Arkadaşlar bölümü yazmam bu kadar uzun sürdü üzgünüm, çünkü akıllı ben bölümü yayınlayacakken uyuyakalıp yanlışlıkla şilmişim ve bayada uzun bir bölümdü. Gerçekten yorulmuştum. Bütün yazma isteğim o gün gidince uzun süre yazmadım. Gerçekten nasıl koyuyor o acı bilseniz... Neyse çok tutmayayım, keyifli okumalar o zamaan..
"Senin burada ne işin var?!!" Dedim hızlıca, nasıl sevindiğimi ben unutacak olsam da karnımdaki sancı anlatıyordu bana.
Cevap vermesine fırsat bile vermeden ona doğru koşup sarıldım. Hala konuşmamıştı, kokusunu bile özlemiştim! Neredeyse bir buçuk yıldır görüşemiyorduk. Bir yılın özlemini bir sarılmada nasıl giderecektim??
Geri çekilip yüzüne baktım, o an farkettim. Solgun görünüyordu, çok solgun. Şöyle bir uzaktan bakınca kilo verdiği, hatta incecik kaldığı farkedilmeyecek gibi değildi. Makyajsızdı, gözlerinin altındaki morluklar kendini fazlasıyla belli ediyordu, o güzelim koyu kestane saçlarını kestirmişti, kısa, kat kat.
Bana sarılıyordu ve gülmüyordu. Morali çok bozuktu belli ki. Yada hala benimle konuşmadığındanda olabilirdi. Niye gelmişti? Ne kadar da çok değişmişti.
"Sen iyi misin?" Dedim gecenin sessiz ve derin karanlığında sesim kısıkta olsa yankılandı
"Hayır, değilim" deyip bir kez daha sarıldı, bu sefer o bana. "Bana iyi olduğum zamanlarımı hatırlattı kokun" dedi omzuma başını usulca gömerken
"Hadi içeri girelim" dedim sonra konuşmayı umarak
O hiçbir şey demezken bende onu yurda nasıl girdireceğimi düşünüyordum. "Sessiz olmalıyız" dedim en sonunda planımı kafamda toparlayarak. Üstündeki gri hırkasının kapşonunu kafasına geçirdim ve kolumu ona atıp içeri girdim. Yanımda sessizce yürürken kalın tabanlı botları hafif ses çıkarıyordu.
"Bayanlar" dedi yurdun güvenliği olan şişman koyu tenli kadın fenerini bize doğru tutarak
Yakalandık.
O an aklıma nedense onunla konuşmak yerine kaçmak geldi. Çılgınlık yapmayalı uzun zaman olmuştu. Eğer kalıp konuşsaydım Nergis'i odama alamayacaktım ve kız ne yapcaktı kim bilir? Eğer çıkmaya çalışsaydım da kimliğime ulaşıp ailemi arayacaklardı. Zaten bölünmüş olan ailemi şuanda yurtta olmadığımı bildirmek için aramalarını istemiyordum. Tek dertleri ben değildim zaten.
Nergis'le dışarı çıktığımızda ikimizde o yokuş yolu boyunca koştuk. Koşarken bana dönüp
"Anlaşılan seninde hayatın benimkinden az da olsa aksiyonlu" diye bağırdı
"Bir bilsen.." Diyebildim sessizce, duymadığına emindim. Konuşacak çok şey vardı.
En sonunda sokağın solunda durup eğildik. O kadar koşunca ayakta duramamamız normaldi. Zaten kadın buraya kadar gelmezdi, telefonumu almak için cebime elimi daldırdığımda orada olmadığını farkettim. Telefonumu mu düşürmüştüm?! Ah inanmıyorum.
"Düşürdüm sanırım" dediğimde Nergis neyden bahsettiğimi anladı ve elini ceketinin cebine dokup kendi telefonunu çıkardı. Oldukça eski bir telefonu vardı, yenisine ne olmuştu? Ojeleri soyulmuş tırnağını bana doğru uzattı "Alsana"
"Kontor varsa şanslısın" dedi umursamazca bana uzatırken
Telefonu alıp ezberlediğim o numarayı çevirdim, Poyraz'ın numarası.
Bir yandan telefonu dinlerken bir yandan da Nergis'in "Hala birlikte misiniz?" Sorularını dinliyordum, doğru ya o ayrıldığımızı bile bilmiyordu. Ona göre hiç ayrılmamıştık. Liseden beri birlikteydik. Keşke öyle olsaydı diye geçirdim içimden
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz hiç bitmesin
Teen FictionBu hikayeye başlayıp; elinden bırakamayan, bir günde tüm hikayeyi bitiren ve hatta derste okurken yakalanan, otobüste okurken ineceği yeri kaçıran, sınav haftasında başladıysa hiç birine çalışamayan, annesinden sürekli 'bırak artık şu telefonu' repl...