Bölüm 17|"Kardeş Katli Yasası, Aşkın İzleri"

1.2K 253 238
                                    

Sorduğu suale Halime'nin cevap vermesini beklemeden devam etti Kösem.
"Yıllar evvel, saray baskınında oğlun Şehzade Mustafa'nın canını kurtarmıştım Halime. Bana bir can borcun vardı. Böyle mi ediyorsun borcunu?"

Halime, Kösem'e yaklaştı ve manalı gözlerle ona keskin bir bakış attı.
"Ödüyorum işte Kösem! İstesem, bu sahte mektubu ifşa ederim ve kellen gider! Lâkin, istediğimi yaparsan ifşa etmeyeceğim!"
"Söyle bakalım Halime! Ne istiyorsun?"
"Oğlum Mustafa'nın, ağabeyi Sultan Ahmed'ten sonra tahta çıkabilmesini sağlayacaksın Kösem!"
"Bu, münkün değil! Saltanat, babadan oğula geçer! Yüzyıllardır böyle ayakta kaldı bu devlet!"

"Hünkârımızın üzerindeki etkin aşikâr Kösem! Sen istersen, yaparsın! Bunu, sadece benim oğlum Mustafa için değil, kendi oğlun Mehmed için de yapacaksın!"
Kösem'in aklına kardeş katli yasası geldi o an. Tahta çıkan en büyük şehzade, erkek kardeşlerini boğdururdu. Kanunlar, böyle emrediyordu. Bu yasaya göre, Sultan Ahmed'ten sonra Şehzade Osman çıkmalıydı tahta. Lakin Osman, Kösem'in oğlu değildi ve tahta çıkar çıkmaz Kösem'in oğlunu boğduracaktı.

"Sultan Ahmed, kardeş katli yasasına uymayarak, oğlum Mustafa'nın canını bağışladıysa bu yasayı da kaldırabilir!"
"Büyük Atası Fatih Sultan Mehmed'in koyduğu yasayı kaldırmaz Hünkârımız!"
"Fatih Sultan Mehmed öleli yüzyıl geçti! Hüküm, Sultan Ahmed'te! Sultan Ahmed'in de aşkına esir düştüğü kadın, sensin! Evlatlarımızın yaşaması ve tahta çıkabilmesi için kardeş katli yasasını kaldırtacaksın Kösem!"

Halime, kapıya doğru yöneldi ve Kösem'e son bir bakış attı.
"Düşün Kösem! Sen, zeki bir kadınsın! Şehzade Osman, Mahfiruz'un oğlu! Tahta çıktığı an, senin oğlunu katledecek! Bu yasayı kaldırtıp, değiştirtmek senin elinde! Sana, istediğin kadar zaman tanıyorum!"
dedikten sonra daireden çıktı Halime.

Kösem, Halime'nin tehdidine boyun eğmek istemiyordu. İstese, akıllıca bir plan yapıp o sahte mektupları ortadan kaldırırdı. Ama yapmayacaktı. Halime'nin söylediklerini bu gece düşünecekti. Belki de Osmanlı'nın yüzyıllardır devam eden yasasını, kaldırtacaktı.

Tüm gece Kösem, Halime'nin söylediklerini düşündü ve sonunda bir karara vardı.
Yeni doğan güneşin ışıkları, Kösem'in dairesine vurarak yeni bir günün havadisini verdi. Kösem ise, dairesinin terasında başkalfası Zümrüt ile oturmuş yeni doğan güneşi seyrediyordu.

"Sultanım, tüm gece uyumadınız. Arzu ederseniz, biraz dinlenin."
"Karar verdim Zümrüt. Halime'nin istediği gibi olacak. Lâkin tehtide boyun eğdiğimden değil, kendi oğlumun yaşayabilmesi için."
"Siz öyle deseniz de Halime Sultan, tehtidine boyun eğildiğini düşünerek kibirlenecek."
Zümrüt'ün sözlerini işiten Kösem, içinden geçirdi: Doğru! Senin adın Kösem! Zinhar, kimseye boyun eğemezsin sen!"

Uzun bir süre düşündükten sonra Kösem, söze girdi.
"Onu da düşündüm. Bu akşam, Halime'yi daireme çağıracağım. Sen de o sırada, vazife verdiğin ağaları Halime'nin dairesine yollayacaksın. Dairenin altını üstüne getirip, o sahte mektupları getirecekler bana!"
Kösem, Zümrüt'ün konuşmasına izin vermeden "Şimdi, beni yalnız bırak!" dedi ve Zümrüt, oradan ayrıldı.

Halime, Kösem'in kendisini akşam yemeğine çağırma havadisini alınca, evvela kabul etmek istemedi. Lâkin tehtid mevzusu sebebiyle daveti kabul etti. Tehtidiyle, Kösem'in kendisine boyun eğdiğini düşündü.

Akşam olduğunda Kösem'in dairesinde hazırlıklar başladı.
Yer sofrasından ziyade, şatafatlı bir yemek masası tercih edilmişti. Ahşaptan yapılmış süslü masanın üzerinde, koca koca tabaklar vardı.
Masanın tam ortasında uzunca üç mum vardı. Kahverenginin açık tonlarındaki ahşap sandalyeler, göz kamaştıran cinstendi. Masanın üzerindeki sarı tabakta çeşitli meyve ve sebzeler bulunuyordu. Kenarlarda lokumlar ve onlara karşılık veren şerbetler vardı.

Kanlı İktidar: KösemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin