Cenk dediği gibi ne yapıp edip annemden izni koparmıştı. Ama küçük bir yalan söylemişti, İstanbul'a okul gezisi yapacağız demişti. Neyse ki annem çok fazla irdelemden kabul etmişti. Bizim evimizde sözü geçen kişi babam değil annemdi, bu yüzden babam sorun bile yaratmadı. Çok sevgili kardeşim Hilâl bir bok yapamadığı için, hem onun hem de kendimin valizini ben hazırlamıştım. Zor zor, insanın Hilâl gibi bir kardeşinin olması cidden çok zor.
İstanbul'a uçakla gelmiş olmamız da benim için ayrı bir olaydı, her defasında şu korkuyu yaşamak sanırım bir gün beni öldürecekti. Ama bu defa Poyraz yanımda yoktu, neyse ki Sarp yanımda kalarak onun yokluğunu biraz olsun hafifletiyordu. Burak ve Hilâl ise artık çok fazla yakınlaşmışlardı, Burak o kadar kıskançı ki, Cenk'i biraz olsun Hilâl'in yanına yaklaştırmıyordu. Cenk'te aksine Hilâl'e bayılıyordu, kankam kankam diyerek ortalarda dolaşınca Burak'tan vahim darbeler alsa da hiç pes etmiyordu. Hoş o çocuğu bu hâle getiren de Hilâl'di ya neyse.. İstanbul'a gelince içimde ki heyecan daha da genişledi nedense, Poyraz'ı görmem için artık sadece dakikalar vardı. Bu da beni ciddi anlamda mutlu ediyordu.
"Niye öyle kendi kendine sırıtıyorsun?" Sarp'ın sorusuyla sırıttığımı bile yeni farkettim.
"Ben.." cevap vermeme izin vermeden beni kolunun altına aldı.
"Onu görmek için sabırsızlanıyorsun değil mi?" Bunun üzerine gülerek kafamı salladım. Aynı zamanda devam ettim.
"Onu görmeye ne zaman gideceğiz?" Cenk beni kıvrak bir şekilde kendine çekip konuşmaya başladı.
"Kanka önce İstanbul'u gezeceğiz, Poyraz aşkımı bende özledim ama şuan da İstanbul gözümde daha cazip." Bu aşırı yakınlığından rahatsız olup geri çekildim, nedende Sarp bana bu şekilde yaklaştığı zaman rahatsız olmuyordum.
"Kanka sende tam rahibe çıktın be." Bunu diyip Hilâl'e sarıldı.
"Hilâl kankam hiç rahatsız olmuyor." Bunun üzerine Burak sinirle Hilâl'i kendine çekip,
"O rahatsız olmuyorsa ben rahatsız oluyorum. Yaklaşma lan bu kıza gavat!" Şu Burak'ın kıskançlıkları beni benden alıyordu, sevgili değilken böyleydi, kim bilir sevgili olsa ne yapardı?
"Pardon da sana ne oluyor?" Hilâl Burak'a bunu sorunca Burak yanıtsız kaldı. Ama bu çok uzun sürmedi.
"Kızım ben seni düşünüyorum o yüzden, bu piçin tekidir, bize bile yavşıyor, kızlara saygımdan dolayı yani." Hepimiz Burak'a inanmadığımızı belli eden bakışlar atarken o sinirle Hilâl'i kendine çekip konuşmaya başladı.
"Çok konuşmayın lan, yürüyün daha İstanbul'u gezeceğiz." Hilâl'i de kendiyle sürükleyip ilerlemeye başladı. Biz de mecburen ona ayak uydurduk.
İlk olarak Nişantaşı'na gittik, o kadar farklı bir semtti ki büyülenmeden edemedim. Cafeleri beni benden aldı zaten, mağazalar alışveriş merkezleri derken dibim düştü resmen. Bir cafeye girince cafenin ahşap dokusu ilgimi çekti. Ben normalde bu tarz mekânları sevmezdim ama burası çok ayrı bir yerdi. Kahverengi tonlarının hâkim olduğu cafe fazlasıyla güzeldi. Biraz burada takıldıktan sonra gezmeye devam ettik.
Padişah 2. Abdülhamid, Yıldız Sarayı'na taşındıktan sonra, sarayda görevli olan bir çok memur ve çalışan bu bölgeye tanışmaya başlamış ve Nişantaşı bu şekilde kurulup gelişmiş. Bunları bize anlatan ise Sarp'tı. Çocuğun tarihi bile mükemmeldi.
İkinci durağımız Ortaköy oldu, burası Nişantaşı kadar güzel değildi ama yine de etkilenmemek elde değildi. Burası da Bizans İmparatorluğu döneminde küçük bir balıkçı köyüymüş. Ama şimdi İstanbul'un en renkli sokaklarını içinde barındırıyormuş. Şuan da tarih dersinin önemini anladım doğrusu, Sarp olmasa bunların hiçbirini bilmeyecektik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F4 (B.O.F)
HumorBirbirinden apayrı 4 benzersiz arkadaş.. Bu 4 kişiliğe baktığınızda kendinizden birşeyler bulabilmeniz çok doğal. Biri; grubun en eğlenceli üyesi.. Tüm hayatını internet fenomenlerine özenerek ve grubuna sulanarak geçiren bir serseri.. Biri; hayatı...