Bölüm 25|"İhanet, Büyük Günah"

800 81 248
                                    

Kösem, biraz duraksadıktan sonra söze girdi.
"Ne diyorsunuz siz Mahfiruz Sultan? Hangi gizli geçitten bahsediyorsunuz?"
"Boşuna inkar etmeyin! Halime Sultan bana her şeyi anlattı!"
Halime mi? Halime mi anlatmıştı? Kösem'in bu sarayda ittifak kurduğu tek kadın, ona ihanet mi etmişti? Evet! Alanen ihanetti bu! Kösem bu ihaneti asla affetmeyecekti!
Derin bir nefes aldıktan sonra Kösem, gözlerini Mahfiruz'a dikti.
"Yalnız kalalım!"

Bir süre sonra dairede yalnız kalan Kösem ve Mahfiruz, birbirlerine karşı olan üsluplarını değiştirdiler.
"Nasıl anlatır gizli geçit yaptırdığımı?"
"Malumun üzere, Halime Sultan'ın kafese kapatılan bir oğlu -Şehzade Mustafa- var. Oğlunu görmesi yasak olduğu halde, meğer aylardır gizlice oğlunu görmeye gidiyormuş."

"Esas sualime cevap ver Mahfiruz!"
"Ben de onun gizlice oğlunu gördüğünü öğrenince, ifşa etmekle tehdit ettim! Susmam için senin bir sırrını verdi! Gizli geçit yaptırdığını artık yalnızca Halime değil, ben de biliyorum Kösem!"

Kösem'in tebessüm ettiğini gören Mahfiruz, şaşırdı.
"Ne gülüyorsun? Saraydan habersizce çıkabilmek için gizli geçit yaptırdığını Hünkârımıza söyleyeceğim!"
Bu defa, tebessümünü kahkahaya çeviren Kösem'e karşı, iyice şaşırdı Mahfiruz.
"Ağlanacak haline gülüyorsun!"
"Divane midir nedir? Aklını yitirdi herhalde!" diye içinden söylendi Mahfiruz.

Mahfiruz'a doğru emin adımlar atan Kösem, muhatabının kulağına eğildi ve çok kısık bir sesle dilinden şu sözcükleri döktü.
"Elinden geleni, ardına koyma Çerkes yılanı!"
Ardından Kösem, hızlı adımlarla Mahfiruz'un dairesinden ayrıldı.

Sarayın ihtişamlı koridorlarında ilerleyen Kösem, bir yandan da iç sesine kulak veriyordu.
"Gördün mu Kösem? Demek ki neymiş, bu sarayda kimseye güven olmazmış! İttifak kurduğun tek kadın olan Halime de ihanet etti sana! Artık tek başınasın! Yaz bunu aklının bir yerine, bir daha hayatın boyunca kimseye güvenmeyeceksin!"
"Güvenmeyeceğim! Bu sarayı hepsinin başına yıkacağım!" diye iç sesine karşılık verdi Kösem.

MART 1613
Günler, aylar birbirini kovalarken, Mart 1613'e gelinmişti sonunda.
Padişah Ahmed, yaşıtı Kösem ile birlikte yirmi üç yaşına ayak basmıştı.
Artık Osmanlı-Safevi barışı sağlanmış, iki devlet arasındaki düşmanlığa son verilmişti.

Mahfiruz ise, Kösem'in gizli geçit yaptırdığını bir türlü ifşa edememişti. Zira Mahfiruz, Halime'nin gizlice kafesteki oğlunu görmesi için ona yardım etmiş, yasağı çiğnemişti. Kösem ise, Mahfiruz'u bu şekilde tehdit ederek bir nebze olsun susturmayı başarmıştı.
Lâkin Mahfiruz'un sessiz kalacağı yoktu. Uygun bir vakit kolluyordu. Vakti geldiğinde zehrini akıtacaktı.

O sabah Kösem; dairesindeki divanına uzanmış, kumral, dalgalı saçlarını salmış, başkalfası Zümrüt'ün başını ovmasına fırsat veriyordu.
"Sultanım, sabah kahveniz geldi."
"Koy masaya" dedi nedimesine Kösem. Ardından, söze girdi.
"Bu Mihrimah Sultan da çok oldu artık! Görüyorsun değil mi, bana ettiği lafları?"

"Mahfiruz Sultan'ın eseri bunlar" diye karşılık verdi Zümrüt.
"O dolduruyor size karşı Mihrimah Sultan'ı. Mihrimah Sultan da hemen kanıyor, amma saf" diye ekledi.
"Sessizdir diye ona karşı hareket etmedim! Lâkin artık vakit geldi!"
"Evvela Mahfiruz Sultan'ın işini bitirmek icap etmez mi Sultanım?"

Bunu duyan Kösem, divandan doğruldu ve menekşe gözlerini başkalfasına dikti.
"Eğer bir düşmanın varsa, evvela onun arkasındaki kuvvetleri yok et! Yok et ki o düşmanın savunmasız kalsın! Savunmasız kalınca da bir arslan gibi saldır ona! Dişi arslan gibi!"

"Hakkınız var Sultanım" diyen Zümrüt, başını eğdi.
"Bu yüzden evvela Mihrimah'ı yollayacağım bu saraydan! Sonra büyük kayınvalidem Safiye'yi! En son da Mahfiruz'u! Halime'ye gelirsek, o da ihanetinin bedelini ödeyecek!"

Kanlı İktidar: KösemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin