"Bütün hazırlıkları tamamladın mı, Daniel?"
"Evet,Prensim. Birkaç saat içinde yola çıkacağız. O zamana kadar hazırlanıp dinlenebileceğimiz yer de hazır."
"Güzel. Burada ne kadar az vakit geçirirsek o kadar iyi." Arkaya bir bakış attım. "Bu sefer cezanızı kendi ellerimle vereceğim."
"Biz sadece-"
"Bahane istemiyorum." dedim sert bir sesle, bu susmaları için yeterince açık bir işaretti. Bir grup ahmak yüzünden hiç hesapta yokken kaleden çıkıp buraya kadar gelerek sinir bozucu Ryujin askerleriyle dövüşmek zorunda kalmıştım. Ceza verirken kesinlikle yumuşak davranmayacaktım.
"Efendim." Gözlerini ilerideki bir binaya dikmiş olan Daniel'a baktım. "Kan kokuyor."
"Sarhoşun teki ya da uyuşturucu kullanan serserinin biridir. Gidelim."
"Daha ciddi."
"İnsanların işine karışamayız, Daniel. Gidelim." Yolumuza devam etmek üzereyken bir boğulma ,hemen ardından da etin ezilme sesi geldi kulağıma. Bunun üzerine Daniel durdu. Yoğun bir enerji vücudundan yayılırken gözleri büyü ile parladı. Gördüklerinden hoşlanmamış olacaktı ki kaşları çatıldı, öfkeyle yumruklarını sıktı.
"Bir kadın var, yaralı. Adam başa çıkamayacağı kadar iri." Gözleri normale döner dönmez beklenti dolu bakışlarını bana çevirdi. Kadını kurtarmak istemiyordum, orada neler olup bittiği umurumda değildi. Fakat Daniel sözlerini dikkate aldığım akıllı ve sadık bir adamdı. İtiraz ediyorsa gerçekten rahatsız edici bir şeyler var demekti.
"Aptalların başında durun, bir yere kıpırdayayım demeyin sakın." dedim arkada bize eşlik eden adamlarımdan birine. İyice anlamaları için hepsine teker teker baktım. "Bir başka sorunda sonunuz idam olur, haberiniz olsun. İkinci kez düşünmem bile." Korkudan sindiklerine emin olunca Daniel'ı alıp seslerin geldiği yöne doğru ilerledim. Kan kokusu gittikçe artıyor,sürekli çırpınma sesleri geliyordu. Bir anda sesler kesildi. Çıkmaz sokağın girişinde durduğumda elinde çakı, yüzünde acımasız bir öfkeyle yerde yatan kadına bakan adamı gördüm. Daniel haklıydı, kadın adamın bir vuruşuyla beyin travması geçirebilecek kadar ufak tefekti. Adeta haykırarak " Öldüreceğim seni, orospu!" dedi kadına doğru adam atarken. Gerçekten de söylediği şeyi yapacak gibiydi.
"Cesaretini görelim, öldür hadi." diye karşılık verdi kadın tereddüt dahi etmeden. Kaşlarımı hayretle kaldırarak sırtı bana dönük kadına baktım. Sesinde en ufak bir korku belirtisi yoktu,aksine, dalga geçer gibi bir hali vardı. Duvara tutunarak güçlükle ayağa kalktı. Parmaklarından kan damlıyor, güçsüz bacakları şiddetle titriyordu, buna rağmen adamın karşısında dimdik durdu. Diz çökmeyi gururuna yediremiyormuş gibi... "Beni öldürdükten sonra da cesedimi becerirsin artık, orospu çocuğu."
Gülmemi bastırdım. Böylesine cesur bir ufaklık görmeyeli uzun zaman olmuştu. Ağlayıp teslim olmak yerine onuruyla savaşması hoşuma gitmişti. Bazı insanların hayatı kurtarmaya değerdi sanırım.Bu yüzden adam elinde bıçağıyla kadına atıldığında tereddüt etmedim. Algılamaya çalışır gibi bir bana bir de bileğini tutan elime baktı. O sırada kızın yere yığıldığını duydum.
"Sen de kimsin lanet olası?" diye tısladı öfkeyle. Ağzından sızan kan gömleğime atlamıştı. Kahretsin, bu beni sinirlendirirdi işte. Yumruk atsam beyni parçalanacaktı, üzerime kan sıçramasını istemiyordum. Zaten yağmur kıyafetlerimi yeterince lekeliyordu. Elim boynunu sardı, iri bedenini kaldırıp sertçe karşıdaki duvara fırlattım. Başını taş zemine vurarak bilincini kaybetti. İçimden başını ayağımla sinek gibi ezmek geçse de kendime hakim oldum. Ortaya çıkacak pisliğe değmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEKİZ- CEHENNEMİN KANATLARI (TAMAMLANDI)
Fantasy"Bildiğim tüm doğrular, dudaklarından çıkan bir cümleyle paramparça olmuştu. Avuçlarımda kalan tek gerçek, bir insan olmadığımdı. Tutunabileceğim tek şeyse onurumdu." Çocukluğundan beri zor zamanlar geçirse de hiçbir zaman şikayet etmemişti, Ige Wis...