OYUN

282 19 23
                                    

Neden her bela beni bulmak zorundaydı? Ben bu çocuktan kaçmaya çalıştıkça o daha çok dibimde bitiyordu. Şimdide sevgili mevzusu çıkmıştı ortaya. Hoş bu biraz benim için iyi olmuştu, en azından okul tarafından tehditlere mağdur kalmıyordum. Zaten kime söylersem söyleyeyim bana inanmıyordu, artık bu olay kapanıncaya kadar sesimi çıkarmayacaktım. Bugün beni şaşırtan şey ise; Nur'u hiçbir yerde görememiştim. Sabah Poyraz olayı olurken gördüm ama sonrada ortalardan kayboldu. Alllah'tan bu defa telefonum yanımdaydı, dün ki olaydan sonra bir daha telefonumu evde bırakacağımı sanmıyorum. Vakit kaybetmeden Nur'un numarasını açıp onu aradım. Fazla geçmeden cevapladı.

"Efendim?"

"Nur, neredesin sen?" sesi biraz kötü geliyordu, hasta mıydı acaba?

"Evdeyim ben Yağmur."

"Hasta mısın sen?"

"Evet kendimi iyi hissetmiyorum, o yüzden eve geldim."

"Bana şimdi evinin adresini mesaj olarak atacaksın, bende yanına geleceğim." Nur itiraz etmek istesede ona izin vermedim ve telefonu kapattım. Zaten çok zaman geçmeden Nur adresi mesaj olarak atmıştı. Bende daha fazla okulda oyalanmadan Nur'un evine gittim. Evi okulun yakınlarında olduğu için evini bulmak zor olmamıştı. Ulan bu kızda ayrı zengindi, bu okula gelenlerin hepsi aynı mıydı acaba? Eve bak saray gibi. Kapıyı çalınca hizmetçilerinin olduğunu  anladığım uzun boylu bir kız kapıyı açtı. Beni direk yukarıya yönlendirdi. Sanırım Nur'un odası yukarıdaydı. İçeriye girince Nur'u yatağında uzanırken buldum. Rengi de fazlasıyla sararmıştı.

"Niye eve gelirken bana haber vermedin? Seninle beraber gelirdim." iyi olduğunu belli eden bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

"Sadece biraz halsizdim, şuanda iyiyim merak etme." nedense hiç iyi olduğunu hissetmiyordum. Sanki sakladığı bir şey vardı.

"Yağmur?" bana seslenince ona baktım. Sonrasında devam etti.

"Poyraz'la aranda olanlar doğru mu?" Nur'a yalan söylememe gerek yoktu, her şeyin doğrusunu anlattım.

"Hayır ya doğru değil, Poyraz'ın oyunu olduğuna eminim." tek kaşını kaldırıp devam etti.

"Ama sana gerçekten değer veriyor gibi görünüyor." neden buna inanmayan tek kişi benim?

"Hayır ya, ne değer vermesi! Sadece benimle dalga geçip oyun oynuyor, başka yaptığı hiçbir şey yok." ben bunu söyleyince yüzüne bir anda gülümseme yerleşti, sonrasında bu yerini kahkahaya bıraktı. Anlamayarak ona bakınca bana yaklaşıp yanağımı öptü.

"Şimdi kendimi fazlasıyla iyi hissediyorum, Yağmur bir yerlere mi gitsek acaba?" biraz önce halsiz değil miydi bu kız?

"İyi de nereye gideceğiz ki?" yataktan çıkarak dolabına yönlendi.

"Buluruz bir yer, hadi gel öncelikle giyecek bir şey bulalım." formayla olduğum için onun kıyafetlerinden giymek zorundaydım. Bende yataktan kalkarak Nur'un yanına gittim. Alllah'tan bedenlerimiz aynıydı, zorlanmadan bir elbise uydurabilmiştim. Saks mavisi günlük bir elbise giydim, elbise dizlerimin üzerindeydi, kısa olmamasına şükretmiştim. Nur'un bütün elbiseleri miniydi, zaten şimdi de mini bir elbise giymişti. Ağır bir makyaj yaparak hazırlanmasını tamamlamıştı. Onun yanında ne kadar da basit duruyordum böyle, yüzümde makyaj bile yoktu. Nur yapmam için ısrar etmişti ama izin vermemiştim, zaten makyajı sevmiyordum. İkimizde hazır olunca evden çıktık, anneme de arkadaşımda olacağımı bildiren mesaj atınca telefonumu çantama attım. Sonrasına Nur'un arabasına bindik ve yolculuk başladı. Nur'la cafe tarzında bir yere geldik, ama daha çok bar kıvamımdaydı, sanırım cafe bardı. Etrafta bizim okuldan birkaç kişiyi görünce sürekli takıldıkları mekân olduğunu anladım ve rahatlıkla içeriye girdim. En azından tanıdık bir kaç isim vardı. Ama baya kaliteli bir ortamdı, en çok hoşuma giden kısım da, canlı müzik olmasıydı. Ben bir masaya geçince Nur'da içecek bir şeyler almaya gitti. Döndüğünde elinde vişne suyuyla, ismini bilmediğim bir şey vardı. Teşekkür ederek vişne suyunu elinden aldım. Vişne suyunu içince garip bir tat geldi ağzıma, ama üzerinde durmadım. Zaten vişne suyunu fazlasıyla severdim. Nur yine beni yalnız bırakıp arkadaşlarının yanına gitti, beni de çağırdı ama sadece erkek topluluğu olduğu için gitmek istemedim. Yaklaşık 15 dakika sonra canlı müzikte bitmişti. Ve buradan fazlasıyla sıkılmıştım. En iyisi geç olmadan gitmekti, çantamı alıp gideceğim sırada birine çarptım, kafamı kaldırdığımda kahverengi gözlerle karşılaştım. Bu şarkı söyleyen adamdı. Gülümseyerek özür diledim, aynı zamanda yere .düşen gitarını da yerden kaldırmıştım.

"Önemli değil. Bu kadar sıkıntı yapmaya gerek yoktu." bu umursamaz tavrı bana Sarp'ı hatırlatmıştı. Neden herşey onu hatırlatıyordu ki? Gerçekten ben bu çocuğa âşık mı oluyordum. Bu düşünce bile midemde bir burukluk hissettirdi. Aynı zamanda başımda dönmeye başladı. Ardından gözlerim kararmaya başlayınca dengemi tutamadım ve yalpaladım. Az önce gitarını düşürdüğüm çocuk bu defa beni düşmekten kurtardı. Son gördüğüm şey onun kahverengi gözleriydi..

Gözlerimi açtığımda tanımadığım bir evdeydim, sanırım Nur'un evindeydim. Başucumda ki bardağı alarak öncelikle suyumu içtim, tam yataktan çıkacağım sırada aynada ki yazı dikkatimi çekti.

Dün gece için teşekkürler

Ne? Dün gece mi? Dün gece ne oldu ki? İyi de ben hiçbir şey hatırlamıyorum ki. Dün gece.. Dün gece.. Dün gece en son cafedeydim, sonrasında biriyle çarpışmıştım, sonra.. Sonrasını hatırlamıyorum lanet olsun. Nasıl hatırlamam ya, en iyisi Nur'un yanına gideyim. Hızla yataktan çıkarak kıyafetlerimi giydim, ayakkabılarımı da giyince otel odasından çıktım. Allahım ne olur korktuğum şey olmasın, lütfen Allahım ben böyle bir şey yapmış olamam. Resmen ağlayacak pozisyona gelince kendimi Nur'un evinin kapısında buldum. Telaşla kapıyı çalınca yine dün ki kız açtı kapıyı.

"Nur hanım evde değil." süper, bu kız nerede şimdi?

"Nerede peki?"

"Dün gece eve gelmediler efendim." bu kız nerede kaldı peki?

"Benim okul formam burada, onu alabilir miyim?" kız beni yine Nur'un odasına yönlendirdi. Zaman kaybetmeden üzerimde ki elbiselerden kurtulup kendi formamı giydim, sonrasında vakit kaybetmeden direk okula gittim. Okula girince yine herkes tip tip bakmaya başladı, ulan her gün ayrı bir olay yemin ederim. Yine ne olmuştu kim bilir! Kantine girdiğim zaman biri saçıma yapıştı, daha ne olduğunu anlamadan diğer kızlarda karşıma geçip bağırmaya başladılar.

"Kızım sen artık çok fazla oldun, geldiğinden beri yapmadığın pislik kalmadı." ne diyor bunlar ya, saçıma yapışan kızdan kıvrak bir hareketle kurtuldum ama bu defa diğeri tuttu.

"Ne yapıyorsunuz siz ya? Bıraksanıza beni!" beni kantinde ki televizyonun önüne alarak, televizyonu açtılar. Ekranda benim ve dün gitarını düşürdüğüm cocuğun resmi vardı. Ve bu resim hiç masum bir resim değildi, ben bugün uyandığım yatakta onun yanında uyuyordum. Allahım bu kadarı çok fazla ama.

"Bu.. Bu doğru değil." gördüğüm şeyin şokuyla kocaman gözlerle ekrana bakmaya devam ediyordum.

"Senin gibi bir sürtük görmedim. Poyraz gibi bir sevgilin varken, hâlâ böyle pislikler yapmaya nasıl devam edersin?" bunların hepsi yalan demek istedim, ama kimse beni dinleyecek gibi değildi.

"Bu kız benim sevgilim demedim mi? Hâlâ neden onu rahatsız ediyorsunuz?" evet Poyraz tam gelecek zamanı buldun. Hızla ekranın önüne geçerek ekranı kapattım. Ve Poyraz ilk defa saçlarını düzleştirmişti. Allahım bu resmi görmemeliydi.

"Ne oluyor burada?" şok olmuş yüzle beni izlerken korkuyla ona baktım.

"Poyraz yemin ederim göründüğü gibi değil. Ben hiçbir şey hatırlamıyorum."
Poyraz beni ekranın önünden iterek uzaklaştırdı. Ekranda ki resmi görünce yüzünde anlayamadığım bir duygu oluştu.

"Bu resim çekilirken ters giden ne olmuş olabilir?" o da bana inanmamıştı.

"Bilmiyorum, birisi bana oyun oynuyor, ben hiçbir şey hatırlamıyorum." Poyraz'ın yüzünde sadece hayal kırıklığı vardı, bu durum neden beni bu kadar etkiliyordu ki?

"Sen bu kadar mıydın?"

"Ne? Sana oyun oynanmış diyorum, neden böyle yapıyorsun?"

"Sen böyle tuzaklara düşecek kadar basit miydin?" böyle bir durumda yanımda olması gerekmez miydi? O da üzerime gelince kendimi ne kadar savunmasız hissediyordum haberi var mıydı?

"Bak Poyraz, inan veya inanma bu umurumda değil. Sana sadece oyun oynanmış diyorum, başka bildiğim hiçbir şey yok." artık o da sakin değildi, yakamdan tutarak beni sert bir hareketle kendine çekti.

"Sana sadece bir şey soracağım Yağmur, fotoğrafta ki kız sen misin?" buna verecek  cevabım yoktu, sadece başımı önüme eğerek suskunluğumu korudum. Bunun üzerine Poyraz sert bir şekilde beni iterek bıraktı ve var gücüyle bağırdı.

"Lanet olsun." ellerini saçlarına daldırıp derin bir  nefes aldı. " Artık seni tanımıyorum Yağmur." bunu dedi ve beni burada bu şekilde bırakıp gitti. İşte bu defa gerçekten sert kayaya denk gelmiştim.

F4 (B.O.F)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin