Bölüm 53

267 49 1
                                    

Sanki suç işlemişim gibi azarlayan bakışlarını bana dikmişti. Sessizlik içinde geçen saniyelerin ardından iltifat etmeye karar verdim.

"Takım elbise çok yakışmış."

"Kaşınıyorsun,Ige."

"Hislerimin peşinden gitmem gerektiğini sen söylemiştin!" diye itiraz ettim isyan edercesine fakat kaşları daha da çatılmış, kollarını göğsünde kavuşturmuştu.

"Her şeyin bir zamanı var. Sen ve Valentine bu saldırı tehditini ciddiye almıyorsunuz."

"Ciddiye alıyoruz. Sadece alabileceğimiz bütün önlemleri aldıktan sonra bekliyoruz. Bu süre içinde günün keyfini çıkarmanın ne zararı var?"

"İlişkinizi desteklesem de Valentine'le sevişeceğin düşüncesinden hoşlanmıyorum." Hayretler içinde bakakaldım ona.

"N-ne?"

"Sen benim kardeşimsin. Valentine de en iyi arkadaşım. İğrenç bir görüntü." Omzuna acıtacak kadar sert bir yumruk attım.

"Babam gibi davranıyorsun,Sora. Sürekli sevgilim yok diye dalga geçip, olduğunda da onları korkuturdu."

"Akıllı adammış."

"Hayır, hasta bir adam. Çoklu kişilik bozukluğu neredeyse. Kendine gel." Kendi kendine homurdandı. "Beni bu kadar destekleyip cesaretlendirdikten sonra bu neyin tavrı,Sora?"

"İlişkinizin bu kısmını göz ardı etmiştim." Kaşlarım kalktı.

"Hem de Valentine'i tanıyorken?"

"Sen de ondan farksız değilmişsin." Bu sefer ensesine bir şaplak attım.

"Kendi işine bak." Kötü bir bakış fırlattı bana. Tavırları sinir bozucu fakat aynı zamanda sevimliydi. Sora'ya çok fazla sinirlenemiyordum. Şu an bile kucaklamak istiyordum onu.

Fakat aynı şey Valnetine için geçerli değildi. Yanımıza gelir gelmez Sora'ya hesap soracağına dair fazlasıyla manalı bir bakış atmıştı. Sora mesajı anlayacak kadar zekiydi. Hemen yanımızdan ayrıldı. Elimi Valentine'nin koluna koydum. Hafifçe eğilerek gözlerinin içine baktım.

"İyi misin?"

"Daha iyiyim." diye yanıtladı kederli bir sesle. Kıkırdamaktan kendimi alamamıştım. "Çok mu komik geldi,Prenses?"

"Hayır,sadece... Sora'ya çok kızma olur mu?"

"Sora'nın zeka yaşını tahmin edemiyorum. Bazen en yaşlı komutanlardan bile daha mantıklı davranıyor bazen de küçük çocuk gibi." Yavaşça balo salonuna doğru yürümeye başladık. "Sevdiği insanları başkaları ile paylaşma fikrinden hoşlanmıyor."

"Burada başka insan ben mi oluyorum?"

"Hayır,ben oluyorum." diye kestirip attı. Gülümsememek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Sora ilk geldiğin zamandan beri sana fazlasıyla düşkün. Kan çekiyor olsa gerek."

"Sanırım anlayabiliyorum. Ben de Sora'yı ilk gördüğüm andan beri inanılmaz derecede yakın hissetmiştim."

"Neşeli ve cana yakın bir çocuk. Fakat bundan fazlası var elbette." Gittikçe kalabalıklaşan salon bahçesine doğru yürürken tanıdık yüzlerin sayısı gittikçe artıyordu. Gergin bir heyecan doldurmuştu içimi.

"Fabian!" diye seslendim salonun girişinde boş boş tavana bakmakta olan Fabian'ı görünce. Hızla döndü. Bir an için bana bakmış, hemen ardından kızarak kafasını çevirmişti.

"M-merhaba, Prenses."

"Burada tek başına ne yapıyorsun?"

"Hiç...Hiç bir şey. Bakıyordum sadece."

SEKİZ- CEHENNEMİN KANATLARI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin