GİRİŞ

72.8K 2.6K 176
                                    

Bu kitaba nasıl bir yolculuktan geldiğini bilmiyorum fakat benimle yeni bir yolculuğa çıktığına emin olmalısın.

Bu yolculukta kafandaki tüm ön yargıları sileceksen ve her kelimemi dikkatle sonuna kadar dinleyeceksen var olabilirsin.

Eğer bunları yapamayacaksan bu cümleden sonra geri dön. Çünkü şu anda okuduğun bu kitap sıradan bir hikaye kesinlikle değil...

Bu satıra geldiğine göre kararını verdin demektir hazırsan ve kemerini bağladıysan başlıyoruz.

Alya kimdi ve ne demekti. Bu sorunun cevabını bir cümle ile verebilmeyi size biraz olsun kendimi her yönümle tanıtabilmeyi çok isterdim.

Ama inanın sizde benim yerimde olsanız bunu yapamazdınız. İnsan her yaşında farklı bir düşünceye ve fikire sahip olabiliyor.

Kısaca bir giriş yapmam gerekirse herkesin korkup kaçtığı mafya babasının kızı diyebilirim.

Korkunun kaynağı aslında sert bir yüz ifadesi ya da bu şekilde davranışlara dayanmıyordu.

Asıl mevzu babam ve onun yüreklere korku salan gücüydü.

Diğerlerine korku veren ama bana en yakın arkadaş olan babam öldüğünde 12 yaşındaydım.

Evet, bana tam manasıyla sevgisini veren babamdan bahsediyorum.

Şimdi hatıralarımda öldüğü güne gidiyorum da ilk duyduğum anda kalbimin nasıl sıkıştığını inanın size açıklayamam.

Göğsümün ortasına oturan o derin ama bir o kadar da ağır yük kendimi kaybetmeme neden olmuştu.

Parça parça hatırladığım anı kırıntıları gözümün önünden geçip gitmişti.

Çocuk aklım bir anlığına saklambaç oynuyor benimle gibi hissettirmişti. Bir yerlere saklanmış ve oyun bittiğinde çıkacak sanmıştım.

Bu kurguların hiçbiri gerçekleşmediği gibi cansız bedeninin soğukluğunu ilk kez ellerinde hissettim. Sonra bembeyaz olan yüzü ve renksiz dudakları karşıladı beni.

Ölümün gerçekliğiyle ilk orada tanıştım. O günden sonrada zaten unutmak mümkün olmadı.

Bahçıvanımız Necati amca beni o gün yanına çekip eline bir parça toprak aldı. Toprağı avucuma bırakıp buruk ama belli etmemeye çalışan haliyle gülümsedi.

O an ne demek istediğini ya da ne yapmaya çalıştığını yorumlayamasam da o bir avuç toprağı kaybetmedim.

Olgunlaşıp büyüdüğümde ise anladım gerçeği.

Ertesi gün toprakla buluşan babamın kokusu artık bir avuç topraktı.

Ve bir insan hayatı da benim için bir avuç topraktan fazlası değildi.

Bu hüzün dolu yılların ardından büyük mutluluklar beni buldu demeyi çok isterdim inanın ama olmadı.

Hastalıklıymışım gibi benden kaçan birçok kişi yüzünden arkadaşsızlığa mahkum kaldım.

Bu canımı sıksa da kendini sanal aleme vermiş ve havalı kız profili çizmiştim bu sayede.

Herkes onlara üstten baktığımı düşünse de durum görünenin tam tersiydi, gayet de yalnızdım.

Babam öldükten sonra abimin yönetimi eline alıp destek vermesi ile annemle sürdürdüğüm bu yaşamı bolluk içinde geçirdim.

İlkokul, ortaokul, lise ve şu anda da üniversite her yaşam alanında rahat bir hayatım oldu.

Bu rahatlığa güvendiğim için çok ders peşinde koşan bir tip olduğumu söylemem zor.

Ben genelde film serileri izleyen bol bol kitap okuyup hayal kuran biriyim.

Hayal kurmak benim için o kadar kolay ki arabayla trafikte kırmızı ışığı beklerken bile hayal kurabilirim.

Mesela o anda arkamdan vuran bir aracın içinden çıkan yakışıklıyla olan atışma ve sonrasındaki aşk.

Tabi vaziyet bu değildi. Ben hep aşkı o kitaptakiler sansam da gerçekte öyle mükemmel bir aşk piyango misali bana vurmayacaktı.

Hatta okulun en yakışıklı ve zengin çocuğu güzel kıza aşık olur hikayesine bile inanmaya uğraştım o da olmadı gerçekçi yanımı göz ardı edemedim.

Gerçek aşk değildi hiçbiri bunu onunla karşılaştığımda anladım.

Size şimdi en baştan alıp anlatmaya başlayacağım ama ilk önce şunu bilmenizi istiyorum.

Sarışınlar sürtük kız değildir ve her zengin kibirli değildir.

Bu anlattıklarım ön yargınızı kırıp sizi başrol oyuncusu değil de arka planda duran o sarı kafalı kızla tanıştırmak.

Birçoğunuzun belki de yolda görseniz aman ne havalı diyerek yanından geçeceğiniz tipte biriyim.

Tabi bu tipim burnumun Kaf dağına ulaşmasından değil sadece ve sadece görüntüm yüzünden.

Ben kim miyim?

Babasının ölmüş olsa bile verdiği korkudan kimsenin yanına yanaşamadığı sosyetenin en önemli ve en zengin ailesinin kızı Alya Çakıcı...

Sosyete ne demek ya da neden böyle bir topluluk var inanın bunu bende hala anlamış değilim.

Çünkü annemin her zaman dilinden düşürmediği bu kelimeyi düşünürken mantığımın bittiği noktalara da geldiğim olmuştur.

Kendisi sürekli bana bunu hatırlatır ve evden asla paspal bir halde çıkmama izin vermez.

Bu yüzden dolabımdaki birçok tasarımı kendisi modacısından almıştır. Ya da alışveriş merkezine beni zorla sürükleyip aldırmıştır.

Makyaj yapmayı ise zorla öğretmiş bir anne o.

Evet, tek derdimiz dış görüntümüz zaten para ve vakitten bol neyimiz var ki.

Bu tür şeyler ise bana boş bir hayatı temsil etse de uymak zorunda olduğum gerçeği ne yazık ki değişmiyor.

Aslına bakarsanız sosyete benim tanımıma göre iyiyken yanında olan asalak topluluğu.

Unutmadan başına bir iş geldi mi de gemiyi ilk terk eden kısmı da var tabi.

İşte bu topluluktan bıkıp farklılık yaratma savaşı veren bir kızın hikayesi bu.

Şimdi umarım beni anlamışsınızdır.

Ben Alya gerçek aşkı bulmaya ve süslü püslü bu hayata meydan okumaya geliyorum ben hazırım ya siz...

***

SIRR-I KADER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin