Geniş avluda acı dolu haykırışlar yankılanırken gözlerinde tatmin dolu bir ifadeyle sekiz zavallıyı inceleyen kadına diktim bakışlarımı istemsizce. Dünküne benzeyen bir kot – ya da ben aynı kot olmadığını umarak öyle farz ediyordum- ve kollarını açıkta bırakan düz bir bluz giymişti. Upuzun saçları özensiz bir topuzla başının üzerinde toplanmış, makyajsız yüzüne antreman yapan askerlerin toprak zeminden kaldırdığı toz yapışmıştı. Öğrencilerinin nefes alışlarını bile kaçırmayan atmaca gibi bakışları, eğitim adı altındaki işkencesinin baskısını daha artırıyordu. İzlemesi oldukça rahatsızlık vericiydi. Benim eğitimlerimi korkutucu bulanlar bile ürkerek acımasız kadından gözlerini kaçırıyorlardı.
Bense bakışlarımı ondan alamıyordum. İzledikçe daha da çok etkileniyor,etkilendikçe daha büyük bir dikkatle izliyordum.
Bir şeyler değişmişti. Antreman alanına adımını attığı an tüm kuşkuları, endişeleri yok olmuş; mükemmel bir otoriteyle askerlerin kontrolünü ele almıştı. Hareketleri ve sözleri öylesine doğal ve etkileyiciydi ki...Sanki en başından beri ait olduğu yer orasıymış gibi.
Ige Wisteria bir Ryujin Prensesi değil, Athena'ydı.
Daha öfkelisi...
Ve de daha acımasız...
'En sevdiğim hayvan nedir biliyor musunuz?'
'Ördek!' diye cevapladı hepsi bir ağızdan nefes nefese. Ige gülümseyerek başıyla reddetti.
'Bilemediniz. Kurbağa.' Gülümsememi gizlemedim. Aklındaki şeyi anlamıştım.
'Dün Ördek demiştiniz!' diye itiraz etti en çok konuşup en çok azarı yiyen Kiril.
'Bugün en çok kurbağa seviyorum. Şimdi pozisyon al, sahanın etrafında kurbağa zıplayışı. Başla!'
'Ne kadar daha dayanabilecekler merak ediyorum doğrusu.' Sessizce yanı başımda beliren Chlothar anlamsızca keyfimi kaçırdı.
'Dayanmaktan başka seçenekleri yok. Tüm yetki Ige'de.'
'Bu durum onlara daha da acımama neden oluyor.' Kısa süren rahatsız edici bir sessizlik oldu. 'Bana söylemek istediğiniz bir şey mi var, Prens?'
'Hayır. Senin var mı?'
'Pek sayılmaz.'
'Bana pek öyle gelmiyor.'
'Bir şeyler söylemek istiyormuşsunuz gibi hissediyorum.'
'Öyle mi dersin?'Bakışlarımı sonunda kara gözlü sarışın Fransıza çevirdim.Lanet herif yakışıklıydı, bunu fark etmek zaten kötü olan ruh halimi iyice mahvetti. 'Hislerin o kadar kuvvetli olduğuna göre sebebini de tahmin edersin o halde?'
'Ige.' Tepkimi gizlemek için kollarımı göğsümde birleştirdim. Ige'nin ismini onun dudaklarından duymaktan hoşlanmamıştım.
'Ryujin'in konumuzla ne ilgisi olabilir?'
'Son zamanlarda söz konusu olan tüm konular Ige ile ilgili değil mi?'
'Öyle olsa bile ona bu şekilde hitap etme hakkını sana kim verdi?'
'Kendisi.' Şüpheyle gözlerimi kıstım. Bundan ne anlamam gerekiyordu? 'Ona baktığımda benim gördüklerimi siz de fark etmişsinizdir,Prens Valentine.'
'Yani?'
'Burada uzunca bir süre kalacak gibi.' dedi eğitim alanındaki Ige'yi süzerek.Güldüm.
'Onu asla ayartamazsın,Chlothar.'
'Başaramayacağımı mı ima ediyorsunuz yoksa yapmamamı mı emrediyorsunuz?' diye sordu tek kaşını kaldırarak. Yüzümdeki gülümseme donuklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEKİZ- CEHENNEMİN KANATLARI (TAMAMLANDI)
Fantasy"Bildiğim tüm doğrular, dudaklarından çıkan bir cümleyle paramparça olmuştu. Avuçlarımda kalan tek gerçek, bir insan olmadığımdı. Tutunabileceğim tek şeyse onurumdu." Çocukluğundan beri zor zamanlar geçirse de hiçbir zaman şikayet etmemişti, Ige Wis...