Söylediğimiz bir cümle ya da bir kelime ağzımızdan çıktığı an ne oluyor, hiç düşündünüz mü?
Nereye gidiyor bu sözler benim fikrimce ya da hayalimde kurguladığım, havayla birleşip gökyüzüne yükseliyor.
Gökyüzünde belirli bir süre kaldıktan sonra tepkimeye girip üzerimize acı ya da hüzün olarak tekrar yağıyor.
Siz bir kelime söylüyorsunuz karşınızdaki kişiye ne yağdırır bilmeden...
Kimine yağmur olup sırılsıklam ıslatıyor. Kimine kar olup soğuktan çenesini titretiyor. Kimine dolu olup kafasını yarıyor.
Kelimeler öyle güçlü ki kimin yarasına tuz basacağını ya da kimin kalbine iyi geleceğini bilemiyorsunuz.
Dün gece Karan'nın kullandığı kelimeler bende dolu etkisi yaratmıştı.
Öyle bir düşmüştü ki başıma adeta aklımın yerine gelmesine neden olmuştu.
Karan'nın cümlesi ve sonrasında Bektaş amcanın bizi toparlayıp eve getirmesi geceyi sonlandırırken sanırım benimde duygularım sonuçlanmıştı.
Eve geldikten sonra Karan'ı görmemiştim açıkçası nerede olduğunu çokta merak etmiyordum.
Sinir kat sayım oldukça yüksekti. Karşıma çıksa yüzüne okkalı bir tokat yakıştırıp o damarlı boynunu nefessiz bırakana kadar sıkmak istiyordum.
Yıllar önce kendimce muhteşem hikaye ile birlikte tanıdığım o adamın yerinde büsbütün bir yabancı vardı.
Terbiye almamış, zenginliğini dile getirmek bir yana dursun her hareketiyle ön plana atan görgüsüzün tekiydi. Farkı var sandığım kişi beni böylesi bir tavır içindeyken kesinlikle etkileyemiyordu, aksine soğuyordum.
Odama kapandığım için kimseyi görmemiştim. Bugün evden uzaklaşmak adı altındaki planımı gerçekleştirip kaçmak için iş başına geçtim.
İkinci kat olduğu için camdan atlamak gibi bir saçmalığa girişip bir yerlerimi kırmak istemediğimden kapıdan çıkacaktım.
Zaten koskoca evde beni farketmeleri yüzdeliğe vurursam yüzde beş'i geçmezdi.
Kıyafetlerimi giyip hazır olduğuma kanaat getirdikten sonra kapıya emin adımlarla yaklaştım. İlk önce dışarıdan gelen sesleri dinledim.
Derin bir sessizlik yüzüme tebessüm verirken kapının kilidini yavaş hareketlerle çevirip bir nefes verdim ve dışarı çıktım.
Parmak ucunda merdivenlere yaklaşıp aşağı kata kısa ve hızlı bir bakış attım. Görünürde kimse olmadığını anlayınca koşar adım kolonlardan birine gidip sırtımı yasladım.
Film seven bünyem şu an en atraksiyonlusundan bir tane çevirmeye başlamıştı.
Bu heyecan bende varken izleyici ne halde olurdu kim bilir. Oscar'a bile aday olurdum ben bu azimle.
Tekrar merdivenleri kontrol edip spor ayakkabılarımı giymiş olmanın verdiği rahatlıkla hızlıca alt kata indim.
Sessizlik devam etmekle birlikte daha bir baskın olunca saklanma gereği duymadan kapıya yöneldim ve hızlıca çıkış yaptım.
Sorunsuz çıktığım eve gülümseyerek bakıp önüme döndüm.
Evin hapishane tarzı duvarları bana babam ölmeden önceki evimizi hatırlatmıştı. Bizdeki tek fark bahçemiz ağaçlarla doluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRR-I KADER
ChickLitKitabımı nasıl bir yolculuktan gelip keşfettiğini bilmiyorum. Kalemim sayesinde yeni bir yolculuğa çıkacağına eminim. Bu süreçte kafandaki ön yargılarını sileceksen ve kelimelerimi dikkatle sonuna kadar okuyacaksan başlayabilirsin. Eğer bunları yap...