Ne yapmıştım ben böyle?
Bir kadını ikna etmek için dil dökmüştüm. Hayır, adeta yalvarmıştım hatta.Birileri böyle bir günün geleceğini söylese güler geçer ya da karakterime hakaret olarak algılardım. Şimdi ise kollarımdaki kadın uzaklaşıp gitmesin diye sıkıca sarıyordum onu.
Hala tereddütle bakmakta olan ürkek mavi gözlerine bakıp iç geçirdim. Nedense bir zerre olsun pişman hissetmiyordum. Biraz endişeli, biraz gergin ve biraz da omuzlarımdan bir yük kalkmış gibiydi. Bir haftadır verdiğim mücadelenin bu şekilde sonuçlanacağını tahmin etmezdim.
Ige'nin kendi ayaklarıyla gelip benimle konuşması için sergilediğim bencil davranışların onu bu şekilde incittiğini görememiştim. Onu aşağıladığımı düşünmüştü. Öyle olmadığını açıklamaya çalışmanın bir anlamı yoktu, sözlerimi destekleyecek davranışlar sergilememiştim. Bu hafta öğrendiğim tek şey Ige ile asla inatlaşmamam gerektiği olmuştu. Kadın bir katır kadar inatçıydı.
'Bu ani karar değişikliğinin nedeni nedir?' diye sordu kısık sesle bastıramadığı bir beklentiyle. Doğru bir soru sormuştu, bir nedeni olmalıydı. Fakat yeterince mantıklısını bulamıyordum. Sora'yla geçen öfkeli konuşmamızın ardından sınırları kesin bir şekilde çizdiğimi sanmıştım.
Olmamıştı. Ige'yi görüşümün her seferinde savunmam biraz daha zayıflamış,tekrardan keşfetme dürtüsüyle kendimi ona doğru ilerlerken bulmuştum. Ben merak içinde kıvranırken onun böylesine soğuk ve ifadesiz oluşu sinirlerime dokunmuştu. Bağırsın, öfkelensin istemiştim. Fakat tüm bunların içinde bardağı taşıran son damla Chlothar olmuştu.
Ellerimle gırtlayacaktım o Fransız dallamasını. Alanı boş bulmuş,çaktırmadan yanaşmıştı Ige'ye. Bir şey elde edeceğini düşünüyorsa avucunu yalardı. Böyle bir olasılığa katiyen izin vermeyecektim.
'Valentine?' Gözlerimi kırpıştırarak hala cevap beklemekte olan Ige'ye odakladım bakışlarımı. Tanrım, nasıl da sevimli görünüyordu.
'Daha fazla soru yok,Ige. Bırak zaman içinde cevap bulsun.'
'Altından bir oyun çıkarsa çok fena yaparım yemin ederim.' diye atıldı lafını hiç sakınmadan. Gülmeden edemedim.
'Tamam, istediğini yaparsın.' Şu an ne yaptığımızı, bu işin nereye gideceğini kendim de bilmiyordum fakat ne kadar kötü olabilirdi ki.
'İyi o halde.Anlaştığımıza göre gidebilirim sanırım.'
'Antrenmanına daha var sanıyordum.'
'Chlothar'a sözüm var.'
'Chlothar mı? Dalga geçiyorsun herhalde?' diye sordum hayretle. Bu durumda hala o adamımı düşünüyordu?
'Önceden verilmiş bir söz. Konuşacağımızı bilmiyordum.Gitmem lazım.'
'Bu halde mi gideceksin?'
'Altı üstü biraz farklı görünüyorum, Valentine.'
'Farklı görünmüyorsun, lezzetli görünüyorsun.' diye açıklık getirdim vurdum duymaz sözlerine. Bu kadın aynaya mı bakmıyordu yoksa inadıma mı böyle davranıyordu. Kıyafetlerini ilk gördüğümde kalp krizi geçireceğimi sanmıştım. Kalenin tüm askerleri üzerine ikinci bir deriymişçesine yapışmış olan deriler içindeki kıyafetleriyle Ige'yi izlemek için ağızlarından salyalar akarak antrenmanları olmadığı hale eğitim sahasına toplanmıştı. Zaten dikkat çekici olan her bir hareketi baştan çıkarıcı bir havaya bürünmüş, kullandığı büyüyle beraber kan kokusuna gelen sırtlanlar gibi kendilerinden geçmişti askerler. Üzerine bir şeyler örtmemek için tüm irademi kullanmam gerekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEKİZ- CEHENNEMİN KANATLARI (TAMAMLANDI)
Fantastik"Bildiğim tüm doğrular, dudaklarından çıkan bir cümleyle paramparça olmuştu. Avuçlarımda kalan tek gerçek, bir insan olmadığımdı. Tutunabileceğim tek şeyse onurumdu." Çocukluğundan beri zor zamanlar geçirse de hiçbir zaman şikayet etmemişti, Ige Wis...