Elimi birinin tuttuğunu hissettim, görüntüde hiç bir şey yoktu. Sadece karanlıktı ama elimi biri sımsıkı tutuyordu ve bu çok rahatlatıcıydı. Gözlerimin kapalı olduğunu hissedip göz kapaklarımı araladım, her yer bulanıktı. Kafamın ortasında bir soğukluk, buz olmalıydı. Gözlerimi açtığımda Poyraz'ı gördüm. Demek elimi tutan oydu. Bana doğru baktı ve
Elini hızlıca elimin üstünden çekti.
Kafamı kaldırmaya çalıştım ama çok feci bir ağrı vardı, burası... Pansiyonda boş kalan oda olması lazım. Demek bayılınca buraya getirilmiştim. Bayıldığımı ve meden bayıldığımı gayrt iyi anımsıyordum. Poyraz'a doğru döndüm.
"İyisin sen. Sizin odanız yan tarafta ama çoğu kişinin bayıldığından haberi yok o yüzden bu odadan çıkmamanı tavsiye ederim, tabii sen bilirsin" dedi soğukça
Sonrada eliyle kapıyı açmak için ittirdi.
"Nereye gidiyorsun?" Dedim zar zor konuşarak konuştukça midem bulanıyordu
"Gidip biraz arkadaşlarımla takılacağım, seni ilgilendirmez. Dinlen ve iyileşmeye bak"Kapıyı kapatıp, çıktı.
Yanağımdan damla damla yaşlar akıyordu. Neler öğrendiğimi hatırlayınca.. Hiç iyi olmuyordu.
Yan dönüp kafamı yastığa sıkıştırdım, yastık sırılsıklam oldu. Nefretin ne olduğunu öğrenmiştim ama Poyraz'a diyecek tek bir şeyim yoktu.Bir saat boyunca Poyraz'ın dışarda arkadaşlarıyla gülüyor ihtimalini düşünüp durdum. Bu kadar umrunda değildim işte. Saate baktım, akşam dokuz olmuştu.
İçeriye Nergis koşarak girdi "Tutku! İyi misin? Annemi arayalım mı?! Telefon. Telefon nerede?!"
"Nergis bir sakin ol. Hiçbir şeyim yok uyuyorum yalnızca ve açım"
"Ben sana ekmek arası bir şeyler getirecektim ama Poyraz almaya gitti"
"Poyraz nerede ki?"
"Çocuk sen buraya geldiğinden beri kapının önündeki koltukta oturuyor"
"Bana arkadaşların yanına gideceğim demişti" ...
"Ben orasını bilmem artık" gülümsediDemek Poyraz'ın umrundaydım.
On dakika sonra kapıyı Poyraz açtı. "Al" kağıda sarılmış sandviçi bana doğru uzattı
"Bu saate bir bu kalmış" dedi hızlıca
"Teşekkür ederim Poyraz"
"Ben gitsem iyi olacak" dedi Nergis ve odadan çıktı"Bende gideyim" dedi Poyraz
"Dur!"
"Bir şey mi istiyorsun?"
"Evet"
"Ne?"
"Burda kalmanı" dedim sessizceBiraz sessizlik oldu.
"Burda kalmayacağım Tutku. Gidip hava almak istiyorum"
"Bende öyle" dedim ve yataktan olabildiğince çabuk çıktım "Birlikte yürüyebiliriz"Hiçbir şey demeden odadan çıktı, bende koşarak arkasından gittim.
On dakika boyunca hiçbir şey konuşmadan yürüdük. Hava çok soğuktu, karda yürümekte pek garip geliyordu. Koluma beyaz bir şeyin konduğunu gördüm
"Kar yağıyor" dedim yavaşça "Bundan Antalya'da olmaması çok üzücü"
"Üşüyorsun" dedi
"Yoo" aslında donuyordum
"Sesin titriyor Tutku. Odana git"Montunun içine giydiği hırkasını farkettim. Ellerimi montunun içinden geçirip sıcacık hırkasının üstünden ona sarıldım. Nasılda özlemiştim. Kendimi çok yorgun hissediyordum. Burada ona sarılırken uyuyabilirdim. Sıcacıktı, of inanamıyorum çok özlemiştim işte çok!
Elleri bomboştu, bana sarılmıyordu bile. Tabii her şeyi yalan sanıyordu.
"Isınmak için bana sarılmak yerine daha iyi bir yol bulabilirsin, mesela benden uzak olup odana gitmek gibi. Yada Rüzgar'lar ateş yakmış olmalılar oraya da gidebilirsin" dedi bir anda
"Isınmak için sarılmıyorum" diyebildim
"Neden sarılıyorsun?"
"Soru soracağına sende sarılsana"
"Benim sarılmak için bir nedenim yok Tutku"
"Nedene gerek yok. Beni özlemen yeter"
"Özlemekte sarılmak için bir nedendir"
"Öyleyse ben... seni özledim."Elleriyle beni geri çekti.
"Gitsene kızım! İstemiyorum seni"
"Neden?!" Dedim ama bu çok saçmaydı, nedenini en iyi ben biliyordum zaten
"Rüzgar'a git artık! Rüzgar senin sevgilin! Ben değilim, karıştırma!"
"Poyraz! Ben onu sevmiyorum, hiçbir zaman da sevmedim. Beni bir dinlesen..."
"Senin sesini duymak istemiyorum. Acıdan başka hiçbir şey vermiyor, sevgi yok artık bende. Seni sevmiyorum!"
"O yüzden mi bayıldığımda yanımda sen vardın?! O yüzden mi elimi tutuyordun?!!" Ağlamaya başladım, bu neden oluyordu?Cevap vermeden yanımdan giderek uzaklaştı, koştum ve kolundan tutup kendime çevirdim
"Bizi kandırdılar Poyraz. Bizi.."
"Dinlemeyeceğim Tutku! Git artık başka bir şey istemiyorum nolur git!"
"Deniz'le Beren bizi kandırdılar. Ben Rüzgar'la isteyerek çıkmadım"
Kahkaha patlattı "Hadi canım! Bora'yla da isteyerek çıkmamıştın değil mi? Hep böyle mi devam ediyor bu olaylar? Seninle bunun tartışmasını bile yapmayacağım"
"Beni dinle. Sana her şeyi anlatacağım" lanet olsun Bora ne alakaydı?
"Dinlemeyeceğim ben de. Hatta sen gitmiyorsan ben gidiyorum! Bundan sonra asla seni bekleyen biri olmayacak, ha Rüzgar... Belki"
"Dur lütfen" ağlamaktan konuşamıyordum. Olduğum yerde kalıp olan bitenin gözümün önünden tekrar geçmesini bekledim, ona açıklayamıyordum. Ama yapacaktım, mutlaka açıklayacaktım."Gel" dedi Poyraz arkamdan, dönüp ona doğru koştum
"Seni seviyorum Tutku" gözleri kızarmıştı, beni öptü ama dudakları bile buz gibiydi, bana karşı o kadar soğuktu ki.
Uzunca öptü, sonra bana dönüp sözüne devam etti,
"Ama artık sen yoksun ve karşımda daha ne kadar küçülebileceğini merak ediyorum"
***
Az önce yaşanan şeyin şokuyla kendime gelmeye çalışıyordum, olmuyordu. Poyraz koşarak gitmişti, ben öylece kalmıştım.
"Tutku" dedi Rüzgar ne ara gelmişti ki?
"Ne?" Dedim, sesim zar zor çıkıyordu
"Ben seni daha önce hiç... Öpmemiştim, biliyorsun işte. Ama sen... Bunu başkası.. Yani" o da konuşamıyordu
"Ne diyeceğini, ne gördüğünü biliyorum Rüzgar ama şu an konuşacak durumda değilim" Poyraz'la beni görmüş olması umrunda değildi
"O halde... Ayrılıyor muyuz?"
"Biz hiç olmamıştık ki" neyden bahsettiğimi anlamadığını biliyordum, nasıl hissettiğini tahmin edebiliyordum ama önemsemiyordum işte. Arkamda bıraktıklarım değil beni bırakanlar daha önemliydi sanki. Nasıl bir insan oldum? Bilmiyorum.Hiçbir şey demeden ormana doğru yürüdüm. Yürümek iyi gelecekti, soğukta olsa...
Yorulunca bir ağacın altına oturdum, burada beni kimse göremezdi. İstediğim kadar ağlayabilirdim. Ama neye ağlayacaktım ki?Poyraz için artık olmadığıma mı? Yoksa donduğum için mi? Ya da Rüzgar için ayrılık acısı mı çekmeliydim? Bunların hiçbiri değildi. Pes etmeyecektim, Poyraz'a açıklamam gerekiyordu, inandırmam gerekiyordu. Beren'in bana sana inanmaz dediği aklıma geldi ama... İnanacaktı!
Uykum yoktu, çok uyumuştum zaten. Pansiyona gitmek istemiyordum ama bir yandanda donmuştum ayağa kalkıp üstümü silkeledim. Öksürmeye başladım, yok hayır hasta olmuyordum. Öylesine bir öksürük. Umarım.
Etrafıma şöyle bir baktım. Saat tahminen on bir falan olmalıydı. Botlarımın bağcığını sıkıca bağlayıp yürümeye başladım.
Ama bu ormanın sonu hiç gelmiyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz hiç bitmesin
Teen FictionBu hikayeye başlayıp; elinden bırakamayan, bir günde tüm hikayeyi bitiren ve hatta derste okurken yakalanan, otobüste okurken ineceği yeri kaçıran, sınav haftasında başladıysa hiç birine çalışamayan, annesinden sürekli 'bırak artık şu telefonu' repl...