Gitgide soğuyan havaya lanetler savurdum. Üzerimde hırka olmasına rağmen üşümeye başlamıştım. Umarım bu havada Poyraz hâlâ bekliyor olmazdı. Nedense içimden bir ses Poyraz'ın hâlâ beklediğini söylüyordu. Bu düşünce beynimi ele geçirince bacaklarıma daha fazla yüklenip hızlandım. Artık koşar adımlarla ilerliyordum. Bu çocuk başıma hep bela açıyordu. Sağa dönünce Bahçe Cafe görüş alanıma girdi. Eğer beklediyse de umarım içeride bekliyordur. İçimden ona söverken cafenin önüne gelmiştim. İçeriye baktığımda Poyraz'ı göremedim. Demek düşündüğüm kadar aptal değilmiş. Nedense bu bende sebebini anlayamadığım hayal kırıklığı oluşturdu. Bu çocuğun içimde nasıl bir yere sahip olduğunu kestiremiyordum. Cafeden çıktığım sırada karşıda ki bankta Poyraz'ı gördüm. Üzerinde kısa kollu bir sweet vardı. Lanet olsun demek ki sandığım kadar aptalmış. Hızla yanına doğru hareket ettim. Daha beni fark etmemişti. Üşüdüğü de her hâlinden belli oluyordu. Bu havada kısa kollu giyilir mi be! Madem giydin bari içeride bekle, dışarıda beklemekte ne oluyor?! Tamamen ona yaklaştığım zaman görüş alanına girdim, beni fark edince sinirle bağırmaya başladı.
"Saatin kaç olduğundan haberin var mı senin?!" bana diyor ama asıl onun haberi yok. Bunca saat burada beklememeliydi.
"Bunu sana benim sormam lazım. Bu kadar beklenir mi? Başka bir işin yok mu senin?" diyerek onu azarladım, hem suçluydum hem güçlü.
"Sana geçikirsen öldürüm demiştim."
"Sana geleceğim dedim mi? Ya gelmeseydim, o zaman ne yapacaktın?" hâlâ onu azarlarken içimde garip bir duygu belirmişti. Niye her defasında bana bu hissi aşılıyordu ki!
"Geldin sonuçta, önemli olan bu." ahh şu çocuğun düşünce yapısı beni benden alıyordu.
"Ben sadece hâlâ bekliyor olduğunu düşündüğüm için geldim." diyerek açıkladım, öyle ama dimi.
"Neyse Yağmur geldin işte." keşke biraz daha erken gelseydim diye geçirdim içimden, üşüyor olması beni çok etkilemişti.
"Dondum zaten burada." diyerek anında duygu sömürülerine başladı, hah bir bu eksikti. Kollarıyla kendini sarıp ısınmaya çalıştı, aynı çocuk gibiydi. Ayyyyş.
"Bari içeriye girseydin, deli çocuk." deli çocuk dememe zerre kadar takmadan beni umursamamaya devam etti.
"Kalk hadi sana sıcak bir şeyler içirelim." yine yüzüme bakmamıştı, bu defa kolundan tutup kaldırdım.
"Hadi gidelim.'' ayağa kaldırınca başı bir anda omzuma düştü. Zorlanarak onu kendimden uzaklaştırmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Dev gibi çocuk gücüm yetmiyordu ki. Tekrar onu itmeye çalışınca numara yaptığını anladım ve var gücümle bacağına tekmeyi geçirdim. Biraz önce omuzumda hareket etmeyen insan; şuanda ayağının acısıyla deli gibi inliyordu.
"Ya adam gibi benimle gel, ya da defol git." sert tavrımın karşısında anında gülmeye başladı. Ellerini teslim olurcasına kaldırıp,
"Tamam tamam sustum." aynı zamanda ağzına da fermuarı çekmişti. Bunun üzerine istemsiz bir şekilde tebessüm geldi dudaklarıma. Önden ilerlemeye başlamıştım. Poyraz'da peşime takıldı ve kolunu omuzuma attı. Ulan birazcık yüz vermeye gelmiyor, anında yavşak moduna geçiyor bu çocukta. Kolunu omuzumdan ayırarak ona ters ters bakmaya başladım.
"Eline koluna sahip çık!" diyerek ikaz ettim o ise memnuniyetsizce çemkirmeye başladı.
"Sende hiçbir şeye izin vermiyorsun Yağmur." bunu ne kadar da içten söylemişti böyle. Anlıkta olsa ona acımadan edemedim. Ben ve lanet olası prensiplerim.
"Bana dokunulmasından hoşlanmam, hele dokunan bir erkekse hiç hoşlanmam." açıklamamın üzerine omuz silkti ve yanımda yürümeye devam etti. Nedense bugün ona haksızlık yaptığımı düşünüyordum. En azından küçük bir şeyle telafi edebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F4 (B.O.F)
HumorBirbirinden apayrı 4 benzersiz arkadaş.. Bu 4 kişiliğe baktığınızda kendinizden birşeyler bulabilmeniz çok doğal. Biri; grubun en eğlenceli üyesi.. Tüm hayatını internet fenomenlerine özenerek ve grubuna sulanarak geçiren bir serseri.. Biri; hayatı...