Sultan Ahmed ve Kösem Sultan'ın kızları olan Ayşe ve Gevherhan Sultanların, 1612 yılında -çocuk yaşta- evlendirildikleri hayali değil, gerçektir.
Müneccim kadının korkunç kehanetinin ardından bir ay geçti.
Mahfiruz, kadının söylediklerini unutmaya çalışsa da bir türlü başaramıyordu. Müneccim kadının söylediklerine göre; hem kazanacaktı, hem kaybedecekti. Oğlu Osman'ın kanıyla, Osmanlı tahtı daha da kanlanacaktı.Kösem ise yeniden gebe olduğu havadisini alır almaz, usuller gereği haremde altın dağıttırmıştı.
Fatma Hatun'un ve Kösem'in gebe olması, Mahfiruz'u kıskançlık krizlerine sokmaya yetiyordu.
Oysa Mahfiruz; Fatma'yı kendi elleriyle Ahmed'e sunmuştu. Gebe kalmaması için gerekli tedbiri aldırdığını sanıyordu lâkin nasıl olduysa Fatma, gebe kalmayı başarmıştı.HAZİRAN 1612
Aylar birbirini kovalarken, sonunda Haziran 1612'ye gelinmişti. Kösem'in karnı burnundaydı. Fatma ise her an doğurdu doğuracaktı. Mahfiruz ise gebe kalabilmek için halvete kabul bekliyor, lâkin Ahmed bir türlü onu kabul etmiyordu.Bir gece saray, Fatma'nın bağırışlarıyla uykusundan uyandı. Hatunun karnındaki bebek, geliyordu.
Ebe kadınlar imdadına yetişir yetişmez, doğum başladı. Evvela Fatma'yı doğum yatağına yatırdılar. Daha sonra gerekenleri hazır edip, bebeği anasının karnından çıkarmak üzere işe koyuldular.Bu sırada Kösem, saraydaki gürültüye daha fazla dayanamayıp uykusundan uyanıvermişti. Kırmızı, gösterişli, bir imparatoriçeye yakışır şeklindeki yatağından asilce kalkıp, nedimelerine yaklaştı.
"Ne oluyor dışarıda? Ne bu gürültü?"
"Sultanım... Şey..."
Nedimesinin yere baktığını gören Kösem, çenesinden tutarak kafasını kaldırdı."Konuş! Ne oluyor dışarıda? Gece gece uykumuzu bölmemize sebeb olan ne?"
"Fatma Hatun. Doğumu başlamış."
İşte, o kalbi parçalayan söz! Kösem'in en çok korktuğu gece, gelmişti! Fatma'nın doğumunun başladığı gece!Söz vermişti kendisine Kösem. Bebek, erkek olsa da gözyaşlarını tutacaktı ve bir sultana yakışır şekilde, yeni doğan şehzadeye altınını takacaktı. İçi kan ağlasa da, Ahmed'in gözünden düşmemek için bunu yapacaktı. Günü geldiğinde, oğlu Mehmed'in arkasında durup, Ahmed'in başka kadınlardan doğma tüm şehzadelerini ve analarını ezecekti. Yapacaktı. Gerekeni yapacak, güçlü duracaktı.
"Doğum yatağında can verir inşallah!"
diye içinden geçirdikten sonra Kösem, kıyafetlerini getirmeleri için nedimlerine emir verdi.
"Gidelim bakalım, Fatma'nın dairesine! Oğlan mı doğuracak, yoksa kız mı, görelim!"O sıralarda Mahfiruz'un dairesinden sesler işitiliyordu. Doğum havadisini alan Mahfiruz, sinirden deliye dönmüştü.
"Nasıl olur bu? Ben size demedim mi, o bebek düşecek diye?"
"Sultanım! Ne bilelim biz? Hatunun yemeğine koyduk zehiri! Lâkin ne hikmetse, düşürmedi bebeğini!"
"Çık dışarı Azize! Fare suratını parçalamadan, yıkıl karşımdan!"
"Kahretsin!" dedi içinden Mahfiruz.
"Yine olmadı! Dokuz canlı mıdır, nedir? Bir türlü düşmedi bebeği! Ama yook, ben o bebeğin nefesini kesmesini de bilirim! Allah vere de, oğlan doğmaya! Yoksa vay haline!"Mahfiruz ve Kösem, aynı anda Fatma'nın doğum yaptığı dairenin kapısına geldiklerinde, daireden ıkınma sesleri işitiliyordu.
Bir yandan ıkınan Fatma, bir yandan da dilinden dökülen sözlerle daireyi inletiyordu.
"Geldi mi? Cevap ver, geldi mi?"
"Oğlan mı? Söylesene, oğlan mı? Şehzade mi? Sultan mı?"Mahfiruz ve Kösem, birbirlerine nefret dolu bakışlar atarak daireye girdiler. Girdikleri an, karşılarında Safiye, Safiye'nin manevi kızı Mihrimah, Halime ve Halime'nin kızı Dilruba ile karşılaştılar.
"Hünkârımıza haber gönderdiniz mi?" diye Safiye'ye sual etti Kösem. Lâkin Safiye, Kösem'i muhatabına almayınca Mihrimah cevapladı suali.
"Gönderdik. Hayırlı havadisi beklerler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı İktidar: Kösem
Historical FictionOn bir yaşında ailesinden koparılmasıyla hayatın acımasız olduğunu öğrendi Nasya. On beşindeyken Padişah'a çocuk verdi, oysa kendi çocuktu daha. Lâkin artık padişahın sevdalısı, Al-i Osman'ın Mahpeyker Kösem'i olmuştu o. Kösem olmak kolay değildi. V...