"Otel odasında oradan oraya yürüyüp duruyordum. Adam resmen Tutku'yu benim olduğum mekanda çatıya çıkarmıştı. İki saattir ne yapıyorlardı peki? Benim bilmediğimi mi sanıyorlardı? Niye gitmiştim ki zaten ben yanlarından. Bir türlü kaldıramıyorum zaten!
Barı terkedip üstüne açıklama yapmadan hızlıca odaya gelmiştim. Yatağın üstüne koyduğum bavuluma bakarken düşüncelerimin bu bavula sığıp sığamayacağını tartıyordum. Ne kadar çok düşünce vardı beynimde böyle!
Birkaç gündür hayatım çok garip bir şekilde devam ediyordu. Bütün bunlar kaldırılamayacak şeyler olduğundan zorlanıyordum. Tutku'nun yüzüne bakarken aklımdan neler geçtiğini anlamaması için duygusuz konuşmaya zorluyordum kendimi. Çünkü daha emin değildim, emin olmadan adım atarsam eğer.. Kötü şeyler olabilirdi"
"Anladım dostum. Sen gerçekten kendini zorlamışsın. Aynı durumda ben olsam kendimi tutamaz o adamı öldürür ve haksız duruma düşerdim"
"Aslında oradayken onu bir güzel benzetmediğim için kendimi o kadar kötü hissediyorum ki.."
"Kendine gel Poyraz, sen iyi olanı yaptın. Olayı anlamaya çalıştın. Peki ilk ne zaman şüphelenmiştin?"
"Otele Nergis'le Ayaz'ı bir nevi basmak ve ikisini de işlerinin başına geçirip o tatilden vazgeçirmek için gitmiştik. Tutku Ayaz'ın hastalığından, Nergis'in de yaşantısından kaçtığını düşünmüştü. 'Bu bir gidiş değil, kaçış' demişti bana. Neden bunu kendine görev edindi bilmiyorum ama benimde işime gelmişti. Tutku'yla bir tatil. Üstelik o sıra çok fazla görüşemiyorken.. Neden olmasın ki? Dördümüz birkaç gün takılır sonra döneriz diye düşündüm"
"Ama?"
"Ama... Orada Ayaz yerine Savaş'ı gördük. Yani ben onu tanımıyordum, Tutku'nun da tanımaması gerekiyordu. Bilirsin, bazen olması gereken şeyler olmuyor. Tutku tanıyormuş, çok yakından. Bir dudak mesafesi diyebilirim. Otelde akşama kadar dinlenip sonra yemeğe gitmiştik. Yemekte bir ara Tutku meyve almaya gitti. Geldiğinde yüzü bembeyaz olmuştu ve elinde meyve falan yoktu. İlk başta korktum. Sonra Nergis'in yanındakinin Ayaz olmadığını anlattı bana. Savaş olduğunu söylemedi tabii. İlk başta buna bu kadar şaşırmasına anlam veremedim. Değişik tavırlar sergiliyordu. Hayal kırıklığına uğradığını sandım. Çünkü Tutku çoğu zaman planlar yapar ve onlar gerçekleşmezse üzülürdü. Odaya çıkacağını, uykusu olduğunu söyledi. Zaten gün boyunca uyumuştuk. Aslında Tutku bunu söylerse benim ona ısrar etme gibi bir hakkım olamazdı ama gerçekten onunla vakit geçirmek istiyordum, biraz ısrarcı davrandım. Yorgun olmasına imkan yoktu, soğuktu işte. Bana 'senin bir suçun yok bir şey yapmıyorsun' gibisinden bir şeyler dedi, beni sevdiğini söyledi ama..."
"Bu sefer hayal kırıklığı yaşayan sendin? Ne yaptın öyle deyince?"
"Evet bu sefer ben kırıldım. Birlikte zaman geçirmek istemiyor gibi geliyordu. Onu tersleyip yanından gittim. Sevdiğine emin olmadığımı söyledim. Ne bekliyordu ki? Söylediğim gerçekti zaten. Hızlıca odaya çıkıp duvara yumruğumu geçirdim. Niye böyleydi?! Ağlamayı sevmem ben, küçükken hep ağlayan bir çocukmuşum. Abim dalga geçerdi, ablam hastalanınca onun yanında ağlamamak için kendimi zor tutardım. Tuta tuta artık çoğu şeye ağlamaz oldum. Güçlü olmayı öğrendim. İnsanlara kendimi açamaz oldum. Bir tek sen vardın yanımda"
"Sen benim kardeşim sayılırsın, tabii ki ben olacağım"
"Sağol. Gerçekten. Sonra Tutku'yla konuştuğumda bana hep eski beni anımsatıyordu. İlk defa onun yanında gözüm yaşardığında ondan hoşlandığımı anlamıştım. Benim buna ihtiyacım vardı, Tutku'ya. Onun yanında kendim olabilirdim. Zaten ne kadar değiştiğimi sen biliyorsun. O gün odaya çıktığımda, kendimi ağlamamak için yine tuttum. Duvara geçirdiğim yumruk bu yüzdendi. Normalde konu Tutku'ysa hiçbir zaman kendimi tutmazdım ama o gün tuttum. Bir şeyler vardı, anlamadığım şeyler. Kırıcı"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz hiç bitmesin
Teen FictionBu hikayeye başlayıp; elinden bırakamayan, bir günde tüm hikayeyi bitiren ve hatta derste okurken yakalanan, otobüste okurken ineceği yeri kaçıran, sınav haftasında başladıysa hiç birine çalışamayan, annesinden sürekli 'bırak artık şu telefonu' repl...