Bölüm 4|"Tecavüzcünün Sonu, Sonun Başlangıcı"

2.8K 528 269
                                    

50 YIL ÖNCE - TEMMUZ 1601
Fırtınaya karşı direnen gemi, bir an olsun dalgalara yenik düşmemişti.
Nasya; arkadaşlarına sarılıyor, bu korkunç gemiden ve onları kaçıran eşkiyalardan kurtulmanın yollarını arıyordu.

"Sizi hain köpekler! Ne istiyorsunuz bizden? Bırakın gidelim! Ne yapacaksınız bize?"
"Kes zırvalamayı, küçük çiyan. Sizleri İstanbul'a götürüp esir pazarında satacağız. İyi para edersiniz."

Nasya, o günü hatırladıkça tüyleri ürperiyordu. Eşkiyalar köyünü basmış, birçok insanı katletmişti. En önemlisi de, ailesini katletmişti. Babasını, gözlerinin önünde kalbinden hançerlemişlerdi. Annesi ve kız kardeşine ise önce tecavüz edip, sonra da bir darağacına götürüp aşmışlardı. Tüm bunları, Nasya'nın gözleri önünde yapmışlardı! O gün bu gündür Nasya, intikamını almaya yemin etmişti.

Gecenin karanlığında Nasya, hava almak için geminin dışına çıktı. Denizi seyrediyor, kederini dalgalarla paylaşıyordu. Neredeyse, herkes uyumuştu. En azından o herkesin uyuduğunu zannediyordu.
Birden, beline dokunan bir el hissetti. Sarhoş bir adamın kokusu, burnunu deliyordu. Arkasına dönünce eşkiyayı gördü.

"Bırak beni, ne yapıyorsun sen?"
"Sen de istiyorsun biliyorum. Daha ilk günden anlamıştım istekli olduğunu! Herkes uyuyor! Ne dersin, seninle biraz eğlenelim mi? Seni zevkten uçururum küçük azgın!"

Adam, Nasya'yı iyice kavramaya başladı. Nasya, engel olmak istedi ve adama tokat atmak için elini kaldırırken adam kolundan tuttu ve onu tek yumruğuyla yere serdi.

Nasya'nın yere düştüğünü gören adam, vakit kaybetmeden onun üzerine çullandı. Nasya'nın çığlık attığını duyunca sol eliyle ağzını kapattı. Nasya, tırnaklarıyla adama engel olmaya çalışıyordu ama adam çoktan onu soymaya başlamıştı. Üzerindekileri yırta yırta çıkartmıştı ve küçücük kız, çırılçıplak haldeydi!

Bir yandan üşüyor, bir yandan da bu işkencenin bitmesi için adama yalvarıyordu. Adam, önce bu çıplak kızın boynunu sertçe yalamaya başladı. Sol eliyle ağzını kapattığı için sağ eliyle de göğüslerini sıkıyordu. Nasya, çaresizce adama teslim olmuştu.

Bu sefer de adam soyunmaya başlamıştı. Tabii, evvela Nasya'yı geminin demirlerine bağlamıştı. Ağzını da kapatmıştı. Nasya, çırılçıplak olan adamın cinsel organını görmemek için havaya bakıyordu. Adam, Nasya'ya ilişti ve tam kızlık zarını patlatacakken boynuna bir sopa yedi.

Vuran, Nasya'nın arkadaşlarından Helena idi. Nasya, birden karşısında tüm kader arkadaşlarını gördü. Helena, Melina ve Maria.
Kızlar, Türk lisanını biliyordu.

"İyi misin Nasya? O pis adam, dokundu mu sana? Kirletti mi seni?" diyen Helena, bir yandan da Nasya'nın bağlı olduğu ipleri çözdü. Diğer kızlar ise sopa darbesiyle bayılan adamı, güçlükle kaldırıp denize attılar. Sonunda, kurtuldular bu iğrenç sapıktan.

"Eğer, biraz daha geç kalsaydınız on bir yaşında kızlık zarımı kaybedebilirdim. Her şey için size minnetarım. İyi ki varsınız."
Melina, "Şimdi uyuyalım, sabah da hiçbir şey olmamış gibi davranalım. Bu pisliğin arkadaşı, hemen farkeder arkadaşının yokluğunu. Bizden bilmesin" dedi ve hep birlikte uyudular, sanki hiçbir şey olmamış gibi.

Güneş, tüm sıcaklığıyla yeryüzünü ısıtıyordu. Deniz, şimdi daha sakin ve güzeldi. Dün geceki dalgalardan, eser kalmamıştı.
Diğer eşkiya, arkadaşının yokluğuna aldırmadı ve kızların söylediği yalana inandı.
Sonunda İstanbul'a vardıklarında eşkiya, kızları gemiden indirdi ve esir pazarına getirdi. Bir an evvel kızları köle olarak satacak, aldığı parayla da ilk iş meyhaneye gidecekti.

Kanlı İktidar: KösemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin