Part 15

254 48 0
                                    


"Merak ettin,öyle değil mi?"

"Saçmalama da işine bak."

"İtiraf et hadi,merak ettiğin için geldin." Usanmış bakışlarımı Sora'ya çevirdim.

"Geldim çünkü ele geçirdiğimiz belgeler kimseye teslim edemeyeceğim kadar değerli."

"Her zaman yaptığın gibi Deniz'i yollayabilirdin. Bu tür görevler için Japonya'ya kadar gelmene gerek yoktu." Olduğum yerde durunca Sora arkadan bana tosladı. En sert bakışlarımla dönüp süzdüm onu.

"Ben Ketsushin Prensiyim, Sora. Ne yapacağımı ne sana ne de başkasına sorarım."

"Yani Ryujin'i merak ettiğin için geldiğini kabul ediyorsun."

"Lanet olası Ryujin'ene olduğu umurumda değil, şimdi sesini kesmezsen yemin ederim suratını dağıtırım." diye bağırdım en sonunda dayanamayarak. Arkadaki üç adam şaşkınlıkla donakalırken Sora utanmaz bir şekilde gülümsemeye devam ediyordu. Beni çileden çıkarmada bu çocuğun üstüne biri yoktu. Normalde sakin, oldukça mantıklı biriydim. Sebepsiz yere beni sinirlendirip azar işitmekten nasıl bir zevk alıyordu anlamıyordum. Derin bir nefes alarak üçe kadar saydım. Sakinleşmem için yeterli olmuştu.

"Üsse dönüp yola çıkmak için gerekli hazırlıkları yapın. Bir saat içerisinde orada buluşuruz." Tam ağzını açmak üzereyken bakışlarımla Sora'yı susturdum.  "Bir saat. Şimdi dağılabilirsiniz."

Neyse ki beni öfkelendirecek başka bir şey söylemeden gözden kayboldular. Bu çocuğun görevleri daha ciddiye alması gerekiyordu. Uzun süredir yaptığımız araştırmalar sonuç vermiş, beşinci Ryujin Prensesinin yazdığı eserleri ele geçirmiştik. Ne kadar önemli bir gelişme olduğunu anlayamıyor muydu? Ryujin büyüsü hakkında çok önemli bilgiler içeriyordu, her şeyin seyrini değiştirebilirdi bu.

Tamam, sonuncu Ryujin'e ne olduğu arada sırada aklıma düşüyor olabilirdi fakat buna tam olarak merak denilemezdi. Sadece ilgilendiğin şeylere karşı merak duyardı biri. Bense Ryujine planım haricinde herhangi bir ilgi duymuyordum kesinlikle. Yollarımız kesişmişti sadece,benim burada olmam gerekmişti o da Avustralya'dan ayrıldığından beri Kurenai ile kalıyordu. Karşılaşsak bile bu tamamiyle tesadüf olurdu. Üstelik ateşkes döneminde sayılırdık, bir şey yapacak halim yoktu.

Sadece Ryujin aptalları kız Kurenai'nin yanındayken saldırmaya cüret ederdi, sonrasında ise telef olup geri çekilmek zorunda kalırlardı. Uzun yıllarımı alacağını bilsem de sabrımı kaybetmeden doğru anda saldırıp kızı ellerinden alacaktım. Bu sadece Ryujinlere karşı değil, Kurenai'ye karşı da kazandığım bir zafer olacaktı.

İkinci kısım kesinlikle çok daha fazla haz veriyordu.

Düşünceler içinde sokaklarda yürümeye devam ettim. Buraya en gelişimin üzerinden beş yıl geçmişti fakat canlılığından hiçbir şey kaybetmemişti. Aynı anda hem bu kadar umursamaz hem de bu kadar hayat dolu ve garip başka bir yer var mıydı dünya üzerinde? Başka şartlar altında yaşıyor olsaydım ömrümü geçirmek isteyeceğim bir ülkeydi.

Fakat ne yazık ki şartlar çoktan belirlenmişti ve bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

"Orospu çocuğu!" Şaşkınlıkla olduğum yerde donakalıp sesin geldiği yere doğru bakakaldım. İlk başta bana seslenmeye cüret ettiğini zannetmiştim fakat kendi kendine konuştuğunu anlamam uzun sürmemişti. Kafenin birinin arkasında çalışanlardan biri bir yandan çöpü dökerken bir yandan da ağza alınmayacak küfürler ediyordu. Kendisini öyle kaptırmıştı ki birkaç adım ötesinde durduğumun farkında bile değildi.

SEKİZ- CEHENNEMİN KANATLARI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin