Helena
Belki de takip edilmemek için bu arabayı istemişti. Telefonu aklımda yankılanınca , gözlerimden dökülen damlaları çabukça silerek kovaladım.
Kim arıyordu, neden saklıyordu. Düşünmek istemiyordum, buna katlanamazdım ve asla ikinci kadın olmayı katlanılanilir bulmamıştım.
Mercedes hızla ilerlerken, eli vitesi kavramış ve manuele ayarlamıştı. Gözleri dimdik ve keskin bir tavırla yolu gözlüyor, önümüzdeki oldukça yavaş giden arabaları sollamak için ani manevralar yapmasına olanak sağlıyordu.
Neredeyse 30 saniyede yolu yarılamış gibiydik. İçimden ona duyduğum tiksinti kussam da rahatlayamayacağım kadar kalbimi bulandırıyordu.
Ayağı gazda ve oldukça kontrollüydü. Ölümü andıran nefes alış verişleri benim ecel teri dökmeme neden oluyordu.
Bana da zarar verecek miydi ? Verdiği sözlerden sonra mı ! Ona şuan dokunmak istemiyordum. Kokusu ciğerlerime dolarken gözlerimden akan makyajımı ellerimle sildim.
O kadın kimdi, ben ona yetemediğim için mi görüşüyordu. Kalbim, hiç tatmadığım bir duygu ile çarpıldı ve öylece kaldı.
Aşk ve kıskançlık. Yeni yetme kalbim bu adamdan içinde olduğumuz bir kaç aylık ilişkimizle tecrübe ediniyordu.
Bir gece daha mahvoldu.. İki gün mutlu, bir gün mutsuzsun. Hepsi yorucuydu. Artık ne yapacağımı kestiremiyordum.
Düşüncelerimin havuzunda yüzerken onun döndüğü ve saptığı sokaklarla köşeleri algılayamamıştım bile.
Vitesi, üçten dörde taktığında koltuğa , arabanın çekim gücüyle yaslandım ve ilk kelime ağzımdan fırladı.
"Henry."
Gözleri yoldan ayrılıp gözlerime odaklandığında tamamen kaybolmuştu. Yine değişimler eşiğinde ve tehlikeliydi.
" Şimdi değil."
Kan lekeleri sıçramış gömleği , ceketi, pantolonu dehşet durumdaydı. Ekşi bir öğürtüyle midem ağzıma geldiğinde gözlerini bana umursamaz bir tavırla bir saniyeliğine çevirdi. Midem bulanıyordu. Aşağılarda bir sızı beni şuan terletiyordu. Üşüyordum.
Motor sesinin doldurduğu araba onun kestirip atan sesi ile uyum içerisindeydi.
Ellerimi emniyet kemerine yönlendirmeye çalıştığımda , neredeyse varmak üzere olduğumuzu anladım.
Cevap verecek cesaretim yoktu ona ne de soru soracak kadar salak değildim.
Bu gece bana dokunamazdı. Canımın yanması şuanki duygularıma ters düşüyordu. Onun kokusuna hasret kalmak ve onun teninden uzak olmak tam anlamıyla bir işkenceydi.
Zordu. Karşı koymak.
Kapısı hızla kapandığında , benim kapımı açıp elimi sert bir hareketle kavradı.
Soğuk hava tenimi yalayıp geçerken o bir rüzgar gibi hızlı adımlarla eve ulaşmayı hedefliyordu. Kapı hizmetçi tarafından açıldığında utancımdan yerin dibine girmek istiyordum.
" Bay Roxroach! Yaralanmışsı.."
"Kapat çeneni."
Keskin tonu ile kadını susturmuş ve aynı anda beni merdivenlerin tam tersi istikamete sürükledi.
"Ne-nereye ? Gidiyoruz ?"
Kitaplıklarla duvarları kaplanmış odaya girdiğimizde yerdeki antika halıyı ve pufları göz ucuyla görebilmiştim.
Kravatını tek eliyle gevşetti ve pantolonunun kemerini, tokasını bularak sabırsızca açtı.
Bana odaklanan gözleri benim odadan çıkmak için geri geri yürüdüğümü görebiliyordu.
Hayır..hayır istemiyorum!
Ellerimi elbisemin askısını düzeltmek için hareket ettirdiğimde tiz sesim odada çınladı.
"Dokunma bana!"
Kaygan bir hareketle beni belimden yakaladı ve duvara çokta sert olmayan bir tavırla sıkıştırdı güçlü bedeinin arasına.
"Hissetmeliyim!"
Sesi göğüs kafesimi titretirken solukları sanki seks sırasındaki gibi beni eritiyordu.
Teslim olmayacağım.
Bacaklarımı beline dolarken ona bakmamak için başımı kapıya çevirmiş ve kaçıp uzaklaşabilmeyi diliyordum.
Ta ki acı dolu dudakları boynumu, kulak mememi ve en nihayetinde dudaklarımı bulana dek.
Dudaklarımı esir aldığında, bedenim bana yalan söylemiş ve hemen ardından titremeye başlamıştı.
"Seni seviyorum."
Dudaklarıma değen nefesi, sıcaklığı ve ıslaklığı ona doğru sokulmama neden olurken tamamıyla çatışma içerisindeydim.
Kalp ve akıl. Onu şuan kabullenirsem, bu bir daha asla düzelmeyecekti. Buna razı olamazdık.
Elbisemi bacaklarımdan tutarken sıyırdı ve ellerini popoma kaydırdı.
Beni kolayca kucağında tutabiliyordu. Kasları gergin ve sıkıydı. Elleri talepkâr ve yumuşaktı.
"Yapma..ah."
Canımı yakacağını beklerken şuan elleri kalçalarımı ovalıyor, okşuyor ve yavaşça ayırıyordu.
Bana doğru yaslandığında inleyerek onun erkekliğini daha çok hissedebilmeyi ümit ettim.
Ellerimi omuzlarına ve beline kaydırdığımda, bir eliyle külodumu kenara çekip kendini yavaşça içime kaydırdı.
Açılan gözlerimi onun mavi birer havuzu andıran rengine çevirdim. Haykırarak onun kürek kemiklerine avuçlarımı bastırdım.
İçime gömüldüğünde çıkardığı inleme benzeri tepki, onun o güzel yüzünü buruşturmuş ve tüm öfkesini silmişti.
Hazır değildim. Daha kolay olmasını beklerken şuan içimdeki bütün sürtünen ve yavaşça ilerleyen varlığı onu daha da sıkmama neden oluyordu.
Gümbür gümbür atan kalbi benimki ile boy ölçüşemeyecek kadar domnanttı . Seviliyordum. Henry'nin duygularını ifade en ama en özel biçimde.
Sayıklanan adım, dudaklarından tenime değiyor burnunu boynuma, gerdanıma tüm hücrelerime dokunuyordu.
Zevk ve acı ile kıpırdanıp onu tamamen içime aldım. Tanrım..
Hırıltılı nefesi burnumu öpmesi ile daha da hırçınlaştı ve içimde amansızca hareket etti. Kısa süre zarfında sertleşmiş ve irileşmişti, içimi gerdirerek dolduruyor ve en derine ulaşana dek zorluyordu.
Kesik kesik seslerimiz, iç çekişlerimiz,nefeslerimiz benim küçük çığlıklarımla bölünüyor ve daha tutkulu daha da ateşli hale bürünüyordu.
Adını sayıklayarak onun dudaklarından dökülen inlemelerle karışık adıma karşılık veriyordum.
Ellerim başımın üzerindeki kitap raflarına sıkıca tutunmuş, her darbenin şiddeti ile daha daha yukarıya yükseliyordum. Bu enfes ve sertti, bu aşkın en mahrem haliydi.
Kontorlü muhteşem ve seksiydi. Erkeksi kuvveti ile beni kolayca taşıyabiliyor ve daha da zevk almamı istercesine beni benden alıyordu. Her seferinde..yine ve yine.
Daha da hızlanarak beni sadece elleri ile yukarıya kaldırdı ve kalçalarımı iki yana ayırarak haykırdı.
Sesinin etkisiyle tepe taklak olacak kadar uçmuş ve yere yavaşça iniyordum. Beni dolduran varlığının ılıklığı derinlerdeki yerini alıyordu. Onu.. Ölesiye seviyordum. Adama yaptıkları gözlerimn önünden geçerken, bana verdiği his ile inleyerek gözlerimi kapattım ve ardından çırpınarak çığlık attım.
Onun devam eden itmelerinin etkisiyle erkekliğinn çevresinde yayıldım ve ona her iki anlamda da sımsıkı sarıldım.
Gözlerim kaymış ve ellerim rafları sıkan beyaz eklemlerimi öpen dudaklarına hayrandı.
Dudakları ilâhi ve günahkârdı. Sesi pes ve yürektendi. Ondan bir santim bile uzaklaşmak istemiyorum.
" Evlenecek ve bebeklerimizle meşgul olacağız. Öyle bir hayatı haketmesemde , istiyorum. Seni kendime istiyorum. Helen."
Ellerim ceketinin yakalarında, dudaklarım çenesindeydi. Yeni çıkmaya başlayan sakalları öpüşürken dudaklarımı çizmiş ve sızlatmıştı. Kendimi onda kaybetmiştim. Ne bulmaya ne de geri almaya niyetim yoktu. Defalarca art arda kondurduğum öpücükler kalbimin kocaman, kocaman olup göğsümden çıkacak kadar beni doldurdu. Sözlerimi tartmadan öylece sıraladım. Nefese nefese ve yorgundum.
" Tanrı aşkına.. Seni seviyorum. Seviyorum. Seni kaybedemem, bana alışkın olduğum Henry'yi benden esirgeme."
Bacaklarımı beline doladım ve onu kucakladım. Bedenimi gölgeleyen gövdesi ve varlığı beni sarmaladı .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tehlikeli Sınırlar (Askıya Alındı)
RomanceSevgi. Değerli oldugunu hissetmektir ,her varlığın hakettiğidir. Bağımlılıktı, o uyuşturucuydu. Gözlerim yanıyordu, akan gözyaşları,görüş alanımın içine ediyor. Aynadaki görüntüm.. Büsbütün yabacı. Bedenimden tiksinircesine aynadaki aksimi izledim...