Bölüm 15|"Gecenin Halveti, İntikam Yangını"

1.6K 276 204
                                    

(+18 sahne bulunmaktadır. Rahatsız olacak olanlar, o sahneyi geçebilir.)

"Nasıl olur bu? Mahfiruz, nasıl yüzünü bu hâle getirir? Harem'de kavga ettiğinizi duydum. Ne oldu da ettiniz?"
Şaşkın gözlerle Kösem'in kanlar içindeki yüzüne bakan Ahmed, bir süre sonra sakinleşti.

"Haremde eğlence vardı. Kalfalardan biri, eğlenceye çağrıldığımı söyledi. Ben de hazırlanarak hareme gittim ve kendi yerime oturdum. Sonra birden Mahfiruz Sultan, benimle alay etmeye başladı. Kız çocuk doğurdum, sana Mehmed'den sonra bir şehzade veremedim diye alay etti benimle."

"Sonra ne oldu?" diye sordu Ahmed.
"Ben de ona: Sen kız çocuğu bile doğuramıyorsun, deyince aniden saldırdı bana. Kendimi korumak için, kulağını ısırdım lakin istemeden yırtmışım kulağını. Benim bir suçum yok. İnanıyorsun bana değil mi Ahmed?"
"Elbette inanıyorum Kösem. Lâkin siz iki haseki, haremde cariyeler gibi kavga ederek kendi itibarınızı kaybettiniz. Şu yüzünün haline de bir bak! Senin parmağına iğne batsa, benim canım yanar!"

Padişah Ahmed, ayağa kalktı ve Kösem'den uzaklaştı.
"Nereye gidiyorsun Ahmed?"
"Mahfiruz'a hesap sormaya gidiyorum! Sen de yüzündeki kanları temizle!"
Mahfiruz'a attığı iftiraya Ahmed'i inandıran Kösem, içinden söylendi: İşte bu kadar! Senin de icabına baktım Mahfiruz!
"Emine! Yüzümdeki yaralar için bir merhem hazırlat!"

Bu ağır kavga, Mahfiruz'un aleyhine sonuçlandı ve Padişah Ahmed, Mahfiruz'a değil de Kösem'e inandı.
Bunun üzerine ceza olarak, Mahfiruz'un elinden iki yaşındaki oğlu Şehzade Osman alındı ve başhasekilikten dolayı aldığı günlük geliri, yarıya kesildi.
Oğlu Osman'dan ikinci defa ayrılan Mahfiruz, Kösem'e iyice kinlendi ve intikam yemini etti.

Kösem, bu kavga sayesinde her ne kadar haremin yönetimini Mahfiruz'un elinden almak istese de asıl maksadına ulaşamadı ve Mahfiruz, haremi yönetmeye devam etti.

TEMMUZ 1607
O gece Kösem, halvet için hazırlanıyordu. Tekrar gebe kalıp, bu kez bir şehzade doğumayı aklına koymuştu.

Kumral saçları dalgalandırılmış, beline kadar uzanmıştı. Menekşe renkli gözleriyle, kalın dudaklarıyla ve zarif burnuyla, şatafatlı aynasında kendisine bakıyordu.
İnce belini, üç çocuk doğurduktan sonra kaybetse de güzelliğinden eksilme yoktu.

Üzerinde hardal sarısı bir kaftan vardı. Kaftan; Kösem'in en sevdiği gümüşlerle işlenmiş, sarı lalelerle süslenmişti. Sol elinin, işaret parmağındaki taşlarla işlenmiş beyaz yüzüğü ve boynundaki beyaz kolyesiyle kalfasının, kendisini kıskanmasana sebeb olmuştu.

Halvet hazırlıkları bittikten sonra Kösem, Ahmed'in dairesine geldi.
Ahmed'in arkası dönüktü ve daireye girer girmez, eğildi.

Ahmed, döndü ve Kösem'e baktı. Kösem'in eşsiz güzelliğine daha fazla dayanamadı.
Evvela ona yakınlaştı ve dudağına küçük bir öpücük kondurdu. Sonrasında, Kösem'in dalgalı saçlarını eliyle geriye atarak boynunu, dudaklarıyla süzmeye başladı.

Kösem ise, bir yandan Ahmed'in yüzüne yeni vuran sakallarını okşuyor, bir yandan da üzerindekileri çıkarıyordu. Bir an evvel soyunup, kendini Ahmed'in kollarına bırakmak istiyordu.
Daha evvel Ahmed'den üç çocuğu olmuştu ama o, sanki ilk defa birlikte olacakmışçasına heyecanına engel olamıyordu. Kalbinin hızlı hızlı atması, Ahmed'in tenine dokundukça ellerinin titremesi, heyecanının bir nevi göstergesiydi.

Ahmed, üzerindeki geceliği bir çırpıda çıkardı ve kenara attı.
On yedi yaşındaki genç padişahın vücudu, hafif tüylü ve pürüzlüylü.
Yaşı genç olduğundan, tüyleri de seyrek ve inceydi. Kollarındaki ve bacalarındaki tüyler, vücudunun diğer yerlerindeki tüylerine göre daha az inceydi. Sırtındaki seyrek tüyler ve göbeğindeki uzun tüyler, Kösem'e çekici geliyordu.

Kanlı İktidar: KösemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin