Arkadaşlar şunu söylemek istiyorum, hepimiz hikayenin içinde geçen olayların güzel gitmesini istiyoruz tabii ama bu hikaye sadece olaylarla yürüyen bir hikaye. Yani çok betimleme olmadan, derine inmeden ve fazla söz sanatı yapmadan sadece kurgu yaparak okutturuyorum sizlere bunu. O yüzden sürekli bir olay bulmaya çalışıyorum, yeni kişiler katıyorum. Amacım hikayenin yürümesi, bu da olaylarla oluyor. Diğer hikayemi okursanız aradaki farkı anlayacaksınızdır.
Bu arada sizi gerçekyen çok seviyorum, yorumlarınızı çok seviyorum, hepsinide cevaplıyorum zaten, siz beni sevindirdikçe yazma isteğimde artıyor, sağolun gerçekten.. iyiki varsınız
Ayrıca sizin için multimedia'ya Poyraz'ı koydum. Tutku'yu koymayacağım, herkes kendini Tutku gibi hissetsin, kendini onun yerine koysun istiyorum. Hepiniz birer Tutku'ymuş gibi. Bende öyle hissedeceğim. Keyifli okulamalar, bu bölümü Poyraz'dan okuyacaksınız. Bide özür dilerim bu kadar uzun açıklama yapacağımı tahmin etmemiştim, bu ilkveson!!
****
Ne diyebilirim ki? Kendimi boşluğa düşmüş gibi hissediyorum. Nasıl olacak, nasıl yapacağız.. Her şey yeterince zordu, benden ayrılmak istedi. Beni bırakabilirdi, bıraktı da. Ama ben onu bu halde nasıl bırakacaktım? Benden nefret edecekti, onu ittirdim. Kahrolası bir insan olup kendime yediremedim ayrılık isteğini! Nedenini, hiçbir şeyi, ben.. Kendime yediremedim! Ama bunun olacağını hiç düşünmemiştim.
İlk başının kanadığını görünce zaten elim ayağıma dolaştı. Ambulansla hastaneye geldik. İki gündür buradayım ve hala annesine söyleme cesaretini bende babası da bulamadık. Hiçbir şey yapmadan öylece bekliyorduk.
Babası nasıl olduğunu sorduğunda anlatmak bile koymuştu bana. Aslında çok suçluydum işte! Hep benim yüzümden Tutku hastanelerde kalıyordu. Üç yıl önce benim yaptığım kavga yüzünden araba çarptı, Saklıkent'te ona kızdım, inanmadım, gecesini donarak geçirdi, -kimbilir nasıl korkmuştu- ve hastaneye kaldırıldı, şimdiyse bizzat ellerimle onu ittirmiştim. Neden ayrılmak istediğini anlıyorum aslında. Kendine sürekli zarar veren bir insanla neden beraber olmak istersin ki..
Son zamanlarda da iyi değildi aramız. Uzaklaşıyordu benden sanki.. O aptal okula gittiğim için canım sıkılıyordu ve onunda canını sıkmış olmalıyım diye düşündüm.
Uyandığında bunları ona açıklamak istiyorum, her uyandığında korkma artık ben varım demek, artık zor. Çünkü beni istemiyor işte! Ben varken daha çok korkuyor.
Uyandığında ne yapacağım ki? Yine elini tutup korkma mı diyeceğim? Yeni baştan mı başlayalım diyeceğim, ayrılık? Yine kabul etmeyecek miyim? Hayır. Ona uyandığında ne istiyorsa onu yapacağımı söylemeliyim. Kendi isteğiyle kalmamı veya gitmemi söylemeli. Cevap basit aslında, git diyecek. Üstelik onu ittirdikten sonra..
İki saat önce ya uyanmazsa diye düşünüyordum. Şimdi iyi olduğunu duyunca ne diyeceğimi düşünüyorum. Bu bile yeterince zor!
Yumruğumu sertçe sıktım. Bir doktor bana doğru geliyordu, tam ben soracakken cevapladı,
"Tutku iyi, ama zor bir vakaydı. Kafasını çok sivri bir bölgeye çarpmış olmalı, ne olacağını biz de bilmiyoruz. Yeni uyandı, on beş dakika sonra gidip çok yormadan konuşabilirsiniz"
Bir anda aklıma seneler öncesi geldi, hastanede onu beklemiştim, okula gitmeden gelip hastane koltuklarında oturmuş, kenarlarda sabahlamıştım. Gözüme uyku girmemişti, kendimi ne kadar suçlu hissettiğimden çok, onu ne kadar sevdiğimi, kaybetmekten ne kadar korktuğumu anlamıştım. Doktor yine gelip böyle konuşmuştu, benim içimde umutlar yükselmişti. Ona gidip onu ne kadar çok sevdiğimi söylemek için sabırsızlanmıştım. Şimdiyse sadece ellerim titriyordu, o kadar suçlu hissediyordum ki, Tutku'nun nefretinin ne kadar büyük olduğunu düşündükçe.. Benden ayrılmak istemişti, onu sevmem onun için bir anlam ifade etmezdi ki bundan sonra. 3 yıl sonra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz hiç bitmesin
Teen FictionBu hikayeye başlayıp; elinden bırakamayan, bir günde tüm hikayeyi bitiren ve hatta derste okurken yakalanan, otobüste okurken ineceği yeri kaçıran, sınav haftasında başladıysa hiç birine çalışamayan, annesinden sürekli 'bırak artık şu telefonu' repl...