Çok kısa bir şey söyleyeceğim daha sonra bölüm :)
Arkadaşlar daha önce de belirtmiştim. Benim için "yb? Yeni bölüm ne zaman?" yorumları sıkıntı değil. Aksine beni de teşvik ediyor. Ama yeni bölümü sorarken, kısada olsa bölüm hakkındaki görüşlerinizi paylaşırsanız çok daha mutlu olurum. En azından sizin görüşlerinizden yola çıkarak yeni bölümde oynamalar yapabilirim.
Zamanınızı ayırdığınız için teşekkür ederim. Keyifli okumalar...
Belirttiğim yere kadar Pera - Ne ala ile okuyun. Daha sonrasını Onur Can Özcan - İntihaşk ile okuyun.
Ayrılık.
Bir kelime, üç hece, milyonlarca duygu karmaşası...
İki gün öncesine kadar, severek ayrılanları bir türlü anlayamazdım. İki insan birbirini seviyorsa neden ayrılırdı?
Ama ayrılırmış. En çok da sevdiği için ayrılırmış zaten. Ayrılık bazen de fedakârlıkmış.
O günden sonra kendimi eve kapatmıştım. İş görüşmesini iptal etmiştim. Şu sıra sadece benliğimin sınırları altında yaşamak istiyordum. Annem ve babam durumum hakkında endişeleniyordu ama ben başka türlü atlatamazdım ki... Gerçi hiçbir şekilde atlatamazdım. Oğuzhan yeri doldurulamayan bir boşluktu kalbimde.
Onunla benliğimi keşfetmiştim. Onsuz sadece bir hiçtim.
Onu çok fazla merak ediyordum. Ne yaptığını? Nasıl olduğunu? Acaba o da ağlamış mıydı? En önemlisi benden nefret ediyor muydu?
Telefonumu iki gündür kapalı tutuyordum. Gerçi telefonumu kapatmam çok da işime yaramamıştı. Merveler, Sinemler hatta Ece bile ev telefonumuzu arayıp bana ulaşmaya çalışmıştı. Yalnız kalmak istiyordum. Cezamı yalnızlıkla çekmeliydim. Ağlamak istiyordum ama damlalarım iki günde tükenmişti. Artık sessiz ve hissiz ağlıyordum. Galiba bu sefer gerçekten batmıştım. Kendi bataklığımın en dibindeydim.
Uzun zaman sonra bugün yağmur yağmıştı. Dışarının pisliğini, sokak köşelerindeki bozulmuş et kokularıyla birleşen tüm kirli koku yerini ıslanmış toprak kokusuna bırakmıştı. İşte bu yüzden tam da bugün İstanbul'u kıskanmıştım. Benim de içime yağmur yağmalıydı. Hafızamı ve kalbimi temizlemeliydi. Çektiğim acının ve pişmanlıklarımın sonu ancak böyle gelirdi.
Çenemden boynuma damlayan damlayla soluk bir tebessüm etmiştim. Demek ki hâlâ yaşlarım tükenmemişti ya da kendini yenilemişti.
Yüzümdeki tebessümün silinmesi uzun sürmemişti. Bu bile bana onu hatırlatmıştı. Onun gülümsemesiyle birlikte kalbim de çiçek açardı. İki gün öncesine kadar kalbimde bulunan çiçek tarlası yavaş yavaş kendini tüketmeye başlamıştı.
"Ayşegül?"
"Efendim baba?"
"Gelebilir miyim?"
Aslında yanıma babamın da gelmesini istemiyordum ama onları şu sıra zaten fazlasıyla üzmüştüm.
Elimi yatağımın boş tarafına iki kere vurduğumda oturmasını istediğimi konuşmadan anlatmıştım.
"Gülümseyen kızımı özledim."
Ben de birinin gülümsemesini özlemiştim.
"Tahminim, üzüntünün nedeninin Oğuzhan ile ilgili olduğu."
İnkâr etmem mantıksız olacağı için başımı olumlu anlamda sallamıştım.
"Belliydi zaten. Bugün idmanda kafasına iki tane top yedi. Ruh gibi dolanıyordu etrafta."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Önüm, Arkam, Sağım, Solum Sen / Oğuzhan Özyakup (Düzenleniyor)
FanfictionKulüp yöneticilerinden, Zafer Hanzade'nin yurt dışında yaşayan kızının İstanbul'a gelmesiyle başlayan bir aşk hikayesi. Ayşegül Hanzade & Oğuzhan Özyakup "Hayatıma yön veriyor olmanı seviyorum. Bana karışmanı sevdiğim gibi. Gülümsemeni seviyorum. Gü...