KASIM 1605
Tüm bu olayların ardından üç ay geçti.
Geçen bu üç ayda Osmanlı ordusu; Vişegrad Kalesi'ni teslim almış, Tepedelen ve Estergon kalelerini fethetmiş, Büyük Avusturya akınını başlatmıştı.Halime Sultan, zindandan çıkarılalı çok olmamıştı. Mahpeyker, kendisine yapılan hançer suikastını, Handan'ın yaptırdığına dair hâlâ bir kanıt bulamamıştı. Handan ise kovduğu ağaları saraya geri almış ve yılan olayını, ağalara itiraf ettirmek için padişah oğlu Ahmed'in saraya dönmesini bekliyordu.
Sonunda beklenen gün geldi. Sultan Ahmed, seferden döndü. Aslında, ordunun başında değildi. Lâkin, halkının gözünü boyamak için kendini ordunun başındaymış gibi gösterdi.
VALİDE SULTAN DAİRESİ
Ahmed, saraya vardığı gibi hanedanıyla hasret gidermek üzere Valide Sultan dairesine geldi.Dairede soldan sağa sırasıyla; Fahriye, Mahpeyker ve Halime yan yana dizilmiş, padişahın daireye girmesiyle eğilmişlerdi.
"Sarayınıza hoşgeldiniz hünkârım. Hasret kaldık size." diyen Fahriye, Ahmed'e tebessüm etti. Ahmed, çocuklarıyla ve Mahpeyker ile de hasret giderdikten sonra Fahriye'ye döndü.
"Validem nerede Fahriye Sultan?"
"Hastalığı epey ilerledi. Hususi olarak hazırlanan odasında yatağında yatıyor. Artık ayağa bile kalkamaz hâlde."
Ahmed, bu sözleri işitince gözleri doldu. Çok geçmeden, validesinin yanına geldi."Ahmed! Oğlum! Padişah oğlum benim!"
Handan, yataktan doğrulmak istedi fakat başaramadı.
Ahmed, validesinin elini öptü.
Uzun bir süre validesiyle hasret giderdikten sonra Ahmed, kendi dairesine döndü.Fahriye, dairesinde Mahpeyker ile birlikte oturuyordu. Kahvesini yudumlarken, dairesine giren kalfasına yan bakış attı.
Kalfa, söze girdi: "Sultanım, emrettiğiniz üzere Valide Handan Sultan'ın elinde esir tutturulan ağaları bulduk."Ağalar, Fahriye'nin önünde eğildi.
Fahriye, usulca ayağa kalktı.
"Demek Melek'in bahşişle -aslında rüşvetle- satın alıp, yılanları Handan'ın dairesine salan ağalar sizsiniz."
Ağalar, ses çıkarmadı.
"Şimdi sizinle güzel bir oyun oynayacağız."
Mahpeyker, söze karıştı.
"Benim planladığım bir oyunu oynayacağız. Sultanımız, size anlatacak."
Oturup, kahvesini yudumlaya devam eden Fahriye, sözlerine devam etti."Belli ki Handan, her şeyi itiraf etmenizi isteyecek. Aylar önce, kendini çok akıllı sanan Halime, yılanları daireye salmanız için benim adıma sizlere emir verdirmiş.
Handan da yılan olayını benim üstüme atıp, benden kurtulma niyetinde. Lâkin, öyle olmayacak. Padişahın huzuruna çıktığınızda, yılan olayını yalanlayacaksınız. En önemlisi, Mahpeyker'i de Handan'ın emriyle hançerlediğinizi söyleyeceksiniz. Padişah, sizin kellenizi uçurmak üzere emir verecektir. Lâkin, korkmayın. Padişahın kapı ağaları, sizi bana getirecek."Ağalar, şaşkınlıkla Fahriye'yi dinlerken Fahriye, devam etti.
"Ayrıca, beni de hançerleyeceksiniz. Tabii, fazla batırmayın hançeri. Yara izi olsa, kanım dökülse yeter. Padişaha da Handan'ın emriyle beni hançerlediğinizi söyleyeceksiniz. Bende hanedan kanı var. Sultan Ahmed, hanedan kanı döken validesini affetmeyecektir. Böylelikle, Handan'ın sonu gelecek."Ertesi sabah Handan, dairesine gelen padişah oğluna, aylar önce kendisine zehirsiz yılanların saldırdığını anlattı.
Fahriye ise o sıralarda, ağalara kendini hançerletti. Yarası çok hafif olmasına rağmen, Handan'dan kurtulabilmek için numara yapmaya karar verdi.Ağalar, dün gece Fahriye'nin emriyle gizlice Handan'ın onları hapsettiği zindana geri dönmüşlerdi.
Bu sabah ise, Handan onları dairesine getirtti.
Ağaları gören Handan, irkildi.
"Konuşun hainler! Yılanların bana saldırdığı geceyi anlatın hünkârımıza!" diye sesini yükseltti Handan.
Uzun bir süre ağalardan ses çıkmadı.
Sonrasında, Ahmed'in zoruyla ağalar konuştu. O gece bir şeyin olmadığını, kendilerinin de hiçbir şey bilmediğini söylediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı İktidar: Kösem
Historical FictionOn bir yaşında ailesinden koparılmasıyla hayatın acımasız olduğunu öğrendi Nasya. On beşindeyken Padişah'a çocuk verdi, oysa kendi çocuktu daha. Lâkin artık padişahın sevdalısı, Al-i Osman'ın Mahpeyker Kösem'i olmuştu o. Kösem olmak kolay değildi. V...