31.bölüm: Bir filmin jeneriği

19.5K 493 36
                                    

Çok acımasızcaydı bu. Çok acımasızca! Ben istemiyordum, o istemiyordu ama oluyordu işte, çok acımasızca oluyordu ve yıllardır böyleydi, ben bu acımasızlıklar arasında onu sevmeyi başarmıştım

-Poyraz

****

Ona parladığını tahmin ettiğim gözlerimle bakarak bir cevap bekliyordum. Git diyecekti ya da gitme. Git diyebilir miydi gerçekten? Bir anda silebilir miydi yaşadıklarımızı? Kal dese ne olacaktı ki bir şey hissetmediğini söylemişti bana. Belki de git dese yine buralarda olacağımı, istediği zaman beni bulacağını sanacak ve buna güvenerek git diyecekti. Demezdi değil mi? Der miydi?

Kafamdan kırk çeşit cevap geçerken sadece birini bekliyordum. Her ihtimali bu saniyeler içinde düşündüm. Git derse gidecektim hemde en uzak yere, ondan en uzak yere. Git derse bitmişti her şey. Yerinde olsam git derdim, bana bu kadar zarar veren ve bir şeyler hissetmediğim birini neden burada tutayım ki? Kal dese ne yapacaktım? Hiç bırakmazdım onu. Bıktırırdım kendimden ama bıksa bile bırakmazdım. Asla.

Düşüncelerimden kurtulup onun yüzüne baktım, yıllar önce sitede ilk gördüğümde çarpıldığım o yüzüne. Daha önce hiç tanımadığım bir güzellikti, zamanla ileridede tanıyamayacağımı anlamıştım. Yıllar boyu insanlar neden bize karşıydı anlamadım. Tam insanlar bitmişti Tutku bir şeyler hissetmediğini söylemişti bana. Bir şeyler eksikti, onun hisleri. Kalabalık yoktu artık, yalnız kalmak istiyordu. Dertlerimle onu boğmuştum belkide.

Git dese, son kez öpmeme izin verir miydi peki?..

Tutku anlamsızca bana bakıyordu, uzun uzun bana baktı. Beni bu düşüncelere daldırıp batıracak kadar uzun. Ne diyeceğini düşünüyordu belli ki. Hadi ama Tutku, düşünecek kadar az sevmedin beni. Değil mi?

Bana bakıp dudaklarını sonunda araladı ve konuşmak için ufak bir inilti çıkardı.
Ve söyledi. Bütün düşüncelerimi anında nötrleştirip o cevabı verdi, yeterince de açık olmuştu.

Sinirle odadan çıkıp kapıyı çarptım. Babasını koltukta ağlarken yakaladığımda ona bulaşmanın doğru olmadığını anladım ve doktorun birini gördüğümde ona doğru hızlı adımlarla yürüdüm.

"Ne demek lan bu?!" Diye bağırdıktan sonra doktoru güçlü bir şekilde ittirdim, neye uğradığını şaşırmış halde kalkmaya çalışırken tekmemle sendeledi.
"Sakin olun lütfen" diyerek bir hemşire yanıma koşturduğunda ağlamamı tutamadım, kahretsin kahretsin! Git dese daha iyiydi, lanet olsun!

"Bana kim olduğumu sordu! Ne oluyor hafızasını nasıl.. Sen bana bundan neden bahsetmedin?! Doktorluğuna.." Bütün öfkemi kusarken hemşire beni omzumdan tutmuş çekiştiriyordu

Dayanamayıp yere çömeldim "Ona bunu ben mi yaptım?" Sesim çok zavallıca çıkıyordu, zavallıydım. Bunu ona ben yapmıştım! Bütün anılarını ben yoketmiştim! Anılarımızı ben bilerek yoketmiştim..! Bu katlanılabilecek bir şey miydi ha bu lanet olasıca şey katlanılcak.. Nefes almam güçleşiyordu. Ağlamamı durduramıyordum. En son hemşire bana iğne yapıyordu..

Uyandığımda sakinleştirici aldığımı farkettim. Hastane odasında doktorun birine bakıyordum. Yatakta dikelmek bile istemedim. Öyle boştu ki her şey

"Seninle biraz konuşsak nasıl olur?" Dedi doktor
"Ne olacak? Her şey bitecek mi? Konuşunca hallolacak mı?"
"Belki de olacak. Bak dinle, Tutku çok güçlü bir kız. Bunun üstesinden geleceğine eminim. Bu tür hastaların yüzde ellisi en geç dokuz aya kadar bazı şeyleri hatırlar. Ona yardımcı olabilirsin. Daha önemlisi, ona yardımcı olmak istiyor musun?"
"Lanet olsun ki elimden hiçbir şey gelmiyor. Ne zaman yanında olmaya çalışsam burada son buluyor hikayemiz" yattığım hastane odasına tiksinerek baktım
"İşte olay da bu. Bir hikayeniz var. Bunu ona hatırlatabilirsin Poyraz"
"Ama nasıl?"
"Sevildiğini hissederek. Durumu o da biliyor, hafızasını kaybettiğini biliyor. Ona kendini hatırlatacağını söyle, anılarınızın olduğu yerlere götür"
"Pekala" birden bir güç hissettim, hatırlatabilirdim. Nereye götüreceğimi iyi biliyordum.

Yaz hiç bitmesinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin