Bölüm 6|"Saray Oyunları"

2.1K 445 209
                                    

VALİDE HANDAN SULTAN'IN DAİRESİ
Büyük Valide Safiye Sultan, sinirli bir şekilde gelini Valide Handan Sultan'ın dairesine girdi.

"Handan, ne demek oluyor bu? Sen kim oluyorsun da dairemi boşaltmam için ağalara emir veriyorsun?"
"Orası, Valide Sultan dairesi Sultanım. Padişah'ın validesi benim. Valide Sultan da benim. Siz, Padişah'ın büyük validesisiniz. Sizin yeriniz, kaideler gereği Gözyaşı Sarayı."

Sinirden gözü dönen Safiye, Handan'a yaklaştı.
"Kaideler, kimin umrunda? Valide Sultanlığım, bitmiş olabilir. Padişah oğlum Sultan Mehmed, vefat etmiş olabilir. Lâkin ben bu sarayda kalacak ve son nefesimi bu sarayda vereceğim. Beni, asla Gözyaşı Sarayı'na gönderemezsin!" dedi.
"O kadar emin olmayın!" diye karşılık verdi Handan.

"Bugüne dek, hep sustum! Lâkin artık bitti! Valide Sultan benim! Benim oğlum, Padişah! Dolayısıyla, sizden daha üstünüm! Şimdi, derhal önümde eğil Safiye!"
Safiye, Handan'ın bu kibirli laflarına karşı önce biraz duraksadı. Sonra hiç beklenmedik bir şekilde gelini Handan'a, elinin tersiyle tokat attı.

PADİŞAH'IN DAİRESİ
"Günaydın, menekşe gözlüm."
Padişah Ahmed, hızlıca yataktan kalktı ve ağalara kahvaltıyı getirmeleri için emir verdi.
Nasya, dün gecenin etkisinden çıkamamıştı. Artık o, kadın olmuştu. Padişah'ın kadını.

"Nasya! Yaklaş. Gel buraya, otur yanıma. Sana diyeceklerim var."
Nasya, Padişah'ın yanına, yere oturdu.
"Dinliyorum, Hünkârım."
"Madem benim gözdem oldun. Kalbimi çaldın. O vakit, hristiyanlığın da bitti. Müslüman olacaksın Nasya. İster misin müslüman olmayı?"
Nasya, biraz sessiz kaldı. Ancak Haseki Sultan olabilmek için müslüman olması gerekiyordu. Padişah'a da karşı gelemezdi zaten.

"Elbette, siz nasıl münasip görürseniz Hünkârım."
Nasya, Padişah'ın söylediklerini tekrarladı ve Kelime-i Şehadet getirterek müslüman oldu.
Padişah Ahmed, yüzünde tebessümle Nasya'ya, "Şimdi, sana müslüman bir isim gerekir. Nasya ismini, at. Artık Nasya, yok. Bundan böyle, ismin Mahpeyker" dedi.

Aradan bir hafta geçti. Şubat ayının son günleriydi. Sarayda, şimdilik sakinlik söz konusuydu. Belli ki Mahfiruz, Mahpeyker'e sataşmak için bebeğinin doğmasını bekliyordu.

Valide Handan, Büyük Valide Safiye'yi Gözyaşı Sarayı'na göndermenin yollarını arıyordu. Valide Sultan olmuştu ama hâlâ haremi Safiye yönetiyor, Valide Sultan dairesinde Safiye kalıyordu.
Handan'ın aklına şeytani bir plan geldi.
"Melike Kalfa, yaklaş" dedi Handan.
"Buyrun sultanım."
"Elimdeki bu zehiri görüyorsun, öyle değil mi? Tek bir damlası bile kalbi paramparça etmeye yeter. Şimdi seninle güzel bir oyun oynayacağız. Safiye'yi bu saraydan göndermek için güzel bir oyun..."

Handan, bu sözleri söylerken bir yandan da sinsice gülüyordu. Planını, anlatmaya başladı.
"Akşam yemeği için Padişah oğluma, çok güzel bir hatun gönder. Zinhar geri çevirmez, kabul eder. Lâkin hatunu benim gönderttiğimi değil, kayınvalidem Safiye'nin gönderttiğini söyle. Sonra da bu zehiri hatunun tabağına damlat. Hatun, zehirlenip ölecek. Böylelikle, oğlum aslında Safiye'nin kendisini zehirlemek istediğini, bu sebeple hatunu yanına gönderdiğini ama zehrin yanlışlıkla hatunun tabağına döküldüğünü düşünecek. Lâkin dikkat et. Yanlışlıkla oğlumun tabağına damlatırsan zehri, kendi ellerimle alırım senin canını."
"Vallahi sultanım, Şeytan'ın bile aklına gelmez böyle bir oyun. Hemen bir kurbanlık hatun seçiyorum."

PADİŞAH'IN DAİRESİ
Hava, kararmıştı. Sofralar kuruluyor, akşam yemekleri servis ediliyordu.
Destur çekildi ve içeriye Melike Kalfa girdi. Yanında haremdeki cariyelerden biri vardı.
"Hünkârım, akşam yemeğini yalnız yememeniz için büyük valideniz Safiye Sultan, size bu hatunu gönderdi. Kabul etmenizi rica ettiler."
"Gelsin. Büyük validemi kırmak, olmaz."

Kanlı İktidar: KösemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin