Karan'dan...
Nişan günü ve ondan sonraki iki gün boyunca onları takip ettim.
Defalarca Alya'nın yüzündeki gülümsemeyi gördüm. Ve defalarca mutlu olduğunun şahidi oldum.
Bu kadar basit miydim ben, anında unutabileceği kadar kolay mı sevmişti beni.
Bunları düşündükçe içimde ona nefret büyüyordu. Önüne geçemediğim bir şeydi bu.
Her gün olduğu gibi bugünde takip etmek için kaldığım pansiyondan çıkıp eskiden benim de içinde bulduğum eve yollandım.
Akşam saatlerine kadar ne gelen olmuştu ne de giden.
Akşam saatlerine doğru bahçe kapısından çıkan orta yaşlardaki kadına sorma fikri ile hareketlendim.
Etrafa birini arıyormuş gibi bakınmaya başladığım da beklediğim soru gelmişti.
"Pardon birine mi bakmıştınız."
Kadına gülümseyerek karşılık verip konuştum.
"Evet bir arkadaşımı arıyordum."
Kadın hemen atlayıp konuştu.
"Kimi arıyorsunuz."
"İsmi Alya, kendisi burada oturduğunu söylemişti."
Beni baştan aşağı süzen kadın biraz tereddüt etsede cevap verdi.
"Burada oturuyor fakat şu an yok."
Anladım anlamında başımla onay verip tekrar bir soru sordum.
"Ne zaman gelir."
Kadın tekrar tereddüte düşmesine rağmen cevap verdi.
"Rize'de ne zaman döneceği hakkında bilgim yok."
Rize'de ne işi vardı. O adamla birlikte miydi. Bu kız kesinlikle beni delirtmeye çalışıyordu.
Kafamdaki sorular yanıtsız kalırken karşımdaki kadına karşılık verdim ve ben sonra tekrar gelirim diyerek oradan ayrıldım.
Alya konusunda ne yapacağımı bilemeyen ben paramın yavaş yavaş suyunu çekmesi ile eski mahalleme, taksi durağına dönüş yaptım.
Eski hayatım kaldığı yerden tekrar başlarken kendi kabuğuma çekilmiştim. Elim kolum bağlanmıştı ne param ne de bana yardım edecek biri vardı, yapayalnız kalmıştım.
Beni bırakmayan acım ve derdimle yaşamaya çalışarak günlerin geçip gidişini izlemek zorundaydım.
Yaşananlardan bir haber boşluklarla ve sorularla zamanın uzunluğunda boğulurken yapabileceğim tek şey sessizce beklemekti.
Alya'dan...
Gencer ile yolculuğumuz sırasında oluşan hava şu hazırlık sürecinde kendini yine uzaklaşmaya bırakmıştı.
Nasıl oluyordu bunu nasıl başarıyorduk bilmiyorum ama bir şekilde aramıza ani duvarlar örüyorduk.
Bazen o duvardan birkaç tuğla eksiltiyorduk bazense boyumuzu aşmasına izin veriyorduk. Sınırları birimiz bozuyor diğerimiz ise çiziyorduk.
Nasıl bu hale geliyorduk inanın bende anlamıyordum. Yakınlık ve uzaklık arasındaki o ince çizgide dalgalarla boğuşan kayık misali bir o yana bir bu yana savrulup duruyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRR-I KADER
ChickLitKitabımı nasıl bir yolculuktan gelip keşfettiğini bilmiyorum. Kalemim sayesinde yeni bir yolculuğa çıkacağına eminim. Bu süreçte kafandaki ön yargılarını sileceksen ve kelimelerimi dikkatle sonuna kadar okuyacaksan başlayabilirsin. Eğer bunları yap...