Bölüm 21|"Meydan Okuma, Kan gölü"

1K 113 134
                                    

SAFİYE SULTAN'IN DAİRESİ
O gün, Büyük Valide Safiye Sultan, dairesine Mahfiruz ve manevi kızı Mihrimah'ı çağırmıştı.
Üçü de sedirlere kurulmuş, kahvelerini yudumluyorlardı.
Hazırladığı oyunla Safiye Sultan'ın saraya geri dönmesini sağlayan Mahfiruz, Halime ve Kösem'e karşı artık tek başına değildi. Lâkin Mihrimah Sultan'ı da kendi tarafına çekmeye çalışıyordu.

Sonunda dayanamayan Mahfiruz, Mihrimah Sultan'a dönerek söze girdi.
"Saraya gelerek ne iyi ettiniz Sultanım."
"Öyle, epey özlemiştik Topkapı'nın şaşalı dairelerini" diyerek karşılık verdi Mihrimah.
"Sarayda dönen entrikalardan da bihaber değilsinizdir umarım."
Bu sözü duyan Safiye, Mahfiruz'un başındaki kellikleri işaret ederek söze karıştı.
"Halime ve Kösem yaptırmış bunu. Saçlarına sürdüreceği kınaya zehir koydurmuşlar."

"Siz öyle diyorsanız, öyledir validem. Dert etmesin. Şifalı otlarla eski saçlarına kavuşur Mahfiruz."
"Sultanım, sözü fazla uzatmayacağım. Halime ve Kösem'e karşı yanımda olacak mısınız?"
"Ne diyorsun sen Mahfiruz?"
"Siz de çok iyi biliyorsunuz Sultanım. Saraydaki savaşları, dönen oyunları çok iyi biliyorsunuz. Ben mi? Yoksa Kösem mi?"

"Dost olmak varken ne diye savaşırsınız, hiç anlamam Mahfiruz."
"Erkeğini paylaşan iki kadın zinhar dost olamaz" diye atıldı Safiye. Sonra, devam etti sözlerine.
"Mahfiruz ve Kösem, torunum Sultan Ahmed'in kadınlarıdır. Dost olmaları, mümkün değil. Sen bilmez misin, kayınvalidem Nurbanu, devrin padişahı olan oğlu Sultan Murad'a her gece başka cariyeler gönderdiğinde nasıl deliye döndüğümü?"
"Bilirim validem, bilirim. Babam Sultan Murad da, hiçbir cariyeyi geri çevirmezdi" diyen Mihrimah, sessizce kıkırdadı.

Safiye, kahvesinden bir yudum daha aldıktan sonra yüzünü Mahfiruz'a çevirdi.
"Gözyaşı Sarayı'ndan getirdiğim cariyeleri hareme alacaksın, değil mi Mahfiruz? Malum, haremin yönetimi sende."
"Hekim kadınlar kontrol edeceklerdi Sultanım. Alınacaklar hareme."
"Alâ."

Desturların çekilmesiyle içeriye Mahfiruz'un başkalfası Melike Kalfa girdi ve Mahfiruz'a yaklaşarak kulağına fısıldadı.
"Sultanım, cariyelerin kızlık zarlarının kontrolleri yapıldı. Hareme alınabilmek için sizi beklerler."
Mahfiruz, sedirden doğruldu ve ayağa kalktı.
"Ne yapacağını biliyorsun, değil mi Mahfiruz?"
Safiye'nin şifreli sözlerini Mihrimah anlamasa da Mahfiruz anlamıştı. Başıyla onayladı ve Safiye ile Mihrimah'ın önünde eğilerek daireden ayrıldı.

Mahfiruz, dairesine geldiğinde birbirinden güzel cariyelerle karşılaştı. Evvela, kıskançlık hissi duydu. Fakat cariyelerin Sultan Ahmed'in koynuna girecek olması, onun için mühim değildi. Ahmed'e aşık değildi ve yalnızca Kösem'i alt etmeye çalışıyordu. Kösem'i unutturmak için bir cariye gerekirdi!

Mahfiruz, el işaretiyle Melike'yi yanına çağırdı ve kulağına fısıldadı.
"Tedbir aldınız değil mi? Hiçbiri, gebe kalmayacak! Bir şehzadeyle daha uğraşamam! Kösem'in şehzadesi Mehmed, yetiyor bana!"
"Siz, merak buyurmayın Sultanım. Cariyelerden birini seçin, bu gece gönderelim Hünkârımıza."
Mahfiruz, cariyelere teker teker göz gezdirdi. Hepsi birbirinden ılımlı, çekici ve hoştu. Aralarından birine gözü çarptı ve o cariyeye yaklaştı. Başı eğik olan cariyenin çenesinden tutarak başını kaldırdı.

"Ne güzel bir kızsın sen böyle!" diye içinden geçirdi Mahfiruz. Gerçekten de öyleydi. Kahverengi saçlarıyla, yeşil renkli gözleriyle, kumral teniyle, ince beliyle ve narin elleriyle, âdeta insanları kendisine hayran bırakıyordu.
"Boyun hayli kısa, lâkin iş görürsün! Adın ne senin?"

Mahfiruz'un sorusunu duyan cariye, bir sultan havasıyla onun gözlerine baktı ve cevap verdi.
"Fatma. Benim adım Fatma."
"Görevini biliyorsundur Fatma! Bu güzelliğin, sarayda hayatta kalabilmek için yeterli değil! Ne kadar yükselirsen, o kadar çok yaklaşırsın ölüme! İktidar şerbeti seni öyle bir zehirler ki, bir kere tatsan kâfidir!"
"Doğru dersiniz Sultanım. Lâkin bunları, bana ne diye anlatırsınız? Ben, bir cariyeyim. İktidar ile ne işim olur benim?"

Kanlı İktidar: KösemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin