Bölüm 7|"Karanlık Güçler, Musallat Büyüsü"

1.8K 421 232
                                    

"Ya Nilan!"
"Seni bekliyoruz, gel!"
Büyücü kadın ve Mahfiruz, uzun bir süre onun gelmesini bekledi. Lakin gelen, yoktu.

"Daha ne kadar bekleyeceğiz? Neden gelmiyor?" diye ekledi Mahfiruz.
"Kurallara uymamızı istiyor olmalı."
"Ne kuralı? Ne diyorsun sen? Cin çağırmanın kuralı mı olurmuş?"
"Şimdi beni iyi dinle" diye devam etti büyücü kadın.
"Masanın üzerine büyük bir çember çizeceğiz. Çemberin iç kısmına da ufak çemberler halinde Arapça harfleri yazacağız. Büyük çemberin merkezine de küçük çember çizerek bir fincanı onun üzerine koyacağız. Çemberin yanlarına ise altı tane mum koyacağız. Işıklar ise açık kalacak."
Mahfiruz, kadının dediklerini onayladı ve tüm dediklerini yaptı.

Büyücü kadın ve Mahfiruz, fincana parmaklarını koydu. Masanın kenarında ise Mahpeyker'in saç teli vardı. Sonra, büyücü kadın konuşmaya başladı.
"Ya Nilan! Gel!"
"Geldiysen belirti ver!"

Birden ışıklar söndü. Mahfiruz, korkmaya başladı. Masanın titremesiyle Mahfiruz iyice kendini kaybetti. Masanın üzerindeki mumlar erimeye başladı, fincanlar ise ters döndü.
Büyücü kadın, Arapça bir şeyler söylemeye başladı. Belli ki onunla konuşuyordu. Kadın Arapça konuşarak iyice bağırmaya başladı. Kadının bağırışlarıyla Mahfiruz, irkildi. Dairenin içi kapkaranlıktı. Sonra karanlıkta nasıl gördüyse, masanın kenarındaki saç telini işaret ederek:
"Buna!" dedi.
"Buna musallat olacaksın! Bebesini düşürene kadar bırakma yakasını!"

MAHPEYKER'İN DAİRESİ
Vakit, gece yarısıydı. Mahpeyker, gebe olduğu için ona verilen dairedeki yatağında mışıl mışıl uyuyordu. Bir anda nasıl olduysa menekşe renkli gözlerini açtı. Karşısında karanlık bir silüet gördü. Karanlıkta, siyah pelerinli bir adam ona yaklaşıyordu. Gözleri kıpkırmızı, tırnakları ise çok uzundu. Birden Mahpeyker'in boğazını sıkmaya başladı. Mahpeyker'in nefesi kesildi, nefes almak istedikçe daha da beter oldu. Sonra karanlık silüetteki adam, uzun tırnaklarıyla Mahpeyker'in karnına sertçe dokundu. Tam o anda daireyi terk etti ve her şey normale döndü.

Mahpeyker, kabus gördüğünü zannederek dua okudu ve hiçbir şey olmamış gibi yaşayacaklarından habersiz, uykusuna devam etti.

HALİME SULTAN'IN DAİRESİ
"Melek! Mahfiruz'un dairesine girerken gördüğümüz kadını buldunuz mu?"
Halime, bu sözleri söylerken tam da o sırada içeriye Melek ve yanındaki büyücü kadın girdi.
"Getirdim sultanım. Zorla da olsa getirdim."
Büyücü kadın sinirli ve şaşkın gözlerle Halime'ye bakıyordu.
"Siz kimsiniz? Ne diye bana böyle muamele yaptırırsınız?"
"Ben Halime Sultan'ım. Aylar önce vefat eden padişah Mehmed Han'ın hasekisi."
"Demek şu Sultan Ahmed'in acıyıp boğdurmadığı kardeşi Şehzade Mustafa'nın validesi sizsiniz."
"Acınacak halde olan sensin kadın! Şimdi derhal anlat, ne diye Mahfiruz'un dairesine gizlice girdin?
Eğer anlatırsan canını bağışlarım. Anlatmazsan vay haline!"
Kadın, canını kurtarmak için bülbül gibi ötmeye, her şeyi anlatmaya başladı.

"Bak sen şu Mahfiruz'a! Demek Mahpeyker'in bebeğini düşürtmek için musallat büyüsü yaptırmış ha? Şimdi elime düştü!" diye bağıran Halime, Melek Kalfa'ya doğru yaklaştı.
"Padişahın bebeğine kıymak isteyerek affedilemez bir hata yaptı! Bunun cezası belli! Desene Mahfiruz'un sonunu ben getireceğim!"

Ertesi sabah, Mahpeyker haremde cariyelerle birlikte oturmuş, yeni gelen kumaşlara bakıyor, bir yandan da Mahfiruz'u çekiştirip kahkahalar atıyordu.
"Kızlar! Dırdır yapmayın! Bu ne böyle? Başım şişti!" diye bağırdı kalfalardan biri.
Mahpeyker, kalfaya yaklaştı ve sol kaşını kaldırarak kalfaya karşılık verdi.
"Sana mı soracağız ne yapacağımızı? Git, işine bak sen!"
"Bana bak! Senin o dilini kopartır, kurda kuşa yem yaparım!"
"Sen kimsin de benimle böyle konuşuyorsun? Saygı duyacaksın bana. Padişahın bebeğini taşıyorum karnımda."
"Sen evvela şehzade doğur, haseki sultan ol da, biz sana saygı duyarız! Şimdi, dairene dön çabuk!"
Mahpeyker, sinirli gözlerle dairesine doğru ilerledi.

Kanlı İktidar: KösemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin