2 Eylül 1651
Meleki, zehir zemberek sözleri işitince olduğu yerde sendeledi. Bir an çığlık atmak istedi, lâkin Büyük Valide Kösem'in ve Üveys Paşa'nın onu duyacağından korktu. Ne yapacaktı onlar? Büyük Valide, hangi şerbetten bahsediyordu?
Padişah Mehmed'in şerbeti sevdiğini haremde bilmeyen yoktu. Yoksa, şerbetle mi zehirleyeceklerdi küçük padişahı?
Ama o daha çocuktu! Daha dokuz yaşında bir çocuk! Bu, canilikti. Büyük Valide niçin torununu zehirleyip öldürmek istesin ki, diye düşündü birden.
Tabii ya! Aklı sıra Mehmed Han'ı zehirleyip, yerine Saliha Dilaşub'tan doğma Şehzade Süleyman'ı tahta oturtacaktı. Dilaşub sessizdi; kendisine karşı çıkmaz, itaat ederdi. Böylelikle, tekrar ana imparatoriçe olur ve saltanat naibesi olarak devleti bizzat kendisi yönetirdi! Tıpkı oğlu Dördüncü Murad'ın saltanatının ilk yıllarındaki gibi.
Ne yapacaktı şimdi Meleki? Ne yapayım, nerelere gideyim diye düşündü. "Allah'ım, ben emir kuluyum. Ne diye beni bu kanlı plana ortak ettin? Aklım; duymazlıktan gel, koş Hasan'ın kollarına geceyi onunla geçir, diyor. Vicdanımsa; yetiş, Gelin Turhan'a anlat tuzağı, Mehmed Han'ı kurtar."
Meleki, "Nasıl bir babanne bu? Bunu da mı yapacaktın? İktidar uğruna torununu da mı öldürtecektin? Senin gibi bir kadının hizmetkarı kalamam daha fazla!" diye söylenirken birden kendisini Valide Turhan Sultan'ın dairesinin kapısının önünde buldu.
"Açın! Açın kapıyı! Zehirleyecek, zalim zehirleyecek onu! Haber etmem gerek!"
Turhan'ın nedimelerinden biri, "Ne oluyor Meleki kalfa? Nedir bu telâşın? Kim, kimi zehirleyecek? Soluk soluğa kalmışsın, gel otur da anlat derdini!" diyerek sesini yükseltti.
Turhan'ın kalfalarından Hafize Kalfa söze karıştı.
"Senin ne işin var burada Büyük Valide'nin köpeği? Var git Büyük Valide'ye anlat derdini! Kim Valide Turhan Sultanımızı uyandırmaya cürret edebilir? Zinhar Sultanımızın uykusu bölünmeyecek!"Meleki, bir an için düşündü. Yoksa Büyük Valide, Hafize'yi satın mı almıştı? Kendisine geçit vermediğine göre, bunun başka bir açıklaması olamazdı. Niçin Turhan'a ihanet etsin ki, yıllardır onun hizmetindedir Hafize, diye düşünürken birden kendisinin de Büyük Valide Kösem'e ihanet ettiği aklına geldi. Kösem'in oyununu örtbas etmesi gerekirken, o ise ekmek yediği ele ihanet ediyordu.
"Ne olursa, olsun." diye düşündü içinden. Lakin, evvela Hafize'yi atlatmak gerekirdi Gelin Turhan'ı uyandırmak için. Ayağa kalktığı gibi, birden Hafize'nin saçlarına yapıştı. Hafize de boş durur mu hiç? Tırnaklarını Meleki'nin yüzüne geçirdi. Meleki, o sinirle Hafize'nin birkaç tel saçını koparttı ve Hafize, çığlığı bastı. Kavgayı gülerek seyreden Turhan'ın nedimeleri, Valide Turhan Sultan uyanmasın diye ikisini ayırmak zorunda kaldı. Birden daireden bir ses geldi.
"Ne oluyor orada? Derhal izahat verin! Beni uykumdan uyandırmaya cürret eden arsız kızları getirin!"
Valide Turhan Sultan'ın sesiydi bu!
Bu sesi duyan nedimeler, kavga eden Hafize ve Meleki'yi Turhan'ın huzuruna getirdiler. Turhan, evvela Meleki'ye söz hakkı verdi açıklama yapması için.Meleki, kendini savunmaksızın çocuk padişahın anası olan Valide Sultan'a yaklaştı.
"Sultanım, dairedekileri çıkarın, size çok mühim havadisler getirdim. Ölüm-kalım meselesi. Padişahımız Mehmed Han'ın canı tehlikede."Turhan, "Ne diyorsun sen? Ne diye çıkartacakmışım hizmetkârlarımı dairemden?" der demez Meleki, "Yalvarıyorum, çıkartın daireden." dedi.
Turhan, hizmetkârlarına el işareti ile çıkmalarını emretti ve Meleki ile dairede yalnız kaldılar.
Turhan, "Konuş!" dedi, sesini yükselterek."Zehirleyecekler sultanım. Yüreğinize ateş düşürecekler. Alacaklar evladınız Mehmed Han'ın canını. Ne Hünkârmızın padişahlığı kalacak, ne de sizin Valide Sultanlığınız. Zehir sultanım! Zehirleyecekler. Bir an evvel yetişmezseniz, padişah oğlunuzu zehirleyecekler!"
Turhan, ayaklarının altındaki Meleki'nin boğazından tuttuğu gibi onu ayağa kaldırdı.
"Bana bak, seni çiyan! Eğer bu bir oyunsa, eğer Büyük Valide bana bir tuzak kuruyorsa, seni cellat kara Ali'nin eline atarım. Evvela seninle işini görür, sonrasında urganla boğup cesedini boğazın serin sularına bırakır."
"Yemin ediyorum sultanım. Anlattıklarımın hepsi, gerçektir. Eğer şimdi gidip oğlunuzu hasodadan çıkarmaz iseniz, çok geç olabilir."Turhan, evladını kaybetme korkusuyla Meleki'ye inandı ve onun elinden tuttuğu gibi birlikte koşarak hasodaya geldiler.
"Derhal çekilin önümden. Hünkâr oğlumu uyandırmam icap eder. Bakmayın suratıma, açın dedim size!"
Hasodanın kapısı içeriden açıldı ve birden Turhan ve Meleki'nin karşısında dokuz yaşındaki padişah belirdi.Turhan, ışık hızıyla ilerleyip oğluna sarıldı. "İyisin değil mi oğlum, iyisin arslanım, iyisin. Sana kimse zarar veremez. Şimdi, birlikte benim daireme geçiyoruz."
"Ama ben daha gemimi yüzdürecektim" dedi Hünkâr. Turhan, aldırmadan oğlunu kucağına aldı ve Meleki ile birlikte kendi dairelerine geçtiler.Turhan, Mehmed'i dairenin bir odasında oyalaması için bir kalfaya verdi. Sonra Meleki'ye dönüp, "Anlat! Neler biliyorsun? Her şeyi anlat!" dedi. Meleki, tüm duyduklarını Valide Sultan'a anlattı.
Meleki, konuşmasını bitirince Valide Turhan kendi kendine "Seni yılan seni, seni şeytan seni. Yıllarca elinden çekmediğim kalmadı. Tam valide sultan oldum da kurtuldum derken, şimdi de oğlumu elimden almayı istiyorsun. Lakin, bu defa olmayacak. Bu defa kazanamayacaksın. İpler, artık benim elimde!" diye söylendi.
Meleki, "Ne yapacaksınız sultanım?" diye sordu.
Turhan ise: " Büyük Valide'nin vadesi doldu. Cehennem ateşleri onu bekler. Ben üzerime düşeni yapıp, onu hakettiği cehenneme yollayacağım. Şimdi, elime düştün Rum çiyanı Kösem! Kimse kurtaramaz seni!" dedi.Aradan çok geçmeden Turhan, şu sözleri ilave etti: "Büyük Valide Kösem'in ölüm fermanını yazıp, hakkını vermenin zamanıdır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı İktidar: Kösem
Historical FictionOn bir yaşında ailesinden koparılmasıyla hayatın acımasız olduğunu öğrendi Nasya. On beşindeyken Padişah'a çocuk verdi, oysa kendi çocuktu daha. Lâkin artık padişahın sevdalısı, Al-i Osman'ın Mahpeyker Kösem'i olmuştu o. Kösem olmak kolay değildi. V...