Helena
Acıyan canıma mı, yoksa bana verdiği ama tutamadığı söze mi yanayım.
Neden ?
Benden ne istiyorsun.
İlk ve son olmanı dilediğim için başıma gelen bir lanetsin sanki.
Titreyen bedenimi kontrol altına alamıyor,dişlerimin birbirine çarparak çıkardığı sesi dinliyordum.
Çıplak . Olmadığım kadar çırılçıplak ve çaresizdim.
Tecavüz misali bir felaket yaşamıştım lakin hayal kırıklıkları daha ağır basıyordu.
Bu adama aşıktım , insan gibi davranmasını, verdiği sözleri tutmaktan aciz bu adamı kendi ruhuma kayıp bir yapboz parçası gibi yamamıştım.
Gözyaşlarım oluk oluk akarken, göğüs kafesim art arda gelen ve gitmek bilmeyen hıckırıklarla sarsılırken, yerinden doğrularak bana doğru tüm kalkanlarını bırakmış o gözlerine baktım.
Kalbimden kaynak, yakıcı, sızıntı tüm bedenimi ele geciriyordu.
O gözleri, zevk ve delicesine bakan tavrını gömüp, öldürmüştü. Hissedebiliyordum.
O da pişmandı.
Kıyamazdım, her ne kadar beni tüketsede onu bu halde ölüme terk edemezdim.
Ruhum iki parçaydı, aklım ve kalbim iki ayrı sesti.
Gururumu dinleyop, onu kendimden uzak tutma ihtiyacı duyuyordum.
Elleri karnımdaki buz parcası gibi ellerimi avuçlarına alınca, hala daha birşeylerin kıpırdandıgını hissettim.
Ölmemişti. Emin olamasamda bu adamdan kurtuluş yoktu, kabullenecek miydim?
Gözleri kızarmış, hala daha sönmemiş arzularını taşıyan bedeni ateş gibi yanarken yanıma kıvrıldı, cenin pozisyonundaki bedenimi kara bir örtü gibi sarmaladı.
Hareketsiz ve öylece durmak için çok çaba sarfrediyordum. Ya ona son gücümle vuracak, ya da bu vurma eylemlerim onun gücüyle sona erecek ona kendimi teslim edecektim. Yine..yine.
Dudaklarından keskin ve yorgun nefesler serbest kalırken alnımı sıcak dudaklarıyla opücüklere boğdu.
Yapma, dayanamam, yapma , sana karşı zayıfım.
" Yapma..ne olur." fısıldayan sesim cılız ve çatallıydı. Elleri sırtımı sıvazlarken, bir eli kalçama indi ve orada bekliyordu.
Seks erkeğin vazgeçilmez silâhıydı. Ben ondan vazgeçemiyordum.
Şuan da, bu cehennemden koşarak kaçmam ve onun benim tenime dokunmasına izin vermemem gerekirdi!
Dudaklarımı parmaklarımla keşfederken, çok zarar gördüğüme ve aynaya bakmayacağıma kendimi ikna etmeye çabalıyordum.
Dudakları burnumu, göz kapaklarımı yumuşacık öpücük ve dokunuşlarla vaftiz ediyordu.
Yeniden, en başından almaya çalışıyordu, biraz önce yaktığı kalbimi.
Bir elimin parmaklarını o herşeyi vaad eden aynı anda herşeyi mahveden dudaklarına değdirdim.
Gözleri umut ve pişmanlıgın verdigi vicdan azabı ile açildı.
Bu adamın her türlü kalkanlarının ardını görebiliyordum.
Ölüyordu, can çekişiyorduk.
Gözlerimi gözlerine çekinerek odaklayıp, yarasına tuz bastım.
" Bu kadar yakınken, sana o kadar uzağım ki..hiçbir yolu yok. Bana gerçekten dokunabilmenin.."
Gözlerimi onun dudaklarında ve süzülen göz yaşlarının ıslattığı yanaklarında gezdirirken. İçim yanıyordu.
Hayır. Onu öldüremezdim.
Ne istiyordum ! Tanrı aşkına neydi bu böyle?
Neden böyle olmak zorundaydı. Neden normal olamıyorduk.
Onunla herşey garip ve sıcaktı.
"Senden nefret ediyorum!" gözlerine ürkerek diktigim gözlerimde, şapşal bir küçük kadının söylediği yalan dans ediyor, alenen okunuyordu.
Dudakları kıvrılarak ağlamaya devam etti.
Ah. Bu halde işkence edemezsin bana. Kes sunu. Kes. Kes. Kes artık.
" Hayır etmiyorsun-" Kalın bariton sesi bir emir nidasıyla degil, inkâr ve çaresizlikle çıkıyordu.
Sızlayan bacak aramı iyice sıkıştırırken bacaklarımla. Ettiği sözler beynimde şimşek gibi çaktı.
" Senden nefret ediyorum!" bağırarak , belki de ellerimle kalbimi sökecek kadar canımı yakacak bir tokat yapıştırdım, yumuşak ve acı dolu yüzüne.
Şakıyan, şiddetli tokat sesi, odanın lüks camları ve parlak boyalı duvarlarında yankılandı.
Sarsılarak , keskin bir soluk cigerlerinden kurtuldu.
Tanrım! Canı yanmiştı. Hissediyordu . Ona çektirdiği acıyı tattırmıştım.
Bizim için en iyi terapi buydu. Onun empati kurmasını sağlamak.
Beni mahvederken onun zevk alması düşüncesi kanımı donduruyordu.
"Hayır! Etmiyorsun!" uzatarak dudaklarından dökülen bu sözcüklerle birlikte dudakları dudaklarımı buldu.
Hıc tatmadigım duyguları bana yansıtan bu dudakları , dudaklarımla reddediyordum.
Gücsüz ve saftım. Neden.
Ellerimi onun omuzlarına çaresizce cırpınarak gecirirken, kendini bacak arama iterek beni yatağa yatırdı sırt üstü. İstemeyerek te olsa, öpücüklerini, dudaklarımı yumuşatarak karşıladım. Israrlı ve vicdan azabıyla tatlanmıs dudakları benim duvarlarımı tek tek yıktı.
Ve sonunda inleyerek teslim oldum. Teslimiyetimle, kendini bastırmaktan alıkoyup, dudaklarını dudaklarımdan usulca çekiyordu.
Gözlerimi kırpıştırarak açtıgımda, yenilmiştim.
"Nefret etmiyorum. Henry.. edemiyorum.." gözlerimi kaçırarak kalp atışlarımın yavaşlamasını diledim.
Ona asığım, ve gerçekten Henry'nin. Benim kollarımdaki karmakarışık bu adamın, sevgilimin yaptıklarına katlanacaktım.
Kollarımı gevşeterek beni kucağına almasına izin verdim ne çabuk ikna edilmiştim, gögsüne yaslanıp, dudaklarımı tüy öbeklerine gömdüm.
Sıcacık bedenine ihtiyacla sıgındım. Kalbim kuş kanatları kadar hızlı ve hafifti, atıyordu.
"Cok korktum..çok. Ellerimden kayıp gitmene davetiye çıkardım. Ve gitmedin, hala buradasın. "
Sesi sert ama duygu yüklüydü. Ağlayan bir erkeğin burukluğu, ihtiyacı duyuluyordu.
"Bir daha ağlamak istemiyorum.."
Dilediklerim gerçeklesmiyordu biliyorum..
" Bağışla, meleğim. Bağışla beni."
Saçlarımı koklarken, sıcak nefesinin tenimi uyuşturduğunu hissederek, güclü bedenin yaydığı sıcaklığının tadını alabiliyordum.
Ona aitim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tehlikeli Sınırlar (Askıya Alındı)
Roman d'amourSevgi. Değerli oldugunu hissetmektir ,her varlığın hakettiğidir. Bağımlılıktı, o uyuşturucuydu. Gözlerim yanıyordu, akan gözyaşları,görüş alanımın içine ediyor. Aynadaki görüntüm.. Büsbütün yabacı. Bedenimden tiksinircesine aynadaki aksimi izledim...