Bölüm 2|"Korkunç Hesaplaşma"

3.2K 600 313
                                    

Duyduklarına inanamayan ve yüzü buz kesilen Büyük Valide Kösem, ne yapacağını bilemez bir haldeydi.
Ne demekti bu? Meleki, gerçekten ihanet mi etmişti ona? Oysa Meleki, bir zamanlar en güvendiği hizmetkârlarındandı. Şimdi ise, ihanet ettiği haberini alıyordu.

"Ne demek ihanet ediyor?" diye karşısındaki Hafize Kalfa'ya bağırdı Kösem.
"Doğru söylüyorum Sultanım! Yemin ederim, ihanet ediyor size Meleki! Gelininiz Valide Turhan Sultan'ın dairesinde! Şimdiye çoktan anlatmıştır planınızı!"
Plan! Korkunç plan! Kösem'in gizli planı ortaya çıkıyordu! Ne yapacaktı Kösem? Torunu Mehmed Han için zehirli şerbet hazırlattığı ortaya çıkınca, ne diyecekti?

"Kahretsin!" dedi Kösem.
"Oysa bu gece, her şey bitecekti!"

Gerçekten de bitecekti. Gelini Turhan'dan doğma torunu Padişah Mehmed ölecek, onun yerine bir başka gelini Dilaşub'tan doğma diğer torunu Süleyman tahta çıkacaktı.
Plan böyleydi. Lâkin şimdi, işler Kösem'in planladığı gibi gitmiyordu.
İlk defa, hayatında ilk defa ipleri elinden kaçırmak üzereydi Kösem!

"Ağalara da emir vermiştim! Torunum Süleyman'ı ve anası Dilaşub'u saraya getireceklerdi! Allah'ım, nasıl oldu bu? Meleki, bir şey bilmiyordu ki! Nasıl öğrendi gizli planımı? Üveys Paşa ile konuştuklarımızı mı duydu acaba?"
"Sultanım, işler tersine dönüyor! Bir an evvel bir şey yapmanız icap eder! Torununuz Mehmed Han için zehirli şerbet hatırlattığınız ortaya çıkarsa, Padişah'ın canına kast etmekten dolayı sizi..." dedi Hafize. Lâkin sözlerine devam edemedi. Zira Kösem, elini kaldırarak onu susturmuştu.

"Yapacağım! Madem zehirli şerbet planım ortaya çıkıyor, o halde yeni bir plan kurup sarayı altüst ettireceğim! Bu defa muvaffak olacağım!" diye bağıran Kösem, yanı başındaki Berham'a döndü.

"Berham Ağa! Derhal bir grup yeniçeri askerine haber ver! Mehmed Han zehirlenmedi, hayatta. Onu tahttan indirmemiz gerek. Sarayın koltuk kapılarını açık bırakın. Askerler, o kapılardan saraya girsin. Haremi altüst etsinler! Etsinler ki gelinim Turhan görsün, benim karşıma çıkmanın ne demek olduğunu! Bu gece, bu saray, korkunç bir hesaplaşmaya şahit olacak!"

Berham ağa, durumun Kösem'in aleyhine döndüğünü ve bu gece Turhan-Kösem mücadelesinde Turhan'ın kazanacağını anlamıştı. Turhan, kazanır kazanmaz başta kendisi olmak üzere kayınvalidesi Kösem'in tüm hizmetkârlarını ve adamlarını öldürtecekti. Yaşamak için tek şansı vardı. Taraf değiştirip Turhan'ın tarafına geçmek! Lâkin, Kösem'in kendisine ihanet ettiğini düşünmemesi için önce bir grup yeniçeri askerini kışkırtması ve saraya girmeleri için gerekli hazırlıkları başlatması gerekiyordu.

GELİN TURHAN'IN DAİRESİ
"Sultanım, Sultanım, Kösem Sultan! İsyan çıkartacak! Sarayı altüst edecek, kan dökecek! Eğer tedbirinizi almazsanız, sarayda kim varsa hepimiz öleceğiz! Başta oğlunuz Mehmed Han olmak üzere!"

"Ne diyorsun sen Berham? Teker teker gelin yahu! Yine ne oldu?"
Berham, Kösem'in yeni planını anlattı.

"Bak sen şu Rum cadısına! İlk planı tutmadı, şimdi sarayı başımıza yıkmak ister. Dilaşub'u ve oğlu Şehzade Süleyman'ı saraya mı getirtiyor dedin? Topla adamlarını, Dilaşub'un içinde olduğu arabanın yolunu kessinler. Yakıp yıksınlar arabayı! Saraya varmadan, cehennemi boylasın sinsi Dilaşub!"

Meleki sessizce onları izlerken Turhan, birden Meleki'ye yaklaştı.
"Tedbir alın dedin ya, ben de öyle yapacağım! Ne haindir şu insanoğlu! Bir kez ekmek yediği ele ihanete başlarsa gerisi gelir! Ağalar! Alın Meleki'yi! Evvela işinizi görün, sonra da atın diri diri Boğaz'ın serin sularına!"

"Sultanım, Sultanım yapmayın! Acıyın Sultanım! Ben günahsızım! Yalnızca duyduklarımı anlattım! Eğer Büyük Valide Kösem Sultan'ın, oğlunuz Mehmed Han için zehirli şerbet hazırlattığını size söylemeseydim..."

Turhan, elini kaldırarak Meleki'yi susturdu.
"Ne malum kaçıp kayınvalidem Kösem'in yanına gitmeyeceğin? Ne malum bana tuzak kurmaycağınız? Kösem'in hizmetkârı değil misin sonuçta? Kösem'e ihanet ederek onun zehirli şerbet planını bana anlattın! Bana neden ihanet etmeyesin?"

Sonrasında Turhan, Kösem'e ihanet eden ikinci hizmetkâra döndü.
"Berham, baltacılarla hasodaları silahlandır! Saraya giren askerler, bize zarar veremeyecek!"

Meleki, "Bırak, bırak beni! Yapma, Allah rızası için yapma! Günahsızım ben!" diye ağaya yakarıyordu.
"Şş sessiz ol hatun. Sarayın dışındayız. Kimse, seni duyamaz. Sessiz ol da işimizi görelim bir an önce. Eğer beni mutlu edersen, seni salar bırakırım. Yok zorluk çıkarırsan, kendini Boğaz'ın serin sularında bulursun!"

Adam, Meleki'ye yaklaştı. Meleki, adama teslim olmuş gibi davranıyordu. Adam, önce Meleki'nin boyununa öpücükler kondurmaya başladı. Bir yandan da elleri Meleki'nin göğüslerine iniyordu. Tam elleyecekti ki Meleki, adamın yere bıraktığı bıçağı kaptığı gibi, adamın karnına sapladı. Sonra da etkisiz hale gelip, kendisini yakalamasın diye, adamın testislerine bıçağı sapladı.
Adam o acıyla öyle bir bağırdı ki, Meleki korkudan hızlıca koşarak kaçmaya başladı. Tekrar, saraya girdi. Bu kez, Büyük Valide Kösem'in dairesine koşarak ilerliyordu.

GÖZYAŞI SARAYI
"Oğlum, Süleymanım... Büyük validen bizi Topkapı Sarayı'na çağırıyor. Güneş bizim için doğacak bu sabah, oğlum. Tahta çıkartacak büyük validen seni. Artık, kafes hayatı bitti."
"Peki ya kardeşim Mehmed? Ona ne olacak? O, Padişah değil mi? Beni nasıl Padişah yapacaksınız?"
"Sus! O, senin kardeşin değil! Babalarınız bir olsa da yılanın oğlu o! Turhan'ın oğlu!" dedi ve oğlunu kaptığı gibi arabaya bindiler.

Yolun ortasında bir ses geldi. Kılıç sesleriydi. Birileri, yolu kesmişti. Dilaşub, korktu. Dışarıya bakınca bir de ne görsün? Eşkiyayalar, arabayı ateşe veriyorlar. Araba, yanmaya başlıyordu! Her yeri alevler kaplıyordu! Dilaşub, bir an evvel bir şey yapmazsa, oğlu da kendi de arabanın içinde yanacaktı!
Anası, oğlunu arabadan çıkartmak için arabadan aşağıya itti ve oğlunu kurtardı. Ancak kendisi sıkıştığı için arabadan çıkamadı.

"Turhan... Yılan bakışlı Turhan! Ben ölsem de, oğlum tahta çıkacak! Kösem Sultan'ı yenemezsin! Oğlumun tahta çıkmasını engelleyemezsin!" diye söylenirken birden bir patlama oldu.
Süleyman, annesine feryat ediyordu. Ağlıyor, yardım istiyordu. Annesi, kendisinin yaşaması için kendi hayatını feda etmişti!

BÜYÜK VALİDE KÖSEM'İN DAİRESİ
Kösem, "Her şey, bu gece bitecek. Güneş doğmadan, zaferimi kutlayacağım. Kösem Sultan'ım ben. Bugüne dek, kimse sırtımı yere değdiremedi. Sidikli gelinim Turhan'da kimmiş?" derken birden dairenin kapıları açıldı ve içeriye Gelin Turhan girdi.
"Bitiyor Sultanım! Yavaş yavaş sona yaklaşıyorsunuz! Bütün hain planlarınızı öğrendim! Siz alışıksınız tabii, ipleri her zaman elinizde tutmaya! Lâkin bu gece, ipler elinizden kaçtı!"

"İlahi Turhan... Ben ki altı padişah görmüş bir Osmanlı kadınıyım. Senin gibi yeni yetmelere yenilecek değilim."

"Bütün hizmetkârlarınız size ihanet ediyor yavaş yavaş. Önce Meleki, şimdi Berham. Lâkin hiç merak etmeyin. Sizin yerinize Meleki'nin cezasını verdim ben. Diri diri çuvalın içine konulup denize atılacak. Sıra Berham'da..."

"Pekii ya, yeniçeri askeri Kalender? Ondan da haberin var mı? Sen burada bana hesap sorarken o, şimdiye dairene girip oğlunu kılıçtan geçirip kalbini sökmüştür bile. Git de son bir kez gör oğlunu, bir daha göremeyeceksin! Bana, oğlunun kalbini getirmeyi unutma!"

"Seni şeytan! Seni torun katili! Hanedan kanını dökmeye nasıl cürret edersin? Eğer, evladıma bir şey olursa kendi ellerimle alırım senin canını!" diye bağıran Turhan, koşarak kendi dairesine doğru ilerledi.

"Hiçbir şey bitmedi gelin Turhan! Ben, öyle kolay kolay pes etmem! Daha gece yeni başlıyor! And içerim ki bu gece güneş doğmadan, bütün düşmanlarımın kanı dökülmüş olacak!"

Kanlı İktidar: KösemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin