Herşeyi Nur'un yaptığını öğrendiğimin üzerinden tam 1 hafta geçmişti. İlk başlarda ciddi anlamda kötü olmuştum ama, sonrasında alışmaya başlamış ve şimdi tam anlamıyla iyi hissetmeye başlamıştım. Başta Hilal olmak üzere F4 grubu tam anlamıyla bana destek olmuştu, Sarp dahi bana karşı daha yumuşak davranmaya başlamıştı. Burak ve Cenk ise kafamı dağıtmayı çok güzel bir şekilde başarmışlardı. İkisinin diyologları hepimizi gülmekten bitiriyordu. Özellikle Cenk'in arada Sarp'a yanaşıp, Sarp'ın ise ona uzaylı bakışları atması benim için paha biçilemez bir eğlenceydi. Hepsine karşı ayrı bir muhabbet beslemeye başlamıştım. Cenk tamamen küçük kardeşim gibiydi, Samet'e olan tutumumla ona olan tutumun aynı derecedeydi resmen. Burak ise abi gibi davranıyordu, bunu tam olarak Nur meselesinde anlamıştım. Herşeyi o çözmüştü, bunun için ona o kadar fazla minnettardım ki; ne yapsam bunu ödeyebileceğimi sanmıyorum. Sarp ise benim için çok farklı bir boyuttaydı. İlgimi tam olarak ne çekti bilmiyorum ama, gözlerinde ki hüzün ona olan yaklaşımımı değiştiriyordu. İlk başlarda bana yardım eden tarafın o olması beni ona iten başka bir etkendi. Poyraz.. Poyraz diyince yine yorumsuz kalıyordum. Poyraz'ın benim için ne ifade ettiğini ciddi anlamda çözemiyordum. İlk başlarda ondan nefret ederken şuanda ona karşı içimde farklı bir his vardı. Onu sevmeyi kendime yediremediğim için belki de nefret ettiğimi sanıyordum. Ama bu sanki daha farklı bir duyguydu. İşte maalesef ki ne olduğunu idrak edemiyordum. Cidden şuanda buna kafa yoracak değildim, okul zaten başlı başına bir eziyetti, birde saçma sapan şeylere kafa yorarak kendimi daha beter hâle getirmenin anlamı yoktu. Şu 1 haftadır kimse bana bulaşmamıştı, bunun için özel olarak eve gidince şükür namazı kılacaktım, bu ne böyle? Resmen şu okula geldiğimden beri başımdan bela eksik olmamıştı. Mıknatıs gibi belayı çekiyordum. İşte bir bela daha karşımda durmuş bana bakıyordu. Biliyorum ben, bunlar benim biraz olsun rahata kavuşmamam için yapılıyordu. Ölünce hepinizden şikâyetçi olacağım, görürsünüz siz. Poyraz'ı bana doğru gelirken görünce, yine bir boklar döndüğünü anladım. Oysa ki şu 1 haftadır fazlasıyla normaldi, diyorum ya bana bu kadar rahatlık haram. Yanıma geldiği an hiç konuşmadan kolumdan tutarak sıramdan kaldırdı.
"Yine ne oldu?" bıkkınlıkla sorumu sordum, artık ne oldu demekten imanım gevremişti resmen.
"Küçük bir işimiz var, acele et." şu küçük işler bir bana söylenmiyor zaten, ben etkisiz elemanım dimi, bizim anamız babamız inek.
"Küçük dediğin her işin altından hayvan gibi şeyler çıkıyor, anlamıyorum bunları bilerek mi yapıyorsun?" söylediğim şeyin üzerine bana göz devirerek beni sürüklemeye devam etti. Kim bilir yine nereye gidiyorduk?! Artık yavaş yavaş Poyraz'ı tanımaya başlamıştım. Ne kadar itiraz edersem edeyim yine onun istediği olacaktı, bu yüzden hiç itiraz etmeden beni sürüklemesine izin verdim. Beni kantine getirdiğinde girişte Burak ve Cenk'i gördüm ve içeriye baktığımda neredeyse tüm okulun kantinde olduğunu farkettim. İşte yeni bir olaya daha imza atıyorduk, hadi bakalım hayırlısı. Poyraz sanki röpörtaj yapacakmış gibi sesini dengeye soktu ve konuşmaya başladı.
"Millet size birşey açıklayacağım." heh Poyraz yine ne açıklayacaksın merak ediyorum. Tüm okul dikkatle onu dinlemeye başlayınca Poyraz devam etti.
"Önceden de size söylemiştim, yine söylüyorum. Yağmur'la ilgili çıkan her haber sahte. Hepsi Nur'un oyunu. Öncesinde Yağmur'la olan beraberliğim aynı şekilde devam ediyor." ne diyor bu çocuk be? Sinirle ona baktığım sırada beni kolunun altına alıp;
''Yağmur benim sevgilim, ona yanlış yapan bana yanlış yapmış demektir, size tavsiyem; olabildiğince ona iyi davranın yoksa hepinizin belasını sikerim." ben itiraz etmek istedim ama Poyraz anında buna engel oldu. Tüm okuldan ise alkış sesleri kopuyordu. Resmen böyle birşey yok dememe izin bile vermediler. Allah'ım, ciddi ciddi soruyorum. Ben ne günah işledim Yarabbim! Ne bok yedim de bunlar başıma geliyor? Offf Yağmur offf, aldın yine başına belayı..
***
Poyraz beni tekrar sevgilisi ilân edince Hilal yine 'canım enişteciğim' tiplerine girerek beni deli etmekten biraz olsun geri durmadı. Ulan böyle durumlarda kimse benim yanımda durmayacak mı? Ne çektim bunlardan be! Ben sinirden kudurayım, Hilal hanım telefonuyla oynaşsın, yok öyle dünya! Kucağımda ki yastığı son süratle Hilal'e fırlatıp, çemkirmeye başladım.
"Ne yapıyorsun kız sen?! Kiminle konuşuyorsun da, mal gibi sırıtıyorsun?" fevri bağırışımın üzerine o gayet sakin bir şekilde karşıladı.
"Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun? Yine neye sinirlendin de bana patladın?" bak hâlâ bana patladın diyor.
"Sürtükella, valla seni döverim. Kiminle konuşuyorsun cevap ver!" aklınca konuyu değiştiriyor çakal. Hemen telefona geri dönerek;
"Seni ilgilendirmez canım." hele şuna bak, normalde bu tarz kelimeler kullanmaz, şimdi gıcıklığına bana canım diyor. Birgün kesin bu kız elimde kalacak, söylemedi demeyin. Hemen yatağımdan kalkarak onun yatağına geçtim ve kıvrak bir hareketle telefonunu elinden aldım. Hilal anında engel olmaya çalıştı ama ben ayağa kalkarak bunun olmasına izin vermedim. Resmen yatağın üzerinde zıplayarak telefonu kurcalamaya çalışıyordum.
"Versene kızım telefonu!" bekle sen veririm telefonu. Hızla Whatsapp'a girerek son sohbete baktım.
BATUR SAYHAN
Bu kim lan? Hızla Hilal'e dönüp soru yağmuruna tutmaya başladım.
"Kız bu kim? Ne zaman tanıştın? Benim neden haberim yok? Niyeti ciddi mi? Ya seni kandırıyorsa? Evleneceksiniz dimi? Ya eğlenmek istiyorsa? Yok, yok asla izin vermem buna. Hilal önce seni sonra onu öldü.." bir el tarafından hem ağzım hem de burnum kapatılınca otomatikman susmak zorunda kalmıştım. Can çekişme moduna girip anında nefessiz kaldım, Hilal'in beni bırakma gibi bir düşüncesi yoktu anlaşılan, böyle giderse Hilal'in elinden ölecektim. Daha fazla hâlime dayanamamış olacak ki; o pis ellerini ağzımdan ve burunumdan çekti.
"Sus lan, bir susta motorun soğusun." hâlâ nefesimi düzene sokamamıştım, yoksa daha konuşacaklarım bitmedi. Biraz olsun kendime gelince daha kısık bir sesle hesap sormaya devam ettim.
"Hilal Batur kim?" devam edemeden nefes almak zorunda kaldım, Hilal ise gayet sakindi. Böyle olaylarda zarar gören taraf zaten hep ben oluyordum. Her boku Hilal yiyordu, nefessiz kalan taraf ben oluyordum. Adalet mi bu be?!
"Sakin olmayı başarabilirsen herşeyi açıklayacağım." zaten bunu yapmakta kolaydı dimi! Derin bir nefes alarak ona odaklandığımı belli edercesine yüzüne baktım, oda fazla beklemeden konuşmaya başladı.
"Öncelikle çok kafa çocuk ve aynı zamanda acaip derecede çılgın." bunları söyledikten sonra tekrar telefonuna bakıp sırıtmaya başladı, ne yani bu kadar mı?
"Kızım devam etsene!" umursamaz bir şekilde kafasını telefondan kaldırıp bana bakmaya başladı.
"Daha ne kadar açıklama yapmamı bekliyorsun? Fazla bile konuştum." Allah'ım bu kız ve umursamaz hâlleri beni öldürecekti.
"Kızım bu kadar açıklama mı olur, ben nesinden emin olayım şimdi?"
"Şu anlık benim bildiğim de bu kadar, tam anlamıyla tanıdığım zaman söz sana da tanıtacağım, ama şimdi izin ver ilk başta ben tanıyayım. Yoksa bok yoluna gideceğim." bunun üzerine daha fazla karışmadan kendi yatağıma geçtim. Umarım Hilal ne yaptığını biliyordur, yoksa göz göre göre yanlış yapmasına izin veremezdim..
Multi Hilal
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F4 (B.O.F)
HumorBirbirinden apayrı 4 benzersiz arkadaş.. Bu 4 kişiliğe baktığınızda kendinizden birşeyler bulabilmeniz çok doğal. Biri; grubun en eğlenceli üyesi.. Tüm hayatını internet fenomenlerine özenerek ve grubuna sulanarak geçiren bir serseri.. Biri; hayatı...