Bölüm 39|"Genç Osman Faciası, Bir Devrin Başlangıcı"

621 33 53
                                    

Halime Sultan'ın verdiği korkunç ölüm emrinin ardından günler geçti ve 1622'nin Mayıs ayının yirmi ikinci gününe gelindi.

Evet! O kan dolu gün! Al-i Osman'ın ve dahi yüzyıllar sonra bile insanların aklından çıkamayacağı o mel'un gün! Bir devrin görüp görebileceği en korkunç gün!

O gün, zavallı padişah Genç Osman, zorla Yedikule zindanlarına getirildi. Yanında Kara Davud ve Kilindir dahil olmak üzere birkaç celladı vardı. Cellatlarından kurtulmak istiyordu. Lâkin ne var ki genç padişahın gücü buna bir türlü yetmiyordu.

"Son duanı et Genç Osman!" diye haykırdı Sadrazam Kara Davud. Sesindeki keskinlik bir katilde olması gerektiği gibiydi. Öyle ya, birazdan Osman'ın canını alacaklardı.

Genç Osman hayıflayan gözlerle Kara Davud'u süzdü. Ardından, beklenmedik bir şekilde yüzünde tebessüm belirdi.
"Neye gülersin bre zavallı! Azrailine mi?"
"Hanedan-ı Al-i Osman'ın canını almak senin gibi bir kansıza kaldı ya, ona gülerim."

Genç Osman'dan aldığı bu cevapla âdeta küplere bindi Davud. Öyle ki, adamın yüzü sinirden kıpkırmızı kesilmişti. Daha fazla dayanamadı ve bir arslan misali kükredi.
"Bu iş çok uzadı! Bitirin artık şunun işini!"

Sadrazam'dan emri alan cellatlar, bir anda Genç Osman'ın üzerine atıldı. Bir yandan onu yere sermeye çalışıyorlar, bir yandan da yağlı urganı boynuna geçirmeye uğraşıyorlardı.

Ne var ki Genç Osman, sanıldığından daha kuvvetli bir er çıktı. Cellatlarından birer birer kurtulmaya başladı.
"Düş bre hain padişah! Düş yere de bitsin bu iş! "
"Sizin gücünüz Hanedan-ı Al-i Osman-ı yıkmaya yetmez!"

Gerçekten de Osman'ın dediği gibi oldu. Asker cellatları ne yaptılarsa bir türlü onu yere seremediler. Bunu farkeden ve onları uzaktan seyreden Kilindir ise, aklındaki hain düşüncesini gerçekleştirmek adına sessizliğini bozdu.
"Yere sermekten vazgeçin! Kollarını tutun kafi!"

Aradan çok geçmedi ki Osman'ın kolları sarıldı. Herkes dört bir yandan onu hareketsiz bırakmak için âdeta mücadele etti ve nihayet muvaffak olundu.

Evet! Osman şimdi hareket edemiyordu! Ve ne yazık ki Kilindir ona emin adımlarla yaklaşıyordu!

"Bre uğursuz!" diye haykırdı Osman. "Elindeki o yağlı urganı boynuma dolamaman için zinhar sana aman demem, yalvarmam!"

Bunu duyan Kilindir'in suratında sinsi bir ifade belirdi. Adamın amacı nihayet belli olmuştu.
"Dolayacağım." dedi sonra. "Elbette yağlı urganı boynuna dolayacağım, lâkin merak etme, evvela erkekliğini alacağım senden Genç Osman."

Adamın bu sözünü dilinden dökmesiyle, Genç Osman'ın testislerinin sıkılmaya başlanması bir oldu. Ne yazık ki bu da gerçekleşti. Bir hükümdara avret yerinden dahi eziyet ediliyordu.

"Ne o? Çok mu canın yandı? Erkekliğini alayım da gör!"
"Geber Osman, geber!"
"Dola artık şu urganı boynuna!"
"Haykırsan da kimse duymaz sesini!"

Osman'ın acı çığlıkları ve cellatlarının nefret söylemleriyle âdeta Yedikule zindanı inliyordu. Genç Padişah, testislerinden gördüğü işkenceyle acıdan kıvranıp duruyor ve kendini hiç olmadığı kadar çaresiz hissediyordu.

Bir süre sonra Kilindir, nihayet amacına ulaştı. Genç Osman'ı etkisiz hâle getirmeyi başardı ve elini padişahın avret yerinden çekiverdi. Bir an, eline bulaşan kanlar gözüne değdi. Sonrasında korkunç bir kahkaha patlattı.

"Bundan gayrı yaşasan da kimse sana padişah demez. Vakit geldi Genç Osman! Urganımı boynuna geçirmenin vakti geldi!"

Osman öylesine kendinden geçmişti ki, Kilindir'in son sözünü bile duymamıştı. Çektiği acıdan dolayı vücudu kaskatı kesilmişti. Daha fazla dayanamadı ve kendini celladının ellerine bıraktı.

Kanlı İktidar: KösemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin