Bölüm 34|"Geri Dönüş, Öldüren Zehir"

522 33 12
                                    

ŞUBAT 1618
"Zorluk çıkarmayın! Sultan Osman'ın emridir bu! Derhâl şehzadeleri bize teslim edin!"

Sabahın sehrinde bağrışmalar duyarak gözlerini açtı Kösem. Belli ki dışarıda bir şeyler oluyordu.
"Zümrüt!" diye kıza seslense de cevap alamadı. Ardından yatağından doğruldu ve üstüne bir şeyler alarak bağrışmaların olduğu yöne doğru ilerledi.

"Zalim köpekler! Dokunamazsınız şehzadelerimize!"
"Zümrüt! Ne oluyor burada?"
"Yetişin Sultan Hanımım! Şehzadelerimizi alıyorlar!"
Aslında bunun böyle olacağını tahmin etmeliydi Kösem. Öyle ya, Osman tahta çıkar çıkmaz erkek kardeşlerini kafese kapatacaktı. Tedbir alsaydı evvelden, belki de böyle olmayacaktı şimdi. Hoş, tedbir alsa bile yine de oğullarının elinden alınmasını engelleyemezdi.

"Çek ellerini oğullarımın üzerinden! Mehmedim! Gel yanıma yiğit oğlum!"
"Mahpeyker Hanım! Sultan Osman Han'ın emriyle şehzadeleriniz tecrit -odaya kapatma- edilecek!"
"Bak sen şu hadsize!" dedi içinden Kösem. "Sultan değil de Hanım diyor bir de! Sen kimsin de beni sultan saymazsın?"

"Mahpeyker Hanım değil, Mahpeyker Kösem Sultanım ben! Neticede rahmetli Sultan Ahmed'in nikâhlı karısıyım! Eğer bir kez daha bana sultan diye hitap etmezsen, yemin billah senin ölüm emrini veririm!"

Karşısındaki asker bir hayli ürkmüşe benziyordu. Lâkin Sultan Osman'dan aldığı emir, onu cesaretlendirmeye yetiyordu.
"Aldığımız emir gereği şehzadeleri güzellikle teslim etmezseniz, zor kullanmaya mecbur kalacağız! Son kez söylüyorum Kösem Sultanım! Şehzadeleri bize verin!"
"Evvelâ benim kalbimi hançerlemeniz lazım gelir! Zira ancak o şekilde alırsınız evlatlarımı elimden!"

Neden sonra, Halil Paşa girdi içeri.
"Kösem Sultanımız alamazsınız diyorsa alamazsınız! Haydi, varın gidin yolunuza!"
Sadrazam'ın sesini duyunca, "Öyle olsun Paşa Hazretleri," dedi asker. "Biz aldığımız emri gerçekleştirmek için geldik. Gayrı hesabını Sultan Osman'a verirsiniz."

Askerler Gözyaşı Sarayı'nı terkedince meraklanıp Halil Paşa'ya sordu Kösem.
"Hayırlar olsun Paşa? Senin ne işin var bizim sürgün sarayımızda?"
Kösem'in bu sorusunu duyunca içlenmeden edemedi Halil. " Sürgün sarayımız dediğine göre bir hayli sahiplenmiş burayı! Haklı tabii, ne de olsa geriye kalan ömrü bu sarayda geçecek!"

"Sana sual ettim Paşa! Duymaz mısın beni?"
"Bağışlayın Sultanım. Ne yazıktır ki Sultan Osman tahta çıkar çıkmaz beni azletti. Artık sadrazam değilim."
"Belli ki benim adamım olduğunu bilirler! Ondandır seni azletmeleri!"

Biraz sonra asıl diyeceğini dedi Halil.
"Benim asıl korkum şehzadelerimiz yönündedir Sultanım. Bugün değilse de yarın alacaklar şehzadelerimizi sizden. Allah vere de, Hünkârımız, Şeytan'a uyup kardeşlerini katletmeye..."
"Orada dur Paşa! Hiç kimse benim evlatlarıma dokunamaz! Yok eğer dokunurlarsa, cihanı onların başına yıkarım! Padişah olsa ne gam? Evlatlarımın canına kastededin nefesini keserim!"

Kösem'in bu cesur sözleri karşısında donup kalmıştı adam. Evvela sustu, sonra devam etti.
"Siz de bilirsiniz ki, kimse Padişah ile baş edemez."
"Padişah da yeniçerilerle baş edemez!"
"Anlayamadım Sultanım. Ne demek istiyorsunuz?"
"Dinle Halil Paşa! Yeniçerilerle vaktiyle Yavuz Sultan Selim bile baş edememiş! Onları karşımıza alamayız! Lâkin yanımıza alabiliriz!"

Biraz düşündükten sonra Kösem'e hak verdi Halil.
"Esasında doğru dersiniz Sultanım. Askeri arkasına alan, Osmanlı tahtına kimin çıkacağına bile karar verebilir. Nihayetinde, az evvel ismi geçen Yavuz Sultan Selim de zamanında yeniçerilerin desteğiyle tahta çıkmış."
"Bilirim Paşa, bilirim! Bundandır yeniçeri askerlerini arkama alma isteğim! Sen şimdi git, ben haber yollamadan da adımını atma sürgün sarayımıza!"
"Emredersiniz Kösem Sultanım."

Kanlı İktidar: KösemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin