"Zalimler! Durun, Allah aşkına durun! O daha çocuk! Mehmed'im! Oğlum benim!"
Saray, Mahpeyker'in çığlıklarıyla inliyordu.
Oğlu Şehzade Mehmed'in boynuna yağlı urganın dolanıp, sıkılmaya başlandığını gören Mahpeyker, daha fazla dayanamadı ve kendisini tutan ağanın kasıklarına çok sert bir tekme attı.Kasıklarına tekme yiyen ağa, acıyla kıvranırken Mahpeyker'i bıraktı. Mahpeyker, hiç vakit kaybetmeden, Şehzade Mustafa'nın elinden düşmüş olan yerdeki hançeri eline aldı ve oğlu Şehzade Mehmed'i boğmaya çalışan ağayı sırtından hançerledi. Şehzade Osman'ı urganla boğmaya çalışan ağa ise, ne olduğunu anlamadan tam kalbinden hançerlendi.
Kasıklarına tekme yiyen ağa da, hançeri Mahpeyker'in elinden almaya çalıştı, fakat bu sefer de kasıklarından hançerlendi.Hançerlenen ağalar, kanlar içinde hareketsizce yerde yatıyorlardı.
Geriye, yalnızca bir ağa kaldı. O da Şehzade Musatafa'yı tutan, hareket etmesini engelleyen ağaydı.
Mahpeyker, o ağaya baktı. Savunmasız olan ağa, korku dolu gözlerle Mahpeyker'in gözlerine karşılık verdi.
Mahpeyker, kafasını kaldırdı ve dik durarak, tüm cesaretini topladı.
Korkmaması gerekiyordu. Şehzadelerin canını kurtarmak için cesaretli olmak gerekirdi. Mahpeyker de, öyle yaptı.Mahpeyker, o ağaya bağırdı.
"Gel! Şimdi gel, hain köpek! Gel de diğerleri gibi seni de hançerleyeyim! Hiç kimse, şehzadelerin kılına dahi dokunamaz! Hele ki benim oğlum Mehmed'in canını, hiçbir kuvvet alamaz! Şehzade Yahya mı? Safiye Sultan mı? Gerekirse onları da hançerlerim! Hiçbirinizden korkum yok!"
Bu sözlerin ardından ağa, Şehzade Mustafa'yı bıraktı. Şehzade Mustafa, korku içinde geri çekildi.Ağa, Mahpeyker'e yaklaştı. Mahpeyker, hançeri kaldırdı ve tam ağayı hançerleyecekken ağa, Mahpeyker'in elini tuttu. Ağadan tokat yiyen Mahpeyker, sarsılsa da elindeki hançeri bırakmadı. Ağa, hançeri almaya çalışırken Mahpeyker doğruldu ve elinden hançeri almaya çalışan ağayı karnından hançerledi. Ağa, o acıyla Mahpeyker'in elini bıraktı. Bunu fırsat bilen Mahpeyker, hançeri havaya kaldırdı ve tüm gücüyle tam beş hançer darbesiyle ağayı yere düşürmeyi başardı.
Tüm ağalardan kurtulmuş olan Mahpeyker, oğlu Şehzade Mehmed'i kucağına aldı. Şehzade Osman'ı ise amcası Şehzade Mustafa'ya verdi.
"Şehzadem! Gelin benimle! Hiç kimseye görünmeden, sarayın dışına çıkmamız gerek! Bu sarayda olduğumuz müddetçe canımız tehlikede!"
Mustafa, Mahpeyker'i onayladı ve birlikte gizlice sarayın arkasından çıktılar. Zira, sarayın önünde, sarayı basan Şehzade Yahya'nın askerleri vardı.Mustafa, ürkek ve meraklı gözlerle Mahpeyker'e sordu.
"Nereye gidiyoruz Mahpeyker?"
"Bilmiyorum Şehzadem. Tek bildiğim, saraydan uzaklaşmamız gerek."
Yolda, uzunca yürüdükten sonra bir evin önüne geldiler.
Mahpeyker, kapıyı çaldı.
Kapıyı, orta yaşlı görünümünde, şişman, kızıl saçlı, orta boylu, esmer tenli bir kadın açtı."Kime bakmıştınız?"
"Ben Sultan Ahmed'in hasekisi Mahpeyker Sultan."
Kadın, evvela inanmak istemedi. Lâkin, Mahpeyker'in üzerindeki lacivert renkli, incilerle süslenmiş, ihtişamlı kaftanı görünce inanmak zorunda kaldı."Bize, evinizi açtığınız için Allah razı olsun sizden."
Evdekiler, Mahpeyker'e şaşkın gözlerle bakıyordu. Sonra, biri sordu.
"Ne oldu sultanım? İsyan çıksa, duyardık."
"Sultan Ahmed'in öldü sanılan, küçük yaşta saraydan kaçırılan amcası Şehzade Yahya. Tahtı ele geçirip, padişah olmak niyetinde. Sultan Ahmed, geri dönene kadar burada kalırsak, size mükafatınızı veriniz. Evvela, bu çöküntülü evden kurtulursunuz. Bir konak satın alırım sizlere."
"Ya Şehzade Yahya, cülusunu eyleyip padişah olursa?" diye sordu kadın.
"O ihtimali aklınızdan çıkarın! Osmanlı askerleri, zinhar ona biat etmez!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı İktidar: Kösem
Historical FictionOn bir yaşında ailesinden koparılmasıyla hayatın acımasız olduğunu öğrendi Nasya. On beşindeyken Padişah'a çocuk verdi, oysa kendi çocuktu daha. Lâkin artık padişahın sevdalısı, Al-i Osman'ın Mahpeyker Kösem'i olmuştu o. Kösem olmak kolay değildi. V...