33.bölüm: Öğrenilen Bir Gerçek

16.5K 449 32
                                    

Bir hafta bomboş geçmişti, tembelliğimden midir bilmem, geldiğimizden beri okula kayıt için gitmemiştik. Burası güzeldi, havası.. Bir şey eksikti ama, evet, fazlasıyla Tutku eksikti. Burası onun gibi kokmuyordu. O kokuya bağımlıydım, o koku olmadan bende yapamıyordum. Ama her şeyin bittiği noktadaydım, ne yapayım. Biri git derse gitmeyebilirdiniz ama sevdiğiniz biri git derse.. Bana onu korkuttuğumu söylediğinde bitmişti zaten her şey. Daha fazla ona isteyerek acı veremezdim ki. Üstelik alınmadım da değil.. Ondan duymak istemezdim git lafını.

"Havlunu oraya koydum" dedi abim masayı işaret ederken. Burada küçük bir evi vardı ve güzel idare ediyordu. Ona anlamsızca baktım, son günlerde çok düşündüğümü o da görüyordu. Ama morali gayet yerindeydi nedense. Uçağa beni apar topar bindirişi.. Hızlı hızlı eve gelip bana iyi davranması falan. Değişikti. Doyamamıştım Türkiye'ye.

Doğrusunu söylemek gerekirse hiç içimden gelmiyordu Amerika'ya gelmek. Hiç bir zaman istemedim. Tamam küçükken hayalimdi ama onu elde etmiştim, gitmesem de olurdu. Tutku varken o lanet okula da razıydım.

Neden geldim? Tek nedeni Tutku'nun bana git demesi değildi. Onu öyle görmüştüm, bu bana yetiyordu. Günlerdir bunu düşünüp ondan nefret etmeye çalışıyordum. Bir yandan da iç sesim konuşuyordu, mantığıma yer vermiyordu.

Onu takip edip duruyordum, bana git demişti ama dibindeydim işte. Yurda gidince içim rahatlamıştı o gece. Orada arabada kalmayı planlarken bir anda çıkmıştı. Nereye gidiyor, neden süslenmiş derken takıldım peşine ve onu o çocukla bu kadar yakın görmem.. Nasıl desem? Onunla aynı arabaya biniyor, saçma sapan bir okul partisine katılıyor. En kötüsü de..eğleniyordu. Yanındaki o çocuğa bar kısmında bir şeyler anlatıyor ve bir yandan gülüyordu. Tutku bu muydu cidden? İçer, güler, benim tanımadığım bir çocukla böyle bir partiye mi giderdi? Ben niye onu böyle tanımamıştım?

O güldükçe karnıma ağrılar girmişti zaten. Ne anlatıyordu bu kadar?! Ben bu kadar üzülürken o nasıl oluyorda bu kadar eğleniyordu yokluğumda? Bunu nasıl kabullenirdim ki. Oraya gidip çocuğa vurmamak için dişimi sıkmıştım, zaten benden korkuyordu, nefret ediyor da olabilirdi, üç yıl önce yaptığım hatayı yapmayacaktım. Beni görmemesi gerekiyordu, zaten onunla konuşsam tek yapacağım şey bağırmak olurdu. Tabii kendimden ne bekliyorsam, her zaman ki Poyraz! İşte sırf bu yüzden kaybettin! Hayır senin kaybetmen önemli değilde, o kız senin yüzünden bu haldeyse seni yaşatmam Poyraz! Kendikendime aşırı şekilde sinirlendim bir anda.

Bir haftadır bunu düşünsem de bir pes edememiştim. Tutku. Benim tanımadığım bir çocuk. Parti.
Bu kelimeler neden anlamsız?

Mantığım konuşacak olursa; bence o çocuk Tutku'nun hafızasını yitirmesinden yararlanıp onu kandırmıştı. Ben senin eski hayatındaki sevgilinim ayağına. Yok artık. Bunun için önceden tanışıyor olmaları gerekliydi. Bana anlatırdı tanışsa. Lanet olsun Tutku! O herifle ne halt ediyorsun?!

Hafızasını kaybetmesi duygularını da mı yitirmesi anlamına geliyordu, doktor pes etme demişti, ben ne yapmıştım? Her şeyi siktir edip buraya gelmiştim.

Tahmin edersiniz ki, kafamı da toparlamak için geldim bir yandan buraya. Okula kayıt yaptırmadım çünkü hala emin değilim. Abimse ısrar edip duruyor, hayır neredeyse Tutku'yu kötüleyecek. Bir o kaldı, ki kötülese iyi olurdu, unutmak için yani. Ya da kötü olurdu..hiçbir şey bilmiyorum. Şu aralar oldukça karışık bir dönemdeydim ve gerçekten hiçbir şey bilmiyordum.

"Artık düşünmeyi kesecek misin? Sessiz olmayı falan?" Dedi abim kıyafetlerini dolabına tekrardan yerleştirirken
"Onu öyle gördüm abi. O çocukla mutluydu, kim ki o çocuk?!" Abime defalarca olayı anlatmıştım gerçi başka hiçbir şey anlatmamıştım
"Sen neden onu takip ediyordun ki? O partiye girip ne yaptın gerçekten?"
"Sadece mutlu mu diye bakmak istemiştim"
"Bu sana daha çok acı veriyordu, hata üstüne hata. Salaksın kardeşim. Peki ya diyelim unutmadı, diyelim geldi peşinden havaalanına, ne yapardın?"
"Bilmiyorum ama sanırım ona sımsıkı sarılırdım, bilmiyorum hayali bile güzel anlasana. Sadece bir gün takip ettim ve bu bana yetti. Kim bilir ben onları öyle görüp gittikten sonra ne yaptılar? Tutku benliğini bile hatırlamıyor mu yani!"
"Seni unutmuş işte Poyraz. Zaten gelmedi de havaalanına, gördün. Sen orada onu düşünüp suratını asıyorken o o çocukla içiyordu, kimbilir çıkışta ne yapmıştır. Merak etme, hem sen bana o sabah bilet al demiştin. Karar vermiştin, en iyisini yaptın. Okula kayıt içinde haftasonu gideriz. Bırak artık, o mutlu. Amacın da buydu, her ne kadar saçma olsa da"
"Ya o çocuk onunla oynuyorsa? Tutku arkadaşı gibi görüyordur. Ya ama insan neden bir arkadaşıyla öyle yakın olur ki! Lanet olsun abi, onu ittirmemeliydim"
"İttirmenle ne ilgisi var kendini suçlamayı bırak artık, şu hatunun da lafını etme."
"Abi.. Bana git demedi o. Hafızasını kaybetti düşünce. Bilmiyorsun bunları, hafızasında ben yokum artık. Yokum lan bildiğin yokum! O yüzden geldim ben buraya. Hatırlatmaya çalışırken içine ettim her şeyin. Ama baksana umrunda bile değil! O çocukla.." Sesim kısılıyordu, lanet olsun
"Tutku hafızasını mı kaybetti? Ne ara nasıl? Bana öyle demedi ama gayet..." Gibi bir şeyler mırıldanırken bu cümleden bir kaç şey cımbızlayabilmiştim
"Ne demek 'bana öyle demedi' ? Siz konuştunuz mu?" Dediğimde bir sessizlik oldu
"Abi sana diyorum?!" Deyip ayağa kalktım
"Belki bir ara" diye bir şeyler geveledi
"Ne abi ne? Söylesene! Ne ara ne dedi?"
"Sakin ol koçum" dedi git gide ona yaklaşırken "Senin onu takip ettiğin gün nerede başladın takip etmeye?"
"Ben onu sadece yurda girerken gördüm, öncesinde ne oldu ki? Seninle mi görüştü?! Nasıl abi seni hatırlıyor mu?"
"Evet ondan önce görüştük fakat bir hafıza kaybı olduğunu duymadım. Demek seni keklemişler oğlum" dedi
Sakin olmaya çalışırken dişlerimin arasından "anlat" dedim "ne dedi?"
"Seni ondan en uzak yere götürmemi söyledi, ikiniz içinde en iyisi buymuş falan. Bende zaten gideceğini söyledim. Sen onu ittirmişsin ve kafası kanamış, ailesi falan da seninle görüşmesini istemiyormuş. Ve birde... Şey sanırım biri varmış, yıllar sonra onda aradığı şeyi bulmuş" yutkundu "Daha fazla anlatmak istemiyorum, seni üzüyor" deyince yine kendimi sıkıp "Devam et" dedim
"Of kardeşim. Sanırım başkasına aşık olmuş ve İstanbul'a geldiğinden beri de böyleymiş, o yüzden gece sana senden ayrılmak istediğini söylemiş ama üstüne bir de kabullenememişsin"

Duyduklarına inanmalı mı insan? Peki ya bir de gördüyse? Hala yalanlayabilir miydim? Hayır artık buna bahanem kalmamıştı. Tutku? Bu kadar yalan söylemiş olabilir miydi?

"Hem sana burada ihtiyacım var" diye devam etti abim "Kal burada"
"O yalan söylemiş" diyebildim, sadece bu çıktı ağzımdan.

Şimdi taşlar yerine oturuyordu. O gece o yüzden beni öpmek istememişti, başkası vardı. İstanbul'a geldiğinden beri bana yalanlar söylüyordu. Yanında olacağım falan. Bende evlenecek sözüyle kendimi kandırıp durmuşum. Nasıl bir gerizekalıyım? Ertesi günde durmamış ayrılmak istediğini söylemişti. Ya o çocuk için beni bitirmişti! Bende üstüne onu ittirince daha da nefret etti. Sonra ona git veya kal de demiştim. Neden direkt git demeyip de hafıza yalanını ortaya atmıştı? Gideceğime inanamamıştı çünkü. Yapışıp kalacağımı sanıyordu! Onca yıldan sonra hala bana inanmamış meğer! Hafizasını kaybettiğini öğrenince bir de aptal gibi geri getirmeye çalışmıştım. Onu sitede gezdirirken içten içe bana gülüyormuş demek. Oysa ben konuşamıyordum bile. Yutkunduğum bir sürü kelime birikmişti boğazımda.

Lan resmen biliyordu, beni hatırlıyordu. Ve kızaran gözlerime baka baka beni korkutuyorsun demişti bana! Git demişti! Lanet olsun. İnanamıyorum! Bir de üstüne abimi de tembihlemiş hemen gitmemi söylemişti. Nereden biliyordu Amerika'yı. Nereden bilecek? Abimden biliyordu işte. Yalancı. Ondan uzak olmamı istemişti. Onlardan mı demeliyim?

Değer miydi merak ediyorum. Beni o kadar sinirlendirip, kırmasına değer miydi o çocuk? Sırf onun için benim gözlerime baka baka git demişti. Bana duyabileceğim en boktan yalanı söylemişti ve ben de ona inanmıştım -onun aksine-

"Bence gidip kayıt yaptırmalıyız" dedi abim onlarca dinlemediğim cümlesinin sonunda.
"Bence de gitmeliyiz" dedim
"Ha şöyle" dedi o da gülümserken
"Çok bile durduk" dedim hızlıca
"Haklısın, ben taksi çağırayım"
"Bende valizimi toplayayım, sen gelme sınavların başlayacak."
"Neyden bahsediyorsun sen? Nereye gidiyoruz?"
"Türkiye'ye" dedim kararlı bir şekilde. Bir daha asla dönmemek üzere.

Abim şaşkınlıkla bakıp sonrada bunu biliyormuş gibi derin bir nefes aldı "Senden nefret ediyorum çocuk. Bende geleceğim"

Yaz hiç bitmesinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin