Alya'dan devam...
Bir isim verecektik ve bu olay giderek büyümüştü.
Doğuma kadar yok o isim yok bu isim diye çatışmalar devam etti.
Zaman öyle çabuk geçip gitti ki doğuma günler kala evin içinde de bir hazırlık bir telaş aldı yürüdü.
Bebek odasının hazırlanması doğum yapacağım hastane seçimi derken günler nasıl bu kadar hızlı geçiyordu anlayamıyordum.
Ve bende yengem Deniz gibi beni uykuda yakalayan bir doğum bekledim.
Belki de ondan dinlediğim senaryo o olduğu için ama hiç ummadığım bir anda şans kapıyı çaldı. Ya da bodoslama daldı.
Gencer ile birlikte hayatımızdaki tüm telaşlardan uzaklaşmak adına yaptığımız doğa gezilerimizden biriydi. Sohbet eşliğinde aracımızdan uzaklaşarak sakin ormanın derinlerine doğru ilerledik.
Tüm o sakinliğin içinde biraz şokla birazda panikle dudaklarımdan dökülen Gencer'in ismi yankılanmıştı.
Bacaklarımdan aşağı sızan suyun şaşkınlığına takılı kalan Gencer ile göz göze gelmem birkaç saniye sürdü.
Sancılar ve ağrı nefes dahi aldırmıyor. Hayatım boyunca deneyimlemediğim bu ağrıya dayanma gücümü toplamaya çalışıyordum.
Titriyordum ve tek güvencem Gencer'in yanımdaki varlığıydı.
İkimizden başkası yoktu ve çığlığım koca ormanda eko yapıp geri bana dönüyordu.
Gencer soğuk kanlı davranıp beni arabaya götürdü demeyi çok isterdim ama öyle olmadı.
Şoka girmiş bir şekilde ölme diyerek yüzümü avuçluyordu. Hatta beni sarsıyordu.
Ben tekrar bir çığlık attığımda benden sonra Gencer de bağırdı.
"Ölme baba."
Tam o anda Gencer'in babasının gözleri önünde ormanlık bir alanda öldürüldüğü aklıma şimşek misali düştü.
Acımı bir kenara bırakıp şoka girdiğini kavradım ilk önce. Sonra beynimi anlık ve hızlı bir yöntem bulmaya zorladım.
Bu arada da kendine gelmesi için hatırlatıcı kelimeleri bulmaya çalışıyordum.
"Aşkım bak ben buradayım muhlaman."
Doğuran bendim bunun farkındayım acı o anlarda belirgindi. Ama buna fırsat bile yoktu.
Sancılarım sıklaştıkça korkum arttı. Artan korku kaybetme ile birleşti ve kendime hakim olamayarak ağlamaya başladım.
Sular seller gibi ağlıyordum. Bir yandan Gencer'e yalvarıyor arada çığlık atıyor ve nefes almaya çalışıyordum.
Bir yerden sonra bağırmaya takatim kalmadı. Gencerden de bir tepki gelmeyince kendime telkinler vermeye başladım. Bırakma kendini Alya dedim ama bu acıya daha fazla dayanamadım ve kendimi karanlığa bıraktım.
Beyaz ışıklar yeşil yaprakların arasından sızıp gözlerimin kısılmasına neden oluyordu. Karanlığın esiri olacağımı sanarken ışıklar aydınlığa gidiyordu.
Beyaz ışığın içinde gülümseyen bir bebek.
Elim aniden karnıma gitti ve ışığın içinden bir el uzanıp beni yüksek bir yerden aşağı bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRR-I KADER
ChickLitKitabımı nasıl bir yolculuktan gelip keşfettiğini bilmiyorum. Kalemim sayesinde yeni bir yolculuğa çıkacağına eminim. Bu süreçte kafandaki ön yargılarını sileceksen ve kelimelerimi dikkatle sonuna kadar okuyacaksan başlayabilirsin. Eğer bunları yap...