nezaketle almış, Kaygısız'ın fellik fellik bakan gözlerinden kaçınmıştım. Kadınlar arasında koyulan muhabbete kendimi kaptırdığım sıra attığım kahkaha herkesi güldürürken Arslan'ı öfkelendiriyordu. Nefes almam dahi onu rahatsız ediyor olmalıydı.
Bey'in , kendimden söz etmemi istemesi üzerine ; ailemi, yaşam şeklimi, nerelerde büyüdüğümü bir bir anlattım. Ailemden söz açıldığında durgunlaşan kalabalık, genç kız sakarlıklarımı anlatmamla canlanıyordu. Gülünç bulacaklarını düşündüğüm hikayemdeki detaylar erkeklerin gözlerinde sevimli, afacan bir kadın gibi görünmemi sağlamıştı. Burada hiçbir kadının bu kadar çok ve ağız dolusu konuştuğuna ihtimal vermiyordum. En son böyle bir sohbeti Rabia Ananın ağzından dinleyen adamlar, sıcak kanlı bir kadının çadırlarının içine nasıl da yakışacağını düşünüyor olmalıydılar.
Sözümün bitiminde, erkeklerin gözlerinden akan hayranlığı silmek isteyen Bey, ciddiyetini takınarak bir savaş hikayesi anlatmaya başladı. Atalarının kanlı öyküsü ilk başlarda kulağa güzel gelse de, çok geçmeden ilgimi kaybetmeme sebep olmuştu. Artık yaşlı adamın anlattığı efsaneyi dinlemiyor, dinliyormuş gibi yapıyordum. Nasıl oldu da, kendimi onu izlerken buluverdim. Küpesi kulağında ileri geri sallanıyordu. Ela gözlerini saran kirpikleri birbirine oldukça yakın ve gür, yüzü bir şahininki kadar keskindi. Bir gören bir daha nasıl unuturdu ? Adını unutmak olurdu bu. Geniş omuzları, ince beli, çıplak göbeği gözümün önünde canlandı. O sıra bana dönerek gözlerini gözlerime dikti. Sanki bu koca ovada yalnızca ikimiz kalmıştık. Bakışları ile kadın olduğumu daha derinlerimde hissedebiliyordum, göz kapaklarım ağırlaştı. Dudakları aralandı usulca, kurumuş dudaklarını öpmek arzusuyla doldum. Becerebilir miydim öpüşmeyi ? Yine de istiyordum. Beceremeyeceğim onca şey istedim ki o gece.. Başını göğüslerime gömdüğünü, sıcak nefesinin iki göğsüm arasına çarptığını hayal ettim. Parmaklarımı saçları arasına sokup iyice bastırdığımı düşlerken eteğimi avuçlarım arasında sıkıyordum... Bacaklarım arasındaki ıslaklık beni kendime getirdi. Gözlerimi kaçırdım ve telaşla kalktım ayağa, kendimi apar topar çadıra attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EŞKIYA
General FictionGece boyu izledim; Çadıra düşen gölgesini. Peçesini indirişini, Sigarayı yakışını.. Üfleyişini geceye.. Yer yer çadıra dönüp bakışını.. Nefes alıp verişini.. Gözlerinde hiç korku yoktu, deli cesareti okunuyordu yüzünün her köşesinden. Büyük kalabal...