Üç kişi tarafından sürüklenince hiçbir şekilde ellerinden kurtulamıyordum. Ağzımı kapattıkları izin kelimeler boğuk bir şekilde dökülüyorlardı dudaklarımdan.
"Kimsiniz siz? Bırakın beni!" onların beni duyma gibi bir derdi yoktu, tek düşündükleri üzerimde kullandıkları orantısız güçtü. Havuzda ağrıyan kollarım, onların gücüyle de birleşince dayanılmaz bir hâl almaya başladı. Müthiş bir şekilde canım yanıyordu. Sesimi kimse duymuyordu, artık ağlamaya başlamıştım. Bu tanımadığım çocuklar bana ne yapacaktı? Tanıdık bir ses duyunca üzerimde kullanılan güç bir anda etkisini yitirdi. Ben dâhil başımdaki üç çocukta sesin geldiği yöne doğru kafamızı çevirdik. Bu sesin sahibi Sarp'tı..
"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?" Sarp'ın sesiyle başımda çocuklar korkuyla gerilediler. Ama hâlâ beni bırakmamışlardı. Sarp bu defa bana doğru konuşmaya başladı.
"Seni ne zaman görsem ya bağırıyorsun, yada başın belada. Mıknatıs gibi belayı üzerine mi çekiyorsun?" bu sorusu üzerine şaşırıp kalmıştım. Herşey onun arkadaşının başının altından çıkıyordu, bana bunu sorması çok saçma değil miydi? Cevap vermeyeceğimi anlayınca tekrar çocuklara döndü.
"Siz hâlâ burada mısınız?" beni sıkıca tutan çocuk kekeleyerek konuşmaya başladı.
"Poy- Poyraz istedi." Sarp gayet soğuk bir şekilde konuşmaya devam etti.
"Bunun bir önemi var mı? Derhal kaybolun!" Sarp gayet açık bir şekilde tehditini sunmuştu. Bu çocuklarda aptal değillerdi, en güzel şekilde sinyali almışlardı. Hızla beni bırakıp anında kayboldular. Ahhh onlar beni bırakınca omzum dahada çok ağrımaya başlamıştı. Acıyla inledim. O ise bir tane havlu alıp üzerime sardı.
"Titriyorsun." o bunu demeyene kadar titrediğimin bile farkında değildim. Öncesinde yanağımı ıslatan göz yaşlarım, tekrar kendilerini belli etmiş ve daha şiddetle akmaya başlamışlardı.
"Bu okulda yalnız takılma." diyerek beni uyarmaktan geri durmamıştı. Sonrasında ayaklanıp gitmek için yeltendi, ben ise arkasından seslenerek,
"Bana yardım ettiğin için teşekkür ederim." dedim, bu dediğim onu duraksatmıştı. Ardından bana dönüp,
"Sana yardım ettiğim falan yok, sadece bu sinir bozucu olayları görmeye tahammül edemiyorum." bana küçük bir açıklama yaptıktan sonra yalnız başıma bırakıp gitti.
***
Hilal'e dün okulda olanları anlatmadım, bu yalnızca onu çileden çıkaracaktı çünkü. Düşünmeden hareket ederse bursumuzdan olabilirdik. Bu okulda okumaya meraklı değildim ama, annemin günlerdir gülümsemesi yüzünden düşmüyordu. En azından şimdilik bu ânın mutluluğunu yaşayabilirdi. Hem o okuldan atılarak onların ekmeğine yağ sürecek değildim.
Annem yemeği hazırlayınca hepimiz masaya kurulduk, Samet hâriç. Okuldan geldiğimizden beri bilgisayarın başından kalkmamıştı. Bu durumu gören annem hemen olaya müdahale etti.
"Oğluşum gözlerin ağırmadı mı? Niye yemeğe gelmiyorsun?" biz olsak saçımızdan sürükleyerek masaya getirirdi. Samet'e yapılan ayrımcılık hiçbir yerde yoktu resmen. Hilal ve ben yüzümüzü buruşturduk ama kimse fark etmemişti.
"Abla buraya gelin, sizin okulda büyük olay var." ne dediğini anlamamıştım, bizim okulda her zaman büyük olaylar vardı.
"Ay Samet, artık alıştık böyle şeylere." diyerek onu hiç takmadan yemeğimi yemeye devam ettim. Hilal zaten zerre kadar sallamamıştı.
"11. sınıflardan bir kız hamileymiş." Samet'in dediğinin üzerine yediğim yemek boğazımda kaldı ve öksürmeye başladım.
"Ne dedin sen?" hızla masadan kalkıp yanına koştum, Hilal'de bu defa benimle gelmişti. Ekranda ki yazı kanımı dondurmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F4 (B.O.F)
HumorBirbirinden apayrı 4 benzersiz arkadaş.. Bu 4 kişiliğe baktığınızda kendinizden birşeyler bulabilmeniz çok doğal. Biri; grubun en eğlenceli üyesi.. Tüm hayatını internet fenomenlerine özenerek ve grubuna sulanarak geçiren bir serseri.. Biri; hayatı...