Nergis'i daha şiddetle sarsmaya başladım
"Uyan artık ya!" Diye bağırdım
"Ne oluyor?" Dedi gözlerini araladıktan sonra "Saat kaç Tutku? Lütfen bana ondan daha erken bir saat söyleme"
"Sekiz"
"Sabahın sekizinde beni uyandırıyorsun öyle mi? Ne oluyor?!!"
"Nergis ben bilet aldım bu gün gidiyorum İstanbul'a"
"Ne?! Annem biliyor mu bunu?? Delirdin mi sen?"
"Hayır hadi sende Yeşim Teyze'yi kaldır. Dokuz gibi yola çıkmam lazım, çantam hazır"
Nergis hızlıca ayağa kalkıp bana doğru döndü, "Sana inanamıyorum! İyi değilsin"
"Neden böyle diyorsun?" Diye sordum, aslında evet iyi değildim..
"Zaten on beş gün sonra gidecektin. Neden iki hafta önceden gidiyorsun ki? Her şey güzel giderken?? Neden bunu yapıyorsun kendine, Poyraz'a?"
"Hiç bir şey yaptığım yok!" Diye patladım bir an sonrada kapıyı kapatıp Yeşim Teyze'yi uyandırmaya ben gittim.
***
Ve Yeşim Teyze de aynı şoku yaşadıktan sonra bütün ev halkı ayağa kalktı. Bana dik dik baktıklarını farkettiğimde aklıma gelen ilk bahaneyi savurdum
"Annemi de özledim.." Dedim
"Saçmalama bu bir bahane" dedi ikisi aynanda anlamlı bir açıklama bekleyerek
"Off... Bilet aldım işte gitmeliyim" dedim geçiştirmek için
"Boşver anne ya bırak gitsin, istemediği yerde tutmayalım onu" deyip gitti Nergis
Bende arkasından koştum ama Yeşim Teyze'nin sesi beni durdurdu
"Oyalanmayalım hadi, sen git giyin bende hazırlanayım"
***
Yarım saat sonra kapıdan çıkma pozisyonuna gelmiştik. Nergis'le Su da bana veda etmeye terminale geliyordu. Yeşim Teyze arabada bizi bekliyordu.
Çantamı taşırken buraya ilk geldiğim günü hatırladım, yazın başını. Ne kadar güzeldi her şey. Şimdi yalvara yakara gitmeye ikna ettiğim bu yerden arkamdaki insanları üzerek gidiyordum, evet evet ben kaçıyordum.
Çantamın bir cebinin açık olduğunu hissettim, arkama dönüp baktım.
İnanamıyorum ya! O cebe koyduğum her şey kaldırıma dökülmüştü, ne kadar dikkatsizim. Hızlıca toplamaya başladım.
"Dur yardım edeyim" dedi bir ses arkamdan
Arkama döndüğümde Poyraz'ı elinde mor tişörtümü tutarken gördüm, neler olduğunu anladıktan sonra elinden tişörtü hızlıca çektim. "Yardıma gerek yok"
"Evet, tabii" dedi yol boyunca dökülen kıyafetlerime bakarak, "Yolculuk nereye? Çanta falan? Adrasan? Kemer?"
"İstanbul'a.." Dedim gözlerine bakarak, bir anda bakışı değişti, sanki tahmin etmesi zor bir yermiş gibi
"İstanbul'a iki haftan yok muydu?"
"Gördüğün gibi şimdi gidiyorum" dedim çantamı göstererek
"Senin 'son zamanlarımızı iyi geçirelim' anlayışın bu mu?"
"Umrumda bile değil, Poyraz. Son günlerimiz diye bir cümle duymak bile istemiyorum" dedim sinirle
"Ben sana ne yaptım ki?" Dedi suratını anlamsız bir hale sokarak
"Denemedin, yetmez mi?" Deyip eşyalarımı toplamaya daha da hızlıca devam ettim
"Bana kızma.. Denemek isterdim, ama bununla yetinemem, seni görmeden, sarılmadan, öpmeden ya ben naparım sensiz?"
"Her neyse Poyraz..." Dedim ağlamamak için arkamı döndüm ve kendimi iyice sıktım. Sanki ben aynı yokluğu hissetmeyecektim.
Sona kalan tişörtümü almak için ileri doğru yürüdüm, sonra hiç bir şey demeden Poyraz'a arkam dönük bir şekilde tişört sandığım o şeye bakakaldım. Geçen ay aldığı ve benim mutluluktan ağladığım... elbiseye. Yumruğumu sıkıp Poyraz'a döndüm ne diyeceğimi bilmiyordum ama ona doğru yürüdüm.
"Bu elbise... Benim için çok değerli" diyebildim
"Ben aldım tabikide öyle olacak" sırıttı
"Sırıtmayı kes" dedim karnına yumruğumu indirerek, daha fazla sırıttı, dikkat dağıtıyordu
Daha fazla bağlandım..
"Son parçayı da ben tamamlayayım o zaman" dedi arkadan bir ses, arkama dönünce Bora'yı elbiseyi çantama koyarken gördüm
"Bırak o elbiseyi" dedim sinirli sinirli "Senin burada ne işin var hem?"
"Sana veda etmeye geldim"
İkisine de sinirli sinirli baktım, hiçbiriyle vedalaşmaya gerek duymuyordum. Sinirim farklı bir boyuta taşınmış gibiydi. Bora'nın elindeki elbiseme baktım sonrada valizimi kapatıp sitenin çıkışına doğru yürüdüm. Bu valize Poyraz sığar mıydı? Onu yanımda götürmeyi çok istiyordum. Aman ne diyorum ben? Elbise umrumda bile olamazdı, onlarla uğraşamazdım. Üstelik Poyraz'a biraz daha bakmaya devam edersem gitme isteğim tükenecekti, ya da onu zorla valize sokacaktım, bundan korktum, özlemim artsın istemiyordum.
"Son olarak... Seni seviyorum" diye seslendi Poyraz arkamdan. Demek dün yüzüne kapatmadan önce söyleyeceği şey buymuş.
"Bu muydu?" Dedim arkama dönmeden
"Yarısı bu, diğer yarısını gitmezsen öğrenirsin"
"Gidiyorum" dedim, arkama dönmek istemiyordum
Arabaya atladım ve camdan son kez baktım. İkiside ümitsizce arabaya bakıyordu, aslında en çok üzülen bendim.
***
Otogara gittiğimizde telefonum çaldı, annem arıyordu. Telefonu açtım
"Otogardayım daha anne" dedim direkt
"Hayır kızım o yüzden aramadım" sesi çok üzgün geliyordu
"Ne oldu?"
"Buraya geldiğinde bir sürprizle karşılaşacaksın, senin için güzel bir sürpriz fakat ben..." Ağlamaya başladı
"Sakin ol ve anlat"
"Geldiğinde anlatacağız, ablan burada ve seni bekliyoruz"
"Anne telefonu ablama ver!" Diye bağırdım telaşlanıp
"Alo?" Dedi ablam
"Abla birine bir şey mi oldu?!"
"Hayır ya saçmalama, annemle babam konuşup tartışmışlar ve bir konuda karara varmışlar. Saçma şeylet işte. Devamını gelince anlatırız"
Otobüsün kalkış sesinini duyduğumda telefonu kapatıp Nergis'le Yeşim Teyze'ye sımsıkı sarıldım.
"Siz de gelin oraya" dedim sonrada içimdeki merak duygusuyla hızlıca otobüse bindim.
Annemi üzen hiç bir şey benim için sürpriz olamazdı ki... Neler oluyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz hiç bitmesin
Teen FictionBu hikayeye başlayıp; elinden bırakamayan, bir günde tüm hikayeyi bitiren ve hatta derste okurken yakalanan, otobüste okurken ineceği yeri kaçıran, sınav haftasında başladıysa hiç birine çalışamayan, annesinden sürekli 'bırak artık şu telefonu' repl...