Fazlasıyla severek yazdığım bir hikaye, umarım beğenirsiniz.
Ek olarak da belirtmek isterim ki, ilk Oğuzhan Özyakup hayran kurgusu.
İyi okumalar.
"Evet baba, uçaktan şimdi indim. Tamam, sonra görüşürüz. Ben de sizi çok özledim."
Eski yaşantıma geri dönmek üzereydim. Dört sene boyunca acısıyla tatlısıyla birçok anı biriktirdiğim üniversitemden bu yıl mezun olmuştum. Canımızı çıkarana kadar peşinde koşturan, en acısı da bunca işkenceye rağmen öldürmeyen hocalarımdan ayrılmış olduğum için üzüldüğümü hissettiğimde, gözümün önüne gelen sınav haftalarına ait anılarımdan sonra bu düşüncemden kurtulmuştum.
Dört yıldır belirli zamanlar haricinde gelmediğim bu şehre karşı yabancılaşmaya başladığımı hissediyordum. Aramıza mesafeler ve yıllar girmişti ama ülkeme olan düşkünlüğüm farklıydı. İstanbul benim için özeldi. Okulum dolayısıyla yabancı ülkelerden insanlarla arkadaşlık kurmuş olsam da, kendi ülkemin insanı gibisi yoktu!
Yani umarım hâlâ hatırladığım gibi insanlar yaşıyordur...
Dört sene oldu Ayşegül, yüz sene değil!
İki dakika duygulanmama izin vermiyorsun ama haklısın iç ses...
******
"Kızım!"
Eve girdiğim an da işittiğim babamın sesiyle birlikte tebessüm etmiştim. Özlersiniz tabi Zafer Bey...
Kollarını açmış beni bekleyen babama, küçük bir çocukmuşum gibi koşup sarılmıştım. Evet, yirmi iki yaşında olabilirdim ama annem ve babama karşı her zaman küçük bir çocuk heyecanı ile koşabilirdim. Tabi bir de abime karşı...
Melih Hanzade başımın belasıydı. Gerçi çoğunlukla ben onun başına sakarlıklarımla bela oluyordum ama bu küçük ve gereksiz bir ayrıntıydı. Sonuçta abim değil miydi? İyi günde de, kötü günde de yanımda olmalıydı.
"Babasının prensesi sonunda evinin yolunu hatırlayabilmiş."
Büyümeyi reddettiğim zamanlar olabilir babacığım ama prenses olamayacak kadar sakar ve geveze bir insanım, hatırlatmak isterim.
"Öyle demeyin Zafer Bey. Kızınız iyi bir eğitim alabilmek için gitti uzak ülkelere... Yoksa kırardı dizini, babasının evinde otururdu."
Sesimi değiştirerek kurduğum cümleye karşı babam da gülmüştü. Gerçekten acındırma konusunda üstüme tanımıyordum.
"Zafer, çekil de kızımla ben de hasret gidereyim."
Annemin sitemli sözlerinden sonra babamdan ayrılıp ona sarılmıştım. Genelde benim için babacı olduğumu söylerlerdi ama bir yanım tam anlamıyla anasının kuzusuydu.
"Kuzum, sen zayıfladın mı? İyice incelmişsin!"
Gerçekten bir beden küçülmüştüm ama göze batabilecek kadar zayıfladığımı düşünmüyordum. Sanırım anne gözleri içinde çocuklarına karşı özel bir sihri barındırıyordu.
"Mine, iki dakika kızı rahat bırak! Daha yeni geldi, şimdiden makinalı tüfek gibi konuşmaya başladın."
Annem, babamın sözlerinin ardından göz devirsede gülümsemişti. Zaten hayatlarının büyük bir çoğunluğunu birbirleriyle atışarak geçirmişlerdi. Böyle de devam ediyorlardı.
"Melih nerede?"
Sahiden, serseri abim neredeydi?
"Kızım kilo verdin diye üzülüyordum ama senin gözler de işlevini kaybetmiş. Çok mu kitap okuttular sana? Kıyamam kuzuma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Önüm, Arkam, Sağım, Solum Sen / Oğuzhan Özyakup (Düzenleniyor)
FanfictionKulüp yöneticilerinden, Zafer Hanzade'nin yurt dışında yaşayan kızının İstanbul'a gelmesiyle başlayan bir aşk hikayesi. Ayşegül Hanzade & Oğuzhan Özyakup "Hayatıma yön veriyor olmanı seviyorum. Bana karışmanı sevdiğim gibi. Gülümsemeni seviyorum. Gü...