"Tanrı aşkına, Victor! Yıllardır bu fırsatı beklediğini biliyorum. Sadece kabul et şu işi."
"İyi para kazanmak için üne ihtiyacım yok benim."
"Kastettiğim şey para değil. Hayallerinden bahsediyorum."
"Sorun yok, hayatım." Eğilip annemin alnına sevgi dolu bir öpücük kondurdu.Dudaklarında sıcak bir gülümseme vardı. "Bugüne kadar bu kararımdan hiçbir zaman pişman olmadım. Siz hayatımda var olduğunuz sürece de olmayacağım."
Derin bir iç çekerek kahvaltı masasında tartışan ailemden bakışlarımı kaçırdım. Yıllardır alışık olduğum bir sahneydi ve aynı şekilde yine kazanan babamdı. Bu haline ben de üzülüyordum fakat bencil bir şekilde kararına seviniyordum. Babamı her sabah bu masada görmek tamamlanmış hissettiriyordu.
"Eğer asıl mutlu olduğu şey bizimle olmaksa hayali aslında budur belki, anne. Üstüne gitme daha fazla." Babam kadeh kaldırır gibi fincanı bana doğru uzattı. Portakal suyunu onunla tokuşturdum.
"Gittikçe daha iyi görünüyorsun, Ige."
"Ne gibi?"
"Daha canlı bakıyorsun." Kaşları çatıldı. "Yine sevgilin mi var?"
"Tanrı korusun, hayır." dedim homurdanarak. Gülümsemesi geri geldi.
"İyi, aferin. O çocuktan hiç hoşlanmamıştım zaten." Gözlerimi devirme dürtümü bastırdım. Yaptıklarını söyleseydim muhtemelen hala Simon'ı öldüresiye dövüyor olurdu.
"Asıl sen niye sessizsin bu kadar?" diye dürttüm sakince yemeğini yiyen kardeşimi. Kaşlarını kaldırarak bir bakış attı.
"Her zamanki halim."
"Tabi ki öyle değil. Bana sataşmak için hiçbir fırsatı kaçırmazsın."
"Birilerinin aksine olgunlaşıyorum." dedi dümdüz bir sesle. Kaşığı ağzının ortasına geçirme dürtümü bastırdım. Sonra birden aklıma gelen düşünceyle tekrar ciddileştim.
"Arkadaşlarınla bir sorun mu var?"
"Ne zamandır ilgili abla rolünü oynuyorsun?" diye aniden patlayınca gözlerimi kırpıştırarak öfkeli yüzüne bakakaldım. Neyi yanlış söylemiştim ki?
"Ben senin her zaman ablandım, Sally. Anlaşma şeklimizin biraz garip olması sana değer verdiğim gerçeğini değiştirmiyor." Dudakları ince bir çizgi halini aldı, başka bir şey söylemeden çantasını alıp evden çıktı. Annemle babama döndüm.
"Yanlış bir şey mi yaptım şimdi?"
"Kendine göre problemleri olduğuna eminim,Ige. Zor bir yaş geçiriyor. Alttan almaya çalış."
"Umarım tek sorun yaşıdır." diye homurdandım. Sally benim aksime popüler, çok sevilen biriydi. Okulda ona kötü davranmıyorlardır, değil mi?
Titreyen telefonumun sesiyle irkildim. Arayan Alaine'di.
"Günaydın,Portakal."
"Ige, gelmen gerekiyor.' dedi ağlamaklı bir sesle. İstemsiz olarak gerildim.
"Ne oldu, Alaine?Sorun ne?"
"Sadece...Sadece gel, olur mu?"
"Tamam,tamam sakin ol. Neredesin şimdi?"
"Kilisede.Hatırlıyorsun, değil mi?" Kaşlarım çatıldı. Ne işi vardı ki o eski kilisede?
"Hemen geliyorum.Bekle beni,tamam mı?" Hıçkırarak onayladı. Alaine kolay kolay ağlamazdı, çok kötü bir şey olmuş olmalıydı. Tanrım, lütfen Ian ilgili olmasın. Ona çok değer veriyordu, bir şey olmasını kaldıramazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEKİZ- CEHENNEMİN KANATLARI (TAMAMLANDI)
Fantasy"Bildiğim tüm doğrular, dudaklarından çıkan bir cümleyle paramparça olmuştu. Avuçlarımda kalan tek gerçek, bir insan olmadığımdı. Tutunabileceğim tek şeyse onurumdu." Çocukluğundan beri zor zamanlar geçirse de hiçbir zaman şikayet etmemişti, Ige Wis...