Bu defa güzel sözler ile başlayamayacağım. Geçtiğimiz günler de güzel şeyler yaşamadım. Okul arkadaşım gözümün önünde trafik kazası sebebiyle öldü. Bu atlatılması kolay olan bir durum değil. Güzellik, aşk, para, hevesler o kadar önemsiz ki, gençliğimizi zayıflama ile harcadığımız zaman dilimi o kadar kısa ki, bunu geç olmadan fark edin. Benim bunu anlamam için böyle acı bir olayı yaşamam gerekiyormuş. Siz yaşamadan bilin. Hedefiniz için ders çalışın ama aynı zamanda kendiniz için eğlenin. Mutlu olun, mutlu edin. Gülümseyin. Çünkü hayat yaşamak için oldukça kısa.
Her şeyden önemlisi de kendinize dikkat edin. Kendinizi sevin. Sonunda ölüm olan bir ömürde yapabileceğiniz en mantıklı iş kendinizi sevmektir.
Ben hepinizi çok seviyorum. Siz de sevin. Hayatınızı dolu dolu ve gülücüklerle yaşayın. Sevdiklerinizin yanınızdayken kıymetini bilin.
Hepinizi ayrı ayrı öpüyorum...
"Siz Ayşegül Hanzade olmalısınız?"
Hoş giyinimli kadını başımla onaylamıştım. Saçları özenle şekillendirilmişti. Bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde tahmin ettiğim gibi oldukça disiplinli mimiklerle karşılaşmıştım.
"Bu taraftan buyurun. Sinan Bey sizi bekliyor."
Koridorda ilerlemeye başladığımda fazlasıyla gerilmiştim. Uzun zamandır ertelediğim iş görüşmesi hakkında kendime ve eğitim seviyeme güveniyor olsamda Sinan Bey'in bu sektördeki ünü benim kulağıma kadar gelmişti. Kişisel büromu açmak yerine bu konuda deneyimli olan bir şirkette tecrübe kazanmak daha mantıklı gelmişti.
Telefonuma gelen bildirim ile birlikte sesini kısmadığım için başta kendime kızsamda mesaja bakmıştım.
Gönderen Oğuzhan'dı.
Güzel sevgilim, unutma ki sen her şeyin üstesinden gelebilirsin. Sana inanıyorum.
Bu mesaj tüm stresimin buhar olmasını sağlamıştı. İşte onun sihirli etkisi de buydu.
"Girebilirsiniz."
Ona teşekkür mesajı atmak yerine buradaki işim bittikten sonra yanına gitmeyi aklıma not edip, kadının açtığı kapıdan içeri girmiştim.
"Ben de sizi bekliyordum Ayşegül Hanım."
Bakışlarımı Sinan Bey'e çevirdiğimde oldukça şaşırmıştım. Karşımda tahminim doğrultusunda karşılaşmayı beklediğim adamla alakası olmayan genç bir yüz vardı. Hatta oldukça karizmatik bir yüzdü ama benim ilgi alanım dahilinde değildi.
"Şaşırmanızın sebebini tahmin edebiliyorum. Bu fazlasıyla maruz kaldığım bir tepki. Bir süre sonra yaşlandığımda insanların hayal ettiği yönetici tipine ulaşabileceğim."
Açıkçası ufak bir miktar utanmıştım. Başımı yüzümdeki silik tebessümle hafifçe aşağıya doğru eğmiştim.
"Kusuruma bakmayın. Sanırım bu yenmemiz gereken ortak bir algı."
Eliyle karşısındaki koltuğu işaret ettiğinde seri adımlarla yürüyüp oturmuştum.
Kendimden ve geçmişimden emindim. Bunun dışında yanımda hissettiğim Oğuzhan'ın desteği de öz güvenimi ikiye katlıyordu.
"Ben lafı çok fazla uzatmak istemiyorum. Sadece size bizden başka şirketlerden de teklifler geldiğinden emin olduğum için, bizi tercih etme nedeninizi merak ediyorum."
Bu cevabı belli olan kolay bir soruydu.
"Egomu tatmin etmek için kendime bir büro açabilirdim veya rüşvet ile yönetilen bir şirkette çok daha fazla para için, masumlara zarar veren insanları savunabilirdim ama bunlar benim hedeflerimden çok uzak seçenekler. Şirketinizin geçmişini incelediğimde düşüncelerime zıt gelen bir pürüze rastlamadım. Dolayısıyla sizinle çalışmaktan oldukça memnun olacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Önüm, Arkam, Sağım, Solum Sen / Oğuzhan Özyakup (Düzenleniyor)
FanfictionKulüp yöneticilerinden, Zafer Hanzade'nin yurt dışında yaşayan kızının İstanbul'a gelmesiyle başlayan bir aşk hikayesi. Ayşegül Hanzade & Oğuzhan Özyakup "Hayatıma yön veriyor olmanı seviyorum. Bana karışmanı sevdiğim gibi. Gülümsemeni seviyorum. Gü...