Kılıç ne kadar keskindi? Veya bir kurşun ne denli yakardı canı? Hangi insan ölümle dik başlı halde karşı karşıya dururdu? İnsanoğluydu işte. Ne keskin kılıçlar, ne de kavuran kurşun yarasına karşın ölümle göz göze gelmeye cesaret edemezdi. Yıkılan t...
Yorucu bir güne nokta koyarak ben geldim... Yarın inşallah İzmir yolcusuyum. Bu yüzden de bölümü şimdiden atıyorum, yarın çıkmadan da Karanlığın Şafağı'na bölüm atacağım Allah izin verirse... Bol Hera ve Aren'li bölüm hazırladım, özleyenler umduklarını bulurlar diye diliyorum...
Neyse çok uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakayım...
Çok seviliyorsunuz...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
'Nefesim bir bakar mısın?' Hera'nın sessiz seslenişiyle az öce açtığı tülü kapatarak odadan çıktı bu defa. Kapıyı aralık bırakıp etrafa göz attığında yatak odasının kapısının açık olduğunu görüp adımlarını o tarafa yöneltmişti. Sakince içeri girip kapıyı kapatmasıyla ise gözü anında makyaj masasında oturan Hera'da takılı kaldı. Nefesi vücuduna dahi ağır geliyordu şuan için. Öyle ki kesilse Aren için daha iyiyidi. Simsiyah kalçasının hemen altında biten bir gecelikle bir kadın nasıl olurda tapınası görünürdü böylesine... Hera usulca pufdan ayaklandığında ise adamın gözlerinde bir anda şimşekler çaktı. Bel oyuntusunu ortaya seren dekoltede kalmıştı aklı. Kadının kendine gülümseyerek yaklaştığını gördüğünde ise kaşlarını havalandırıp kuruyan dudaklarını ıslattı.
'Sen, çok güzelsin...' zor aki mırıldanmasıyla Hera'nın kolları boynuna dolanıp ensesinde birleşince derince iç çekip kaşlarını havalandırarak kadının belini sardı. Bünyesini sakin tutmaya çabalasa dahi olmuyordu, hele ki kadının çıplak sırtına parmakları değdikçe daha da zorlanıyordu.
'Sen de çok yakışıklısın.' kadının fısıltısı kulaklarından bütün ruhuna işlediğinde bir elini hafifce havalandırıp yüzüne yaklaştırmış ardından bordo rujun gözüne en güzel göründüğü dudakların hemen altına parmağını baş parmağını yerleştirerek hafifce okşamıştı.
'Nefesimi kesiyorsun, bu ruj bir sende böylesine delice duruyor.'
'Birazcık daha keselim mi o nefesini?' Hera sorusundan sonra admaın boynundaki ellerini gevşeterek adamın üzerindeki blazer çeketin yakalarına parmaklarını yerleştirdi bu defa. Bunca zaman Aren ona gelmişti, hamile iken kendi de dile getirmişti ama şuan içindeki vahşi kadın dürtüsüne engel olamıyordu. Aren'in nefesindeki anason kokusunu hissetmesi ise kadındaki bütün engelleri yıkmıştı resmen. Adamın hayran bakışlarının devam ettiğini görerek alt dudağını ıssırıp blazer çeketi sıyırdığında onunda kendine yardım edip çeketin yeri boyladığını fark ederek göğsüne ellerini yerleştirdi. Parmak uçlarında yükseldiğinde ise Aren dengesini korumak için belini sarıp kadını hafifce kaldırarak yumuşak dokunun nefesini örtmesini sağlamıştı. Az önce içmeyi bıraktığı rakının esansı damağında iken bu kadar güzel gelmemişti ama Hera'nın dudakları dudaklarındayken ayrı bir aleme dalmıştı adam. Kadının koptuğunu fark ederek istemsizce kapanan göz kapaklarını araladığında yavaş adımlarla arka arka yatağa ilerlemiş ardından Hera'nın bir dokunuşuyla yerle bir olurcasına çökmüştü. Ona böylesine derin duyguları başta nasıl hissettiyse şimdi de aynen hissediyordu işte. Nedeni alkol falan değildi, bariz bir şekilde karşısındaki kadın sarhoş ediyordu onu. Bacaklarının iki yanına yerleşen dizlerden sonra kucağına yerleşen kadının yüzünü aklına kazır gibi inceledi tekrar. Kadının yüzüne düşen saçını kulağının arkasına sıkıştırdığında dudakları da aralanmıştı.
