34.bölüm: Farklı Renkler

16.2K 451 24
                                    

Olmuyordu, onsuz gerçekten de olmuyordu. O kadar zordu ki.
Onunla birlikteyken bir belki iki hafta görmeden durabilirdim ama en azından burada, bu şehirde olduğu hissiyle rahatlatırdım kendimi. Ama neden bu kadar uzak? Amerika. Neden o saçma okul burada yok?! Neden ona git dedim...

"Tamam aşkım" deyip kapattı telefonu Beren, bir saattir Bora'yla konuşuyordu. Bense yatağın üstüne uzanmış stres topunu parçalıyordum. Her şey yolunda gitmezken bazılarının yolunda götüremediği tek bir şeyi bile yoktu. Mesela Beren'in. Tutup karşımda Polyanna'lık yapsa şaşırmazdım. Her şeyi olurunda gidiyordu.

Bana döndü "Biraz hava almalısın, şu haline bir bak" deyince uzandığım yerde dikleştim. Beren'in benimle konuşmasını hiç istemiyordum, uzun zaman önce bu kararı almıştım ve bazı parçalarım hala bu kararımın arkasındaydı. Yalnızlık kısmım hariç, öyle yalnız hissediyordum ki bir yandan eskilerden birine tutunmak hiç kötü olmazdı, ama niye Beren'di odamdaki?..
"Ne var halimde?" Diye cevapladım, kahvaltıdan sonra direkt odaya gelip kendimi yatağa atmıştım. Bugün ders yoktu, görünüşe bakılırsa Beren ve Bora'nın da dersinin olduğu söylenemezdi. Ben dinlenmeyi planlıyordum, belki.. Poyraz'ın abisini arardım, belki(!)
"Günlerdir okul dışında dışarı çıkmıyorsun, biraz kendine bak. Sana Poyraz konusunda aptallık ettiğini söylemiştim" deyince ayağa kalktım
"Poyraz'ın adını ağzına alma ve benimle anlaştığımız gibi sadece oda konusundaki konularda konuş" deyip aynaya baktım, işin kötüsü haklıydı
"Böyle zamanlarda arkadaşlığın önemi vardır Tutku. Senin hiç arkadaşın yok. Lisedede böyle yalnızdın. Kuzeninden ve Poyraz'dan başka kimsen yoktu. Artık onlar da yok burada, kendi kendini toparlayamazsın. Bunu oda arkadaşın olarak söylüyorum"
"Bunu ben istemedim" diyebildim
"Neyi?"
"Oda arkadaşım olmanı"
"Bence istememen gereken daha önemli olaylar vardı. Ama herneyse"

Bir süre sessizlik oldu ve sessizliği Beren bozdu, yine "Aslında.. Bora seninle konuşmak istiyor"
"Bora mı? Ne alaka?" Bora'yla bir anda ne olmuştu bilmiyorum ama onunla da bayadır konuşmuyorduk. Şimdi konuşmak mı istemişti yani?
"Benimle konuşmazsın tamam ama onunla konuşmayı dene. Eski arkadaşın sonuçta, sizi yalnız bırakırım" deyince ona uzun uzun baktım, bu kıza güvenmek istemiyordum, yaptıklarından çok bana yaptığı planın işleyişini anlatırkenki hali gözümün önünden gitmiyordu. Bora'da bir suç yoktu, aslında iyi gelebilirdi. Ne olacaktı ki en fazla? Poyraz'la mı ayrılacaktık? Heh
"Olabilir" dedim sessizce
Beren gülümsedi "öğleden sonra üçte okulun karşısındaki kafeye git, ona söylerim oraya gelir" deyip odadan çıktı, sonunda.

Telefonumu alıp Poyraz'ın abisinin numarasını çevirdim. Oradayken zor oluyordu, çok kısa konuşabilirdik. Saat farkı baya fazlaydı

"Efendim?" Diye açtı telefonu
"Benim Tutku" üşenmeyip numaramı kaydetse süper olacaktı
"Haa. Ne oldu?"
"Seni arayabileceğimi söylemiştin"
"Evet, şey, Poyraz'ı mı soracaksın?"
"Evet"
"Gayet iyi. Gerçekten, okula gidip geliyor. Burayı çok sevdi" deyince "pekala" deyip telefonu kapattım, ağlarken konuşamazdım ki!

Mutluymuş işte. Hayır salak gibi şimdi mutlu olmasına ağlamayacaktım. Ben o mutlu olsun diye bunları yapmıştım. Tamam belki hangi kafayla yaptım bilmiyorum ama sonuçta amacım buydu! Ağlamak çok saçma olurdu. Dişlerimi öyle sıktım ki birazdan çatlayıp kırılacaklardı. Bir kere sesini duysam!

***

Saat üçü beş geçiyordu. Bora geç kalmıştı, ya da Beren'e bunda bile güvenmekle hata etmiştim. Kapı açıldı ve sonunda, Bora. Dört ayda saçı uzamış daha çok dalgalanmıştı, bana doğru gelirken ceketini çıkartıp sandalyeye astı ve ilk yüzüme uzun uzun bakıp sonra boynuma sarıldı. Bunu beklemiyordum.

"Seni özlemişim" deyip bıraktı ve masaya yerleştik
"Açıkcası bende. Görüşmeyiz sanıyordum, ya da konuşmayız mı demeliyim.." Gibi bir şeyler mırıldanıp sandalyeyi önüme çektim
"Bir şeyler bizi hep birleştirir" deyince ona garip garip baktım
"Mesela?"
"Örneğin annemlerin tanışması"
"Ha evet, şimdi ki etken ne?"
"Poyraz'ın ortak arkadaşımız olması sanırım" dedi, ah evet, Beren anlatmıştı, ne bekliyordum ki?
"Poyraz. Tabii" diyebildim
"Ayrıldınız mı?"
"Sanki bilmiyorsun" rol yapmaya -çalıştığı- her halinden belli oluyordu
"Of pekala. Duydum bir şeyler, sonuç olarak pişman mısın?"
"Evet, pişman olup havaalanına gittim, geri döndürmek için. Her şeyi anlatmak için" hatırladıkça karnıma anlamsız ağrılar geliyordu "ama gitmişti" bir süre sessizlik olmuştu, iyice dağıldığımı hissedince dikleşip devam ettim "olması gereken buymuş demek, üzülmedim, iyi ki gitmiş, abisinin dediğine göre orada iyiymiş, doğru olan bu, doğru olanı yaptım"
"Tamam sakin ol" kahkaha attı "kendini inandırmaya çalışıyorsun, ne kadar üzüldüğün belli işte, abisine söyle konuş"
"Abisinin konuşmamı isteyeceğini sanmam, hem bende istemiyorum. İyi işte böylesi" deyip geçiştirdim
"Bak Poyraz'ı biraz olsun tanıyorsam seni kolay kolay bırakıp gitmez. Tamam, seninle de onunla da uzun süredir konuşmuyoruz ama değişmediğinizi her dakika gördüm. Biliyorum şuan burada benim yerime onun olmasını isterdin. Emin ol o da burada olmak isterdi, okul falan önemi yoktur eminim, ne hissettiğini tahmin edebiliyorum" dedi evet, Bora bilebilirdi, ikimize de yakındı -bir zamanlar- Poyraz'ın yakın arkadaşıydı, benimlede başlarda sorunlu olsakta sonrasında gayet iyi gitmiştik. Ben Poyraz'la çıkınca anlamsız biçimde benimle konuşmayı bırakmıştı, aslında Poyraz'la çıkmama değil de Rüzgar'ı inciltmeme kızmıştı sanırım. Sonuç olarak evet, haklıydı şuan burada Poyraz'ın olmasını her şeyden çok isterdim. Bu konuda haklıysa Poyraz konusundada haklı olabilirdi, ne istediğini ona sorma fırsatı bulamamıştım, akıllılık ettiğimi sanıyordum tabii
"Ona hafızamı kaybettiğimi söyledim. Ne yapacağım? Arayıp, aslında kaybetmedim gel mi diyeyim?" İsterik bir kahkaha attım "o da hemen Amerika'dan gelecek"
"Şuan Poyraz'ın mutlu olduğuna inanmıyorum Tutku. Olamaz, yani hafıza kaybetmen durumunda bile olamaz. Arayıp gel desen gelecektir"
"Ya ben onun dolmuş gözlerine baka baka git dedim! Eğer hafızamı kaybetmediğimi öğrenirse bunu onu severken yaptığımı da öğrenecek. Düşünsene, ona git dedim, gözlerine baka baka, severken, hatırlıyorken!" Gözlerimin dolduğunu görünce konuşmamayı tercih etmiş olacak ki, kahvemiz bitene kadar sustu
Sonunda "Ben böyle düşünüyorum, gerçeği bilmeye hakkı var, eğer yoksa bile ona hafızanın geri geldiğini falan söyle" diye konuşmasını bitirdi ve hesabı istedi
Ona uzun uzun baktım, böyle bir şey yapabilir miydim? İyi de onu ben göndermiştim, o zamana kadar pes etmemiştim, istediğimi elde edince mi pesler havada uçuşmuştu?

***

Taksi bizi beklerken Bora bir yandan kapıyı açıp bir yandan benimle konuşuyordu "Bir daha görüşelim, sen iyi düşün ve geç olmadan karar ver"
"Tamam görüşürüz" deyip taksiye bindim. Kapıyı üstüme kapattı ve yola çıktım

Şoföre yurdu tarif etmiştim ama kampüste inmeyi düşünüyordum, zaten son zamanlarda hayatım okul yurt arası geçiyordu. Yurtta Beren'i dinleyeceğime okula gider ders falan çalışırdım zaten sınavlar yaklaşıyordu.

Okula girdiğimde Mete Hoca'yı görüp selam verdim "Ne arıyorsun okulda? bu gün dersiniz olmaması lazım" deyince gülümsedim
"Sınavlar yaklaşıyor, kütüphaneye gideyim dedim"
"Vaay demek ineksin" deyip güldü "Ama kütüphane kapalı, bakım yapılıyor"
"Hadi ya.." Gülümsemem solmuştu, Mete Hoca çantasından bir kitap çıkarıp bana uzattı "Bunu oku inek öğrencim, gözüme girdin biraz" deyip gitti, pekala bu ilginçti işte

Nereye gidebilirim diye düşünüp en sonunda okuldaki kafeye gitmeye karar verdim, kendimi Bruno'da buldum.

Kitap oldukça sıkıcı ilerliyordu. Kanunlar, kanun koyma sıralaması falan... Aslında aklımda birazda Poyraz vardı, şimdi ne yapıyordu acaba? Burada hava kararmıştı, oradada sabaha yaklaşıyor olmalıydı. Uyuyordur o halde diye düşünüp etrafa bakındım. Bugün çatlak kadınında izin günüydü heralde, etrafta görünmüyordu. Omzumda bir el hissedince hemen arkama döndüm

"Hey" dedi Ayaz
"Sen burada ne yapıyorsun?"
"Bende aynı soruyu sana soracaktım" deyip sırıttı
"Ders çalışıyorum" dediğimde karşıma gelip oturmuştu bile
"Bir şeylerden kaçıyorsun. Gittiğin yerler sana onu hatırlatıyor"
"Burası rahat geliyor, seviyorum" deyip sandalyemde geriye doğru kaydım
"Bruno güzeldir, havası iyi gelir" deyip daha çok sırıttı "ders mi?"
"Sınavlar yaklaşıyor"
"Ah tabii. Sen bu halle nasıl çalışacaksın?" Deyince kendime bir baktım, neyim vardı ki bu kadar? Gayet iyi görünüyordum, dışardan aşk acısı çekip geceleri ağlayan bir insana mı benziyordum? Herkes aynı şeyi söylüyordu
"İyiyim ben" deyip geçiştirdim
"Havaalanında renginde öyle diyordu" dediğinde ciddileştim, cevap bile veremiyordum
"Uyuz" diye mırıldandım
"Hadi gel, biraz hava alalım. Yurda yürüyerek gideriz, seni bırakırım" diye devam etti
Aslında yürümek iyi gelirdi ama Ayaz'la mı? Herneyse, ayağa kalkıp ceketimi üstüme geçirdim

***

"Ne yapmış seninki?" Diye sordu elleri cebinde yürürken, gözleri akşam daha maviydi, buz mavisi
"Okula gidiyormuş, anlayacağın iyi"
"Bencillik etme, mutlu olması güzel" deyip sırıttı, ben mi bencillik yapıyordum?!
"Hey! Bunu zaten ben istedim, mutlu olması kötü demedim ki!"
"Ama öyle çıktı ağzından, sanki iyi demek yerine biri ölmüş gibi söyledin"
"Uyuzsun!" Deyip adımlarımı hızlandırdım

Yurdun önüne geldiğimizde durup ona döndüm "Görüşürüz"
"Böyle gidecek misin?"
"Ne yapmamı bekliyorsun?" Bu çocukta vardı biraz
"Gel bir sarılayım" bana doğru yürüdü
"Saçmalama" deyip sırıttım
"Havaalanında ağlarken bir saat boyunca sarılmıştın ama, şimdi bir saniyeni istedim"
"Sen benden mi yararlanıyorsun?" Gerçekten komikti, çok komikti
"Öyle mi demek istiyorsun? Pekala yararlanıyorum desem ne olacak?"
"Sarılırsam susacak mısın?" Deyip konuyu değiştirdim
"Susmayı bırak, gideceğime emin olabilirsin" deyince aramızdaki bir adımlık mesafeyide kapatıp ona sarıldım, aslında iyi geliyordu. Sarılmak antibiyotikten bile iyidir, en iyisidir. Bana da iyi geliyordu işte, sarılmayı bırakıp ona baktığımda ellerini tamam dermiş gibi kaldırdı ve geri geri yürüyerek uzaklaştı

Önüme döndüğümde gittiğini tahmin ediyordum arkadan bir araba sesi geldi, onun mu diye baktığımda, arabanın farları uzakta parlıyordu içeri doğru iyice baktım, şöfor koltuğunda biri vardı, biri...
Poyraz.

Poyraz?!

Lanet olsun burada ne işi vardı? Türkiye'de, hatta yurdumun önünde!

Ona doğru gözlerimi kısarak iyice baktım, beni farketmişti, hatta göz göze geliyorduk. Muhtemelen şuan buraya gelirse onu hatırlamadığım için neler yapabileceğimi tahmin etmeye çalışıyordu. Hayır gelmeliydi, eğer gelirse...gelirse...

Arabasını çalıştırdı, ne gidecek miydi? Yine onun adım atmasını bekleyemezdim, ona doğru koştum, arabasına doğru koştum ama gecikmiştim hızlıca arabasını döndürüp gitmişti.

Gitmişti,

Ama o buradaydı.
Gitmeyecekti, gidecekse bile bu sefer ona yetişecektim!

Yaz hiç bitmesinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin