Geldik final bölümüne. Sonunda, dediğinizi duyar gibiyim. Bu kadar uzun sürdü ama final bölümünü yayınlamadığım bu süre içinde hikaye için pek çok şey yaptım, başından okuyup çoğu hatayı düzelttim. Multimedia ekledim, eklemeye de devam edeceğim. Keyifli okumalar diliyorum..
Poyraz'ın kollarından ayrılıp tekrar Savaş'a baktım. Burada ne yapıyordu? Sitede? Telefonumun mesaj sesiyle ortamı irkittiğini farkettim ve açıp mesaja baktım. Neden bilmiyorum ama kendimi buna zorunlu hissetmiştim. Poyraz hiçbir şey demeden sabırla bekliyordu. Bense telefonuma uzun uzun baktım, mesaj Savaş'tan dı.
"SÖYLEME." Yalnızca bunu yazmıştı, nedenini, nasılını geçmiş yalnızca bunu yazmıştı. Kafamı telefondan ayırıp tekrar Savaş'ın olduğu yere baktım. Orada değildi. Onun yerine bana merakla bakan Poyraz'ın gözleri vardı. Gözlerine karşı nasıl susacaktım? Asıl soru, susmalı mıydım?
Şuan, tam şuan ellerimi kaldırıp teslim oluyorum diye bağırasım vardı. Yetmişti artık, bu suçluluk duygusu yetmişti bana. On beden büyük geliyordu, hiç bana göre değildi. Ama kaybetme korkusu vardı, işte bu duygu tam üstüme oturmuştu, tam benlikti. Beni yiyip bitiren de oydu. Suçumu itiraf etsem onu kaybedecektim, etmesem kendimi. Savaş söyleme, demişti. Söyleyecek miydim söylemeyecek miydim?!
"Söyleyecek misin söylemeyecek misin Tutku?" Dedi Poyraz, ne kadar süre dalmıştım.
"Bende bunu düşünüyordum" diyebildim
Sözümü Poyraz'ın kesik kesik çalan telefonu kesti, bir yandan bu olduğu için içimden dua edesim, diğer yandan diz çöküp yeter diye bağırasım gelmişti.
"Sezen?" Dedi çalan telefonu açtığında, Sezen mi? Hayatımızdan çıktığına inandığım insan, hala hayatımızda mıydı? Ne zamandan beri? Düşüncelerimi kesip Poyraz'ın telefon görüşmesine odaklandım
"Antalya'dayım, üzgünüm...Hayır buna hiç gerek yok...Onunla konuşacağım...Korkma tamam mı?..Gerekirse oraya gelip onu kendim sürükleyeceğim...Görüşürüz, kendine iyi bak, ve ona. Halledeceğim"
Telefonu kapattı
"Neler oluyor?" Dedim sessizce
"Bir şey olduğu yok, bunu sonra konuşuruz. Hani şaz önce sana bir şey itiraf edeceğim dedin ya, işte şuan bunu gerçekten merak ediyorum" dedi ısrarcı ses tonuyla
"Benimde merak ettiğim şeyler var!" Diye tepkimi ortaya koydum, sesimi biraz yükseltmiş olabilirdim "Sen niye beni öylece bırakıp Antalya'ya geliyorsun?! Üstelik tam bir şey konuşacakken Sezen'le konuştuğunu görüyorum! Sezen'i hayatımızdan atmamış mıydık Poyraz? Çıkmamış mıydı? Ben mi yanlış hatırlıyorum?! Sadece otelde bir gece dışarı çıkmadım diye mi tüm bu tribin? Yeter artık, seni tanıyor muyum?!"
"Tutku asıl ben seni tanıyor muyum? Lütfen söyleyeceğin şeyi söyle bunları sonra konuşacağız"
"Söylemeyeceğim! Evet, söylememek daha iyi olacak bence, haksız çıkmayacağım"
"Sana hep haksız olacağın bir şey söyleyeyim mi?" Dedi sessizce
"Neymiş o?"
"Az önce söylemeye çalıştığın şey var ya, Savaş'la öp.."
Tam o sırada bir bayan sesi konuşmamızı böldü, ama kadına bakamıyordum. Kendimi Poyraz'ın gözlerine bakmaktan alamıyordum. Lanet olsun biliyor muydu? Ne zamandır? Nasıl? Ona öylece bakarken bayanın sesi dalgalar halinde yanımdan uçup gidiyordu
"Ne kadar değişmişsin!" Dedi en son bayan, gözlerimi Poyraz'dan alıp ona baktım. İkimizde konuşmanın en uygunsuz yerinde kesilmesi konusunda şaşkındık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz hiç bitmesin
Teen FictionBu hikayeye başlayıp; elinden bırakamayan, bir günde tüm hikayeyi bitiren ve hatta derste okurken yakalanan, otobüste okurken ineceği yeri kaçıran, sınav haftasında başladıysa hiç birine çalışamayan, annesinden sürekli 'bırak artık şu telefonu' repl...