Gencer'den...
Alya ile yaşadığımız tuhaf temaslı anların üstünden geçen günler bana hissettirdiklerini unutturamadı.
Bir şeyler yaşıyorduk ama anlam yüklemiyorduk. Daha doğrusu o yüklemiyordu. Ya da ben öyle sanıyordum.
Ben onu her gördüğümde boğazımda derin bir düğüm ile yutkunamıyordum. Bir şeyler orada yumru oluyor ve beni sanki boğulmaya teşvik ediyordu.
Her gece aynı yatağa giriyorduk ve ben olayın yaşandığı geceden sonra uyuma numarası yapmaktan başka bir şey yapamıyordum.
Rutin geçen günlerin aksine bir akşam annemin hastalığının nüksetmesi ile kendimizi hastanede bulduk.
O anlarda yaşadığım duygu yoğunluğundan pek farkında olamasamda Alya ile el ele tutuşmustuk.
Bana bakışı öyle derin öylesine hisliydi ki gözlerimizle konuşmuştuk adeta.
Bana seni bırakmam dercesine bakışı belki de benim düşlediklerimdendi. Zihnimde bir şeyleri devamlılıkla şekillendirip duruyordum.
Belki de ben kendi kafamda kurguluyordum ve işin kötü yanı da inanmaya başlamıştım. Alya'nın düşünceleri hakkında bir fikrim yoktu. Benim içimde fırtınalar koparken o kendi içinde ne yaşıyordu bilmiyordum.
Annemin bir senelik ömrünün kaldığını öğrenip eve dönmüştük. Kaybetme korkusu iliklerime kadar işlerken yanında kalmak istesemde kabul etmedi.
Bizde Alya ile odamıza çekildik. Yaşadıklarımın ağır stresi üzerimde baskıya neden olmuş ve yine uyuyamamıştım.
Sabah ise güzel bir kahvaltı yapmaktı niyetim ama o da annemin verdiği haberle haram olmuştu.
O utanmaz kızı ne evimde ne de iş yerimde görmek istemiyordum.
Alya bu durumu yanlış anlayabilir ve olmadık düşüncelere kapılabilirdi. Düşüncesi bile nefesimi kesmeye yetiyordu.
Annemin hastalık konusu olmasa otoritemi koyar reddederdim ama yapamıyordum.
Birde üstüne annemin çocuk yapın ısrarı vardı o ise ayrı bir utançtı. Uykusuz gecenin ardından kahvaltı sonrası dinlenip belki uyurum diye düşünen ben evden kaçarak çıkmıştım.
Tüm gün kafamın içinde olasıkları konuştum durdum. Kendi kendine konuşup fikir sunan ve buna kendi içinde yanıtlar veren beyne sahip olmak fazla zorlayıcıydı.
Eve geldiğimde annem ve Alya ile birlikte akşam yemeğine oturduk.
Yemek esnasında kimse konuşmuyordu ki zaten ben konuşan taraf hiçbir zaman olmamıştım.
Annem neden susuyordu. Belki de fırtına öncesi sessizliği gerçekleştiriyordu.
Yarın Irmak ateş misali bu eve düşecekti. Belki de bu son huzurlu günümüzdü.
Beynimin diğer tarafı belki de sen gözünde büyütüyorsun diyerek beni telkin etmeye cüret ediyordu.
Yemekten sonra çalışma odama geçip yatana kadar bir süre daha düşündüm.
Her kapının ardından Alya çıkıyordu. Bütün çıkmaz sokakların sonunda Alya vardı. Varlığı bir kere oluşmuş ondan kaçmak mümkün değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRR-I KADER
Chick-LitKitabımı nasıl bir yolculuktan gelip keşfettiğini bilmiyorum. Kalemim sayesinde yeni bir yolculuğa çıkacağına eminim. Bu süreçte kafandaki ön yargılarını sileceksen ve kelimelerimi dikkatle sonuna kadar okuyacaksan başlayabilirsin. Eğer bunları yap...