Helena
Sabahın ilk ışıkları gözlerimi aydınlık bir perdeye çeviriyor ve de uyanmama sebep oluyordu.
Saat 07:43 .
Gözlerimi ovuşturarak kalkmaya yeltendim yataktan. Anlaşılan o çoktan işi için kalkmış ve yola koyulmuştu. Belki de işe gitmemişti. Halâ daha tablet pc'si ve o gösterişli olmasa da pahalı dolma kalemi komodinin üzerindeydi. Ayakta durmaya çabalayarak komodine oradanda gardolaba tutunmayı demedim. Sabahlığımı yatağın ucundaki koltuktan çabukça alıp giydim. Tenim buz kalıbı kadar soğuktu.
Refleks halinde gelen öğürtüm ile banyoya koşar adımlarla gittim ve klozetin yan taraflarından güç almayı denedim.
Bu da neyin nesiydi? Midemdekilerden kurtulduktan sonra titrek ellerimle doğrulmayı denedim.
Henry neredeydi?
O kadının yanına gitme olasılığını yok sayıyorum. Kesinlikle bu olamaz.
Halbuki dün gece.. Muhteşemdi. Ellerim rafları sıkan kuvvetimle sızlıyordu.
Şu an ne kadar berbat durumda olsamda onunla yaşadığım o beni uçuran sevişmemiz, şimdi dahi heyecanlanmama neden oluyordu.
Yerden kalktım ve soyunarak kendimi soğuk bir duş almaya niyetlendirdim.
Kahvaltı için o hiç girmediğim ve evi dahi dolaşmadığım devasa daireyi ve mutfağı hayranlıkla izledim.
Zevkliydi. Yerler açık renk laminant parke ve duvarlar geometrik şekillerle süslenmiş soluk duvar kağıtlarıyla kaplıydı. Mutfak koridor tipi ve oldukça uzundu, oturma odasından geçerek yemek masasına rahatça ulaşılabiliyordu.
Krem rengi dolaplar ve siyah renk tezgah , gri ve bronz renk ankastre mutfak eşyaları ile taçlandırılmıştı.
Çok paraydı. Belli ki çok.
Üzerime giydiğim tül ve şifon sabahlığımı kuşağını serin havanın içeri dolmasıyla iyice sıkılaştırdım.
Mutfağın girişinde, kahvaltı sofrasındaki koca bir vazo gül ve altın rengi kağıt gözüme takıldı.
Enfes kahvaltı tabakları ve dilimlenmiş ekmeklerin yanı başında, yarı çıplak dikiliyordum neredeyse.
Dantel güpürler mahrem yerlerimi örtmese de biraz olsun yardım oluyordu.
Hiçbirşey yiyecek durumda değildim. Tek istediğim şey Henry'ye sarılmak ve akşam yaşananları tekrardan yaşamaktı.
Kapı sesi ile masanın etrafında yarım tur atarak güllerden birini vazodan çektim.
Dikenleri budanmış ve zararsızdı , aşkımızın aksne.
İçeri giren sadece şort giyen, terli yarı çıplak ve koşudan dönmüş Henry. Sertliği ve kabarıklığıyla halihazırda beni her dakika arzulayan, muhtaç ve güçlü , dominant ve de alfa erkek.
Gözlerime ziyafet çekiyordum. Kaslı abdomeni ve pelvisleri şişkin ve oldukça çukurlaşmıştı. Onu bu kadar kuvvetli - kaba ve iri görmek en kaba tabiriyle- ve erkeksi haliyle görmek bana cenneti sunuyordu.
Saçları terden ıslanmış ve tutam tutam kalınlaşmıştı. Teni ve yanakları mükemmel bir pembeliğe bürünmüş oldukça zindeydi. Çarpık gülümsemesi ile elindeki iPod'u ve ufak ilaç kutusuna benzer birşey gözüme ilişti.
Hasta mıydı! Tabi bu kadar koşarsa hasta olurdu. Neden bu kadar fit olmak istiyordu. Nedenini çok iyi biliyorum. Yanaklarım utancımdan kırmızılaşarak resmen bir elmaya dönüştü. Bana doğru sallanarak yürüyen erkeğim, kolunu beline sarıp beni kendine çekti. Alt dudağımı emerken, elleri bel gamzelerimden kalçama ve popoma kaydı. Dudaklarını benden çektiğinde sabırsız ve mutluydu.
" Hoşgeldin..sevgilim." Sesim ilk defa bu kadar kesin ve afrodizyak kokan bir sözcükle güven doluydu.
Gözlerindeki karanlık arttıkça arttı ve elleri popomu avuçlarken gevşedi ve hızla sıktı.
" Masanın üzerindeki herşeyi yere savurup seni becermek istiyorum Helen.''
Sesi davetkâr ama talepkârdı. Dudaklarımı ısırarak onun erkekliğine dayandım ve kırpıştırdığım gözlerimi ondan kaçırarak şortunun ipine çevirdim.
Elindeki ilaç kutusunu ikimizi tek eli ile birbirimizden uzaklaştırarak bana aklında olanları söyledi.
" Defalarca sahip olduğum eşi benzeri olmayan bu kadının bana mutlu haberler vermesini istiyorum. Sonra.. Eğer halâ daha arzuların dinmemiş olursa. Helen. O şortu indirmene gönüllü olaacağıma emin olabilirsin"
Sekse açık açık davetti bu. Ah evet. Düzdüğü, sahip olduğu ona tapan kadını bendim. Ve bende istediklerini ona gözü kapalı veririm. Ne kadar kilo alıp duba gibi olma sonucunu umursamadan onu defalarca içimde stiyor ve orada bizim bir parçamızla bana değer vermesini bekliyordum.
Bu en güzel hediyeydi.
" Sabahlığın seni rüya gibi sunuyor bana. Her an içinde olmayı diliyorum, sevgilim."
Dudaklarım sözleri ile aralandı ve ufak bir iniltinin firar etmesine neden oldu. Onun sert ve heybetli bedenne, şişkin ve sıcak kaslarına kendi ufak tefek bedenimi bastırdım.
Tanrı'nın bir lûtfuydu. Onu sevmek, ona akıl sağlığını kontrol edemeyecek kadar ilkel yollarla kendimi sunmak. Bu özeldi. Bu mucizeydi. Onun kadar mükemmel ama zor bir adamın benimle evlenmek ve aile kurmak gibi bir niyete hizmet etmesi.
Kalbimin atışları, orada tam da aşağılarda yankılandı ve hemen ıslanmamı sağladı. Onu, edepsizce tatmin etmek. Onu dudaklarımda hissetmek aklımı kaçırmama neden olabilirdi.
Yapabilirdim, utanırdım, yapamazdım. Lanet olsun. İstiyorum.
Çok.. Aşağılayıcı görünsede onu ağzımda hissetmeyi diledim kendi kendime.
Tamamen ona ait olabilmek adına her yasak yolu deneyecektim. İlkim ve sonum olacak bu adamla mutluydum. Evet, beni üzüyor hatta parça parça yapıp atıyordu. Evet biliyorum bana hem saygı duyuyor hem de beni en hoyrat halleriyle elde ediyordu, hattâ duvarda, yemek masasında...
Dediklerini şaşkınlıkla karşılamam da cabasıydı . Evet bunu öğrenmenin vakti gelmişti. Ona istifra ettiğimi klozette geçirdiğim o ölümcül dakikalardan bahsedersem morali bozulacak ve önümüzdeki seks tutkunu adamın yaşatacaklarını gölgeleyebilirdi.
(Devamı bu gece uygun olursam gelecek.)
************************
Merhaba arkadaşlar Pazar gününe dek güncellemelerim olacaktır, önümüzdeki 1 hafta kadar internetsiz kalacağım. Fakültem başlayınca güncelleme yapamayacağım. Haftada bir ya da iki bölüm ancak gelebilir.
Anlayışlı olmanızı diliyorum . Sizi seviyorum, çokta mutluyum :")
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tehlikeli Sınırlar (Askıya Alındı)
RomanceSevgi. Değerli oldugunu hissetmektir ,her varlığın hakettiğidir. Bağımlılıktı, o uyuşturucuydu. Gözlerim yanıyordu, akan gözyaşları,görüş alanımın içine ediyor. Aynadaki görüntüm.. Büsbütün yabacı. Bedenimden tiksinircesine aynadaki aksimi izledim...