Okulun tamamen boşaldığından emin olduktan sonra tüm yıkılmışlığımla sınıfa girdim. Şuan berbat göründüğüme and içebilirdim. Üzerimde ki koku beni artık derinden rahatsız etmeye başladı. Ama üzerimdekileri çıkarıp ne giyeceğimi hiç bilmiyordum. Maalesef eve bu şekilde gidemezdim. Acaba Hilal neredeydi? Bu olanları duyup duymadığı konusunda ikileme düşmüştüm. Çoğu kişi kardeşim olduğunu bile bilmiyordu. Öğrenciler duyurmadıysa da, ben en güzel şekilde duyuracaktım. Bugün olanları sineye çekecek değildim. En güzel şekilde intikamımı almak istiyordum, bunuda tek başıma yapamazdım. Hilal'le bir şekilde o intikamı alacaktım, bu belki Hilal'i de tehlikeye sokacaktı ama, şuanda bunu düşünecek hâlde değildim. Bulunduğum durum acınacak vaziyetteydi. Kendimden iğreniyordum.
Sabah olanların aksine, sıram yerindeydi. Ama üzerinde ki yazılar hâlâ duruyordu. Şuan dikkatimi çeken yazılar değilde, üzerinde bulunan küçük ayıcık ve yanında ki eşofman takımıydı. Ayıcığı elime alınca bir anda konuşmaya başladı, bu beni biraz ürkütmüştü ama üzerinde durmadım.
"Bugün yanında olmadığım için özür dilerim. Biliyorum berbat bir arkadaşım. Ama senin kalbinin güzelliğini anlamak için yıllar geçirmeye gerek yok. Beni affedeceğini biliyorum. Komacan öptüm." kocaman yerine 'komacan' demesi şuan ki hâlimin aksine beni gülümsetmişti. Evet bugün yanımda olmadığı için ona kızmıştım ama, arkadaşlığımız çok yeniydi. Kendini tehlikeye atmak istememişti. Bu doğal bir şeydi, bunu sorun hâline getirmek gibi derdim yoktu. Hem bana eşofman takımı bırakması çok hoşuma gitmişti. Çok doğru bir zamanda bırakılan bir şeydi. Her ne olursa olsun Nur'un bu jesti çok hoşuma gitmişti. Bu pis kokuya daha fazla tahammül edemeyeceğim için hızla eşofman takımını aldım ve sınıftan çıkarak okulun banyosuna doğru hareket etmeye başladım.
***
Güzel bir duşun ardından tüm pis kokudan arındığıma emin olduktan sonra formamı çantama koyup eve gittim. Kimse görmeden odama girince Hilal'i müzik dinlerken yakaladım. Demek ki hiçbir şey bilmiyordu, yoksa bu şekilde müzik dinleyemezdi. Beni görünce kulaklığının tekini çıkarıp,
"Niye bu kadar geç geldin?" diye sordu, ben ise ona olanları şimdi anlatmayacaktım. Çünkü açlıktan ölecek vaziyetteydim.
"Bugün yüzmekten omuzlarım ağrıdı." diyerek ona bu şekilde açıklama yaptım, ama onun yüzünde şeytani bir gülümseme belirmişti.
"Başka bir şey yaptın diye ağırıyor olmasın?" ahhh bu kızın fesatlığı beni öldürecekti. Masanın üzerinde ki ayıcığı alıp ona fırlattım, o ise hâlâ gülüyordu. Pis kız.
Odadan çıkıp hızla mutfağa ilerledim, nedense annem ortalarda görünmüyordu. Yiyecek birşey bulamadığım için her zaman ki gibi en kolay gelen makarnayı yapmak için koyuldum. O kadar açtım ki, bir paket makarnayı bitirebilecek potansiyele sahiptim. Ama o kadar uçmayacaktım.
Sonunda makarnam olunca tabağa koyma gereğinde bile bulunmadan direk tencereden çatallamaya başladım. Ahhh hayat yemek yiyince çok daha güzel. Şu makarnanın verdiği huzuru hiçbir şey veremezdi. Ama bana bu kadar huzur bile fazlaydı, biri arkadan kafama vurunca ağzımdaki lokma neredeyse boğazımda kalıyordu.
"Herkes diyetler yüzünden çılgına dönüyor, sen burada ne halt ediyorsun?" ya yemin ederim yaşadığım şey imtihandı. Bari izin verin yemeğimi rahatlıkla yiyeyim. Ama yok, herkes Yağmur'un sinirini acaba nasıl bozsak diye yaratılmıştı. Hızla tencereyi kendi tarafıma çekip çemkirmeye başladım.
"Ya anne! Böyle saçma sapan birşey için hayatımı riske atmam seni tatmin mi edecek?" annem tekrar tencereyi benden uzaklaştırıp,
"Diyet yaparak kendine dikkat etmelisin. Okulda ki erkeklerin dikkatini başka nasıl çekmeyi plânlıyorsun?" bu nasıl bir anneydi böyle? Resmen bir erkeğin dikkatini nasıl çekmem gerektiğini anlatıyordu. Pes doğrusu. Tekrar tencereyi kendime çekip,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F4 (B.O.F)
HumorBirbirinden apayrı 4 benzersiz arkadaş.. Bu 4 kişiliğe baktığınızda kendinizden birşeyler bulabilmeniz çok doğal. Biri; grubun en eğlenceli üyesi.. Tüm hayatını internet fenomenlerine özenerek ve grubuna sulanarak geçiren bir serseri.. Biri; hayatı...